Süleyman Akbulut

Süleyman Akbulut

ANKARA’NIN SIRTINI DÖNDÜĞÜ ŞEHİR

ANKARA’NIN SIRTINI DÖNDÜĞÜ ŞEHİR

Yakın dönemde kaleme aldığım bir yazımda, Muğla’da spor gerçeğine dikkat çekmiş, başarının altyapıdan geçtiğini dile getirmiş ancak, altyapı için de tesisleşmenin önemine dikkat çekmiştim.

“Tesis olmadan altyapı mı olur” diye de başlık atmıştık hatta.

Pazartesi akşamı televizyonda bir spor programı izliyordum.

Programın sonlarına doğru sunucu arkadaş, ekranlara bir görüntü sunarak, Türkiye’nin tesisleşmede Avrupa’da birinci, dünyada da ikinci olduğuna yönelik bir laf etti.

Önce şaşırdım, sonra izlediklerimden sonra “evet olabilir” diye mırıldandım.

Sonra bir kez daha anladım ki, bu işlerde geri kalan sanırım sadece Muğla ili.

Yani tesisleşmede Avrupa birincisi bir ülkenin şehri olarak, çok şeyin gerisinde olduğumuzu teyit ettim kafamda.

İzlediklerimden kastım ise, şehirlere yapılan alanlar ve sportif tesislerdi.

Gerçi bizim de spor salonlarımız yok değil. Hem de çok amaçlı. İçinde spor yapacak takım olmadığı için kongreler için kullandığımız spor salonları var.

Neyse, ben o programda ülkemizin tesisleşmedeki birinciliği için söylenip, inşa edilmiş olanlardan söz ediyorum.

İzlediğim görüntülerde, bugün ülkemizin birçok şehrinde, ihtiyaca karşılık veremez duruma gelmiş stadyumlar yıkılmış, bulundukları devasa alana rekreasyon alanları inşa edilmiş yani bugünkü adıyla millet bahçeleri yapılmış.

Hem de Toplu Konut İdaresi (TOKİ) eliyle.

Şehrin merkezinde vatandaşların nefes alabildiği ortamlar oluşturulmuş.

Yıkılan stadyumların yerine, modern çizgilerde adeta birer etkinlik ortamı sağlayacak nitelikte yeni stadyumlar yapılmış.

Biz şehre nefes aldırmasını beklediğimiz bir meydanı bile inşa edemezken, diğer şehirler alıp başını gitmiş.

Yani adeta uçmuşlar.

Doğamız hariç, hiç mi şansımız olmaz.

“Doğduğun ev kaderindir” ismiyle ekranlara gelen bir dizi var, isim olarak tam bizim şehre göre uyarlanmış sanki.

Kısır işlerle gıdılanıp duruyoruz işte.

***

İzlediklerimizden anladık ki, biz bu sportif tesisleşmenin ya da şehirsel projelerin hiçbirindeyiz.

Millet son model yaşam alanları niteliğinde stadyumlar yapar, biz çürümüş stadı boyar süsler kullanıma sunarız.

Bu durumda yeni bir stadyuma ne gerek var ki Muğla’da?

Şimdi şehrin dışına stadyum yapacaksınız, taraftar oraya nasıl gidecek, arabası olanlar benzin yakacak. Şurada burnumuzun dibinde stadyum var, çürük çarık işimizi görüyor işte.

Hem de içinden su bile çıkıyor, daha ne olsun.

Yeni, modern bir stadyum yapıp, birçok organizasyona ev sahipliği yapmaya, bu organizasyonlar sayesinde ekonomik döngü sağlamaya ne gerek var?

Stadyumun yerine millet bahçesine ne ihtiyaç var?

Nasılsa kent meydanımız bittiğinde ihtiyaca karşılık verecek.

Zaten istemeyiz de merkezi idarenin yapacak olduğu bir hizmeti, küçük kalmasını isteyip, bizim olarak kalmasını beklediğimiz kentte.

Var olan ne varsa bize yeter.

Bizim ne ekonomik döngüye, ne kalkınmaya ihtiyacımız yok. Rahatımız yerinde, kira gelirlerimizle değmeyin keyfimize, durup dururken iş çıkarmayın başımıza.

Ekonomik döngüyü eski hastane etrafındaki işyerleri için düşündük işte, daha ne yapalım?

Çürük raporlu hastaneyi, oradaki işyerlerinin sırf hastane etrafına konuşlanmak istemeyip, rahatlarının bozulmaması için şova dayalı siyaset anlayışıyla açtık işte, daha ne istiyorsunuz?

***

Yeni stadyum gündeme gelirse ne olacak? Yine aynısı olacak. Kimse yerinden kıpırdanmak istemeyecek. Yeni tesis etrafında yer gösterilse bile kimse istemeyecek.

Bu anlayış etkin kaldıkça da, şehrin göbeğindeki ucubelerle yaşamaya devam edeceğiz hepsi bu. 

“O zaman hiç kaşıma ortalığı, stadyumdur, millet bahçesidir diye. Otur oturduğun yerde” cümlesi uygun düşecektir bu yazının ana fikrine.

Artık şuna inanalım;

Bizim bu konformistliğimiz de bilindiği için bütün bu yatırımların yapılmasını gerektirecek yetkili makamlar, iktidar, devlet neresiyse, hepsi Muğla’ya sırtını dönmüş durumda.

Yani Ankara, Muğla’ya sırtını dönmüş.

Bu apaçık ortada.

“Yeni mi anladın hangi vakit oldu döneli” diye düşünenler de olacaktır.

O halde bizler sadece Allah’ın coğrafyamıza sunduğu cömertlikle övünelim duralım. Başka da övüneceğimiz bir şeyimiz yok zaten.

Bu yazı toplam 495 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Süleyman Akbulut Arşivi
SON YAZILAR