Beklentisizlik Hastalığı

Beklentisizlik Hastalığı
Depresyon diğer bir tanımla beklentisizlik hastalığıdır. Her beş kişiden biri yaşamlarında bir dönem depresyon geçiriyor. Herhangi bir zamanda toplum içinde yapılan kontrollerde her 100 erkekten üçünde, her 100 kadından altısında...

Depresyon diğer bir tanımla beklentisizlik hastalığıdır. Her beş kişiden biri yaşamlarında bir dönem depresyon geçiriyor. Herhangi bir zamanda toplum içinde yapılan kontrollerde her 100 erkekten üçünde, her 100 kadından altısında depresyon görülüyor. Kadınlar en çok 35-45, erkekler 55-70 yaşlarında depresyon geçiriyor.

Depresyon döneminde bedensel sorunlar  artar; düzenli giden tansiyon kontrol edilemez olur, kan şekeri iniş ve çıkışlar gösterir. Birçok araştırma; kalp krizi geçiren kişilerde depresyon tabloya eklendiğinde hastaların kalple ilgili sorunlarının, ikinci bir kriz geçirme riskini arttırdığını göstermiştir.

Depresyon; beyindeki kimyasal ileticilerde dengesizlik olduğunda; diyabet, hipotiroid, Alzheimer, kalp hastalığı, Parkinson, kanser, anemi ve felç gibi hastalıklarda; hipertansiyon, Parkinson ve kanser ilaçları kullanımında; eş, iş, dost, statü, saygı, ilgi ve ekonomik  kayıplarda; ailede depresyona yatkınlıkta ve birey ya da toplumun öğrenilmiş çaresizlik (kaderci) tutumunda ortaya çıkabilir.

Depresyon nedenlerine ve geride bıraktığımız 2010 yılına baktığınız zaman -ekonomik krizin yan etkilerinden biri olan işsizlik, borçlar, ne sürede düzeleceği bilinmeyen ulusal ve küresel kaos- depresyona girmemek neredeyse imkânsız gibi gözüküyor. Dünyada ve ülkemizde her şey o kadar kötü gidiyor ki kanı deli(!) gençler dâhil, yetişkin ve yaşlılar geleceklerinden pek umutlu değiller…

Her yıl Küresel İnsani Gelişme Raporu yayımlanıyor. Küresel insani gelişme raporları iklim değişikliğinden insan haklarına kadar insanlığın karşılaştığı birçok önemli zorluğu ele alıyor. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP)’nın İnsani Gelişim Endeksi (İGE), ortalama insani gelişme düzeyini belirlemede; sağlıklı, uzun ve iyi bir yