20 Yıldır Doğada Yaşıyorlar

20 Yıldır Doğada Yaşıyorlar
SİNEM KORKMAZ - 20 yıldır doğada süren bir yaşam öyküsü. 20 yıldır doğada yaşayan Necdet ve Nilüfer Küçük çifti balık tutarak ve el işi yaparak...

SİNEM KORKMAZ - 20 yıldır doğada süren bir yaşam öyküsü. 20 yıldır doğada yaşayan Necdet ve Nilüfer Küçük çifti balık tutarak ve el işi yaparak geçimlerini sağlıyorlar. Türkiye’nin çeşitli yerlerini gezen çift uzun süredir Muğla'nın Ula İlçesine bağlı Akyaka Mahallesi’nde 2 çocukları ile birlikte doğanın içerisinde yaşıyorlar. Sosyal medya’da “Nefes Yolu” adlı sayfaları olan çift doğal hayatlarını orada paylaşıyorlar. Türkiye’nin çeşitli yerlerini gezen Küçük ailesi festivallere katılıp orada takılarını sergiliyorlar. Çocukları olduktan sonra yaşam şekillerini biraz daha yavaşlattıklarını dile getiren Küçük ailesine Muğla Gazetesi olarak ziyarette bulunduk.

20 Yıldır Doğada Yaşıyorlar

Doğanın insanı her haliyle kabul ettiğini ve bu doğa yaşamından mutlu olduğunu dile getiren Necdet Küçük, ailesi ve kendisinin nasıl yaşam mücadelesi verdiğini, doğaya nasıl uyum sağladıklarını ve yaşadıkları sıkıntıları anlattı.

 “Durumumuz Ne Tek Başına Bir Tercihti, Ne De Tek Başına Bir Dayatma”

20 yıllık doğa hayatına 10 sene önce eşinin dahil olduğunu belirten Necdet Küçük; “Eşim doğada ki yaşantıma 10 yıl kadar önce dahil oldu. Asıl başlangıcınız nasıl oldu derseniz o biraz uzun.  Bizi doğru net dinleyebilecek olan insanlar anlayabilecekler.  Sizler bunu anladığınızda ülkenin dokusundan hiçte uzak bir şey olmadığını anlayacaksınız. Ben 1959 doğumluyum. Asker çocuğuyum. İyi standartlara sahip bir ailenin içerisindeydim. Ama 1976 senesinde yani henüz 16-17 yaşlarındayken hiç ilişkimin olmadığı uzun soluklu bir cezaevi yaşantısıyla karşılaştım. Cezaevinden beraat edip çıktıktan hemen sonra asker ocağına alındım. Geri de kalan yetişme çağımdaki sürenin dar alanda haksız koşullarda geçti.  Bu süreçte babamı kaybettim. Bu travmaları da yaşamış olmam sonrasında toplumla entegre hale gelemedim. Toplum da bunu tolere etmedi. Yani öyle bir şey var ki bizim toplumumuzda herhangi bir suçtan aklanmış olsan bile mezara kadar o seninle geliyor. Bu olaylar bana toplumda bir yaşam alanı vermedi.  GATA’ dan da anti-sosyal kişilik raporum var zaten. Kalabalık içerisinde yapamıyorum. Kendimi doğaya atma isteği buldum. Uzun süre bir mücadelenin içine girdim. Kendi öğrendiğim el sanatlarıyla hayatımı sürdürmeye çalıştım. Daha sonra eşimle yollarımız kesişti. Hayatıma dahil oldu. İyi ki oldu. Çünkü kendi koşullarımda bir yuva kurmak hayal edebileceğim bir şey değildi.” dedi

20 Yıldır Doğada Yaşıyorlar

“Bir Hayat Öyküsü Var”

Küçük ailesi doğa hayatında,  kendi tuttukları balıkları ateşte pişirip yiyorlar. Nergis Küçük, zeytin çekirdekleri dahil eline geçen her malzemeden takı yapabiliyor. Karavanlarının önüne kurdukları düzenin ortasında bulunan ateş yerleri ve büyük bir kazanları var. Çoğu zaman kazanda kaynattıkları suyla duş aldıklarını belirten Küçük ailesinin yaşantıları belgesellere konu olacak cinsten.  Çiftin tek temennileri çocuklarının iyi eğitim almaları ve onların mutlu olduğu bu yaşantı içinde bulundukları için dışarıdan gelen yorumlardan etkilenmemeleri. Doğanın içersinde büyüyen gayet sağlıklı olan 2 kız kardeş doğal yaşamda aileleri ve köpekleriyle sürdükleri hayattan gayet mutlular. Küçük ailesi  herkes gibi bir çatı altında olmadıklarından, alışılagelmiş düzen içinde bulunmadıkları için bir çok olumsuz yorumlarla karşılaştıklarını belirttiler.

Yaşam şekillerine çok adil olmayan yaklaşımlarla karşılaştıklarını belirten Küçük; “Biz istiyoruz ki şuan ki durumumuza noktasal değil de sebep sonuç ilişkilerine bakılarak yorum yapılsın.  Bu adam böyle yaşıyor diye, çokta adil olmayan yaklaşımlar oldu, olmamalı. Buraya gelmenin bir yaşanmışlığı hayat öyküsü var. Benim ailem ve çocuklarımla mutlu bir yaşamım var. Bu zamana kadar bize hep çocuklarını alırız, alacağız diye bir yaşam şekli mühendisliği dayatarak üzerimize geldiler. Ben anti-sosyal kişiliğim, benim kendimi bulduğum yer doğa, iletişimlerimin iyi olduğu yer burası. Böyle gerçekleri olan bir insanı kentsel yaşama dayatmaya çalıştılar. Ben bu zamana kadar devletin bir paket makarnasından yararlanmış insan değilim.”

“Biz Farkındalık ve Hassasiyet İstiyoruz”

Necdet Küçük konuşmasını şu şekilde devam etti; “Gerek kişisel gerek kurumsal istediğimiz hassasiyet şu evet bir aile var, insanların yaşam tarzı var biz gibi yaşamasalar da genel kurallara dahiller bu şekilde bir adım atalım tarzı bir yaklaşım göremiyoruz. Örneğin kendimize özgü bir yaşam alanı oluşturalım çocuklar okula rahat gidip gelebilsinler diye bölgede Milli Emlak’a ait kiralayıp, parasını ödeyeceğimiz bir yer istedik. Kendimize ait bir yaşam alanı kuralım, çocuklarımız okula gidip gelsinler, kimseye muhtaç olmayalım. Normalde 6-7 ay içerisinde sonuca bağlanması gereken şey bizim yaşam şeklimizin bu olmasından kaynaklı gidip bilgi bile alamıyoruz.”

“Bizim Oturmuş Bir Yaşam Şeklimiz Var”

Asıl önemli olanın aile bütünlüğü olduğunu dile getiren Küçük; “Bizim oturmuş bir yaşam şeklimiz var. Biz istiyoruz ki bu ülkenin güzel mozaiği içerisinde aksın gitsin. Mülkiyet hissimiz yok. Devlet bize şunu versin, bunu versin de istemiyoruz. Bizim yaşam şeklimiz bu. Biz doğada açta kalmadık açıkta da kalmadık. Günde bir öğün yemek yediğimizde oldu. Önemli olan bizim ağız tadımız, aile bütünlüğümüz. Yıllarca bunu yaptık, çocukların eğitim, öğretim zamanı gelince bizde ona göre hareket ettik ve biraz daha yerleşik hayata yakın yerlere geldik.” İfadelerini kullandı.

“Araftayız”

Şuan içinde durumun tam bir araf olarak gördüğünü vurgulayan Necdet Küçük “Biz gerçek anlamda kişiselden öte kurumsal bir farkındalık ve hassasiyet bekliyoruz. Ben ne istemişim devletten, yerimizin belli olması adına kirasına ödeyeceğim bir yer istedim. 1 buçuk yıl oldu bana geri dönüş yapılmadı. Ben bu yeri kiralamak istedim. Bana hibe edin demedim. Yaşam şeklimi anlatarak söylemişim. Hayır orası olmaz farklı yer isteyin bile dememişler, bakın biz arafta kaldık. Ne tam anlamıyla ormandayız ne de kentsel yaşamdayız. Çocuklarımız adına şurada bir yerleşik hayatın kıyısında durduk, böyle hiçbir şey yapamıyoruz, böyle bir çaresizliğin içerisine girdik. Geçimimizi sağlamak adına önümüzü kesiyorlar. İstediğimiz alanda eşim takılarını sergileyebilecekti. Akyaka’da stand açamıyoruz, her yer dolu.” dedi.

