Alınmayan önlemler felaketin habercisi

Alınmayan önlemler felaketin habercisi
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Muğla Şubesi 17 Ağustos Depreminin 22. Yılı dolayısıyla basın açıklaması yaptı. Alınmayan önlemlerin, felaketin habercisi olduğunun vurgulandığı açıklamada, yapı denetim yasasında köklü,...

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Muğla Şubesi 17 Ağustos Depreminin 22. Yılı dolayısıyla basın açıklaması yaptı. Alınmayan önlemlerin, felaketin habercisi olduğunun vurgulandığı açıklamada, yapı denetim yasasında köklü, kalıcı, önleyici değişikliklere ihtiyaç olduğuna dikkat çekildi.

Kentsel dönüşümün rant odaklı politikalara teslim edildiğinin belirtildiği açıklamada, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Muğla Şubesi’nce, “Cumhuriyet tarihinin en büyük depremlerinden biri olarak kayıtlara geçen 1999 Gölcük depreminin üzerinden 22 yıl geçti. 7,4 büyüklüğündeki deprem tüm Marmara bölgesini etkilemekle birlikte can kayıpları ve ekonomik sonuçları itibariyle tüm Türkiye’yi sarstı. Ancak bugün geriye dönüp bakıldığında aradan geçen 22 yılda olası deprem zararlarını azaltma çalışmalarının toplumların/kurumların kendiliğinden yaptığı çalışmalardan öteye gidemediği görülmektedir.” denildi.

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Muğla Şubesi 17 Ağustos Depreminin 22. Yılı dolayısıyla basın açıklaması yaptı.

AFAD’ın 2011 yılında yapmış olduğu geniş tabanlı bir çalışma ile hazırlanan Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı (UDSEP) kapsamında, büyük çoğunluğu 2017 tarihinde bitirilmek üzere 2023 yılında tamamlanması hedeflenen çalışmaların belirtildiği açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Son olarak 30 Ekim 2020 tarihinde İzmir kent merkezinden 70 km uzaklıkta gerçekleşen depremin bu kentimizde yarattığı hasar ve can kaybı üzerine TBMM nce “Depreme Karşı Alınabilecek Önlemlerin ve Depremlerin Zararlarının En Aza İndirilmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla” oluşturulan Meclis Araştırması Komisyonu raporunda, yapılması gereken çalışmaların büyük oranda gerçekleştirilmediğini görüyoruz. Aynı zamanda bu raporun bugüne kadar yapılan çalışmaların ve içinde Odamızın da olduğu değişik kesimlerce defalarca dile getirilen önerilerin bir araya getirilmesinden ibaret kaldığını ve ilave bir öneri geliştirilemediğini görüyoruz. Raporda Kanal İstanbul’un olası İstanbul depreminde kente etkisinin ne olacağı konusunda hiçbir değerlendirme yapılmamıştır.”

YAPI STOĞU DURUMU KADERİNE TERK EDİLDİ

Ülkemizde yapı stoğu durumunun belirsizliğini koruduğuna dikkat çekilerek, “UDSEP’e göre 2017 yılında tamamlanması öngörülen bina envanteri çalışması tamamlanamamış, dahası resmi kurumlar hariç başlanamamıştır. Bunun sonucu olarak mevcut yapı stokunun iyileştirilmesi de mümkün olmamaktadır. Bu binaların tespiti ne yazık ki deprem tarafından son derece ağır bedeller karşılığı yapılmaktadır. En son Deprem araştırma Komisyonu raporunda kamu bina stokunun yüzde 40’ının deprem dayanıklılığının yetersiz olduğu ve güçlendirilmesi gerektiği söylenmektedir. Okulların, yurtların, kreşlerin, hastanelerin sayısı, ne kadarının tarandığı, ne kadarı hakkında yıkım, güçlendirme veya kullanım kararı verildiği, ne kadarının yıkıldığı veya ne kadarının güçlendirildiği konusu tahminlerin ötesinde değildir.” belirtildi.

KÖKLÜ, KALICI, ÖNLEYİCİ DEĞİŞİKLİKLERE İHTİYAÇ VARDIR

Yapı denetimi konusunda AFAD Eylem Planı gerekçesinde “Yapı Denetim Yasasının bir bileşeni ve içerisinde müteahhitlik sektörü ile ilgili düzenlemelerin olacağı Yapı Yasası’nın çıkarılması depremle mücadelede önemli bir aşama olduğunun, böylelikle Kentsel Dönüşüm Yasası’nın deprem odaklı olarak düzenlenmesi de sağlanabileceği kaydedildi.

Eylem Planının gerekçesinde “Yapı Yasası” ile Yapı Denetimin etkin bir şekilde kullanılması ifade edilirken, “Vatandaşın Anayasal hakkı olan “can ve mal güvenliği” serbest piyasa koşullarına bırakılmamalıdır. Kamu hizmeti veren/vermesi gereken kuruluşlar birbirleriyle rekabet eder durumda olmamalıdır. Ülkemizdeki denetimsizliğin temel nedeni rant ilişkilerinin tekniğin, fen ve sanat kurallarının önüne geçmiş olmasıdır. Yapı Denetim sisteminin sağlıklı çalışması için gereken yasal düzenlemeler yapılmalıdır.” denildi.

Kentsel yenileme ve kentsel dönüşüm konusu bugüne kadar daha çok gayrimenkul piyasasının talepleri doğrultusunda gündeme getirildiğinin belirtildiği açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca 6 milyon 700 bin binanın riskli olduğu ifade edilmektedir. Kentsel yenileme ve kentsel dönüşüm konusu, çağdaş ve demokrasisi güçlü olan ülkelerde sadece mekân düzeyinde değil; sosyal, ekonomik ve mekânsal gelişmenin bir bütünü olarak ele alınmalıdır. Kentsel dönüşümdeki temel konulardan biri de finansman konusudur. Vatandaşa verilen 190 milyon TL uzun vadeli kredinin günün ekonomik koşulları, inşaat maliyetlerindeki artışlar ve gelir düzeyindeki düşüşler dikkate alındığında yetersiz olmasının yanı sıra ödenemez bir durumla karşı karşıya kalındığı görülmektedir. DASK’ın İzmir’de hasar gören 26.675 konutla ilgili toplamda yaptığı 276 Milyon TL’lik ödemenin özellikle orta hasarlı binalarla ilgili finansman sorununa bir destek olmasının çok gerisinde kaldığını göstermektedir. TBMM araştırma komisyonunca bu konulara bir çözüm önerisi geliştirilememiştir.”

İMAR AFFI BAŞLI BAŞINA CİNAYETTİR

“Hâlihazırda yapı stokumuzla ilgili belirsizlikler ve tehlikeler ortadayken bir de üzerine siyasal iktidarlarca çıkarılan imar afları can ve mal kayıpları tehdidini büyütmektedir. İmar afları kaçak yapılaşmanın en önemli teşvik unsurlarından birisi olmuştur. İmar affı toplumun sağlıklı ve güvenli konutlarda yaşamasını belirsizliğe sokmaktadır. Mühendislik hizmeti almayan yapıların yasallaştırılmasıyla, doğa olayları karşısında hasara uğramaları halinde sorumluluk, bu kararı alan siyasi iktidarın üzerindedir. Bir binaya iskan ruhsatı verilmesi, devletin vatandaşa 'Bu binaya oturabilirsin' demesi anlamına gelmektedir.”

İnşaat Mühendisleri Odası olarak yıllardır benzer sorunlara dikkat çektiklerini belirten oda üyeleri, “Bu sorunların çözümü ise bilinmez değildir. Nitekim bu sorunlar ve çözümler kamu kurumlarının raporlarında ve eylem planlarında da yer bulmaktadır. Ancak gelinen noktada ne eylem planlarının ne de ilgili kuruluş ve meslek odalarınca dile getirilen önerilerin neredeyse hiçbiri hayata geçmemiştir. Ülkemizde depreme dair alınacak önlemler, yapı üretiminin nitelikli ve güvenli bir şekilde yürütülmesine dair eksik bilgi ve söylenmemiş söz kalmamıştır. Karar vericileri daha da geç olmadan ve zaman kaybetmeden topluma olan sorumluluklarını yerine getirmeye, nitelikli mühendislik hizmetlerinin verilmesi amacıyla İnşaat Mühendisleri Odası tarafından hayata geçirilmeye çalışılan meslek alanlarımıza dair düzenlemelere ket vurmaya değil destek olmaya davet ettiğimizi kamuoyunun bilgisine sunarız.” dedi.

Bu haber toplam 378 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.