“Özendiğimiz Hayatı Yaşıyorsun Diyen İdareciler, Olay Prosodüre Geldiğinde Canımızı Alıyorlar”

Necdet Küçük; “Kurumsal kimliklerinin dışarısında buraya gelen özlediğimiz, özendiğimiz hayatı yaşıyorsun diyen idareciler, yöneticiler olay prosodüre geldiğinde canımızı alıyorlar. Beş yıl önce komutanlardan biri biz benzin alırken, “Ya fotoğrafınızı çekebilir miyim? Özendiğimiz hayatı yaşıyorsunuz.” diyordu şimdi biz burada kalıyoruz diye gelip tepemize binen, “burada böyle yaşayamazsınız” diyen aynı insan. Kendi içsel şeylerini, kurumsal kimlikleri ile harmanlayamıyorlar.  Bize bir yaşam kurabilseydik devletten istediğimiz araziye tekrar söylüyorum kirasını ödeyeceğimiz, kendimize müştemilatlar, atölye dahil bir şeyler yapıp, kendimize çok güzel bir yaşam alanı, çekim alanı yapabilirdik.”

“Devlet Bize Kömür Versin, Bir Şeyler Bağışlasın Peşinde Değiliz”

Yaptıkları başvurulara yaşam tarzlarından ötürü geri dönüş olmadığını dile getiren Küçük; “Ekmeğimizi bile kendimiz yapıyoruz. İnanın biz bu koşullarda bile yanımıza gelenlerle olmayanımızı paylaşıyoruz. Elimizde fazla bir şey varsa bunu paylaşmayı seviyoruz, bizim olayımız bu. Ama bizi bu şekilde arafta bırakıyorlar.  Biz kendimize yaşam alanı kurma derdindeyiz. Bunun için gidip dilekçelerimizi verdik, yer talep ettik. Fakat bana geri dönüş olmuyor. İnanın normal bir vatandaş olsaydı çoktan olumlu veya olumsuz bir cevap alırdı. Fakat bizim dilekçemizi bekletiyorlar. Evet biz böyle yaşıyoruz. Ama Allah aşkına kime ne zararımız var? Kime ne zararımız dokunmuş? Fakat kimse konuya bu şekilde bakmıyor. Biz devlet bize makarna versin, kömür versin bir şeyler bağışlasın peşinde değiliz. Bizim daha rahat yaşayacağımız bir konuda hassasiyet göstersinler istiyoruz. Şunun da altını çizmek isterim kaymakamlığa verdiğin 4 Temmuz tarihli dilekçeden bir kısmı söylemek isterim. Dilekçemde dedim ki geçici bir çözüm talep ediyorum dedim. Yani bize geçici bir çözüm sunsunlar, bizde o geçici çözüm sürecinde kendi hayatımızı almaya çalışalım.” şeklinde konuştu.

“Bizde Bu Şekilde Özgür Olmak İstiyoruz”

Çocuklarına rahat bir okul hayatı yaşatmak istediklerinin altını çizen Necdet Küçük; Bize gelip böyle mi yaşanır gelin size ev tutalım demeyin. Sizin hayatınız kolaylaştıracak ne yapabiliriz deseler tamam. Ama böyle mi yaşanır olmaz. Otorite nasıl biz yasakları kaldıracağız diyor, yaşamlarında ve tercihlerinde daha özgür olacaklarını söylüyorlar. Biz de bunu bekliyoruz. Bizde bu şekilde özgür olmak istiyoruz. Bakın burada bizi sorun, tanımayan kimse yok. Hakkımızda kimseden kötü bir şey duymazsınız.  Burada ki insanlar nefes baba diye yanıma gelirler. Gelip inanın bir şeye ihtiyacın var mı diye sorduklarında ben kahroluyorum. Evet şuan bir sıkıntı içerisindeyiz çocuklarımızı rahat okul hayatında yaşatmak istiyoruz. Birde botumun motoru bozuldu şuan balığa gidemiyorum. Maddi yapımı pahalı olduğu için şuan biraz zora düştük.

20 Yıldır Doğada Yaşıyorlar

“Doğada Sıkıntı Yaşamadım”

Ailesinin sevgi dolu ve mutlu olduğunu vurgulayan Nilüfer Küçük; “İstanbul’da yaşıyordum ben. 10 yıl önce Necdet’le tanıştık. Onun yanında yaşamaya başladım. İlk öncelerde çadırda kalıyorduk. Sonra karavana geçtik. Türkiye’nin çeşitli yerlerini gezdik. Festivallerde takılarımızı sattık. Sonra çocuklarımız oldu. 2 kızımız var isimleri Mavisu ve Mavinde.  Çocuklarımız olduktan sonra bu canlı hayatımızı biraz daha yavaşlattık. Çocuklarımız karavanda büyüdüler. Gayet mutlu çocuklar.  Bebekliklerinde de hiç sorun yaşamadım. Gayet güzel bakarak sevgi dolu yetiştirdim çocuklarımı. Doğada sıkıntı yaşamadım.” dedi.

Bu haber toplam 3390 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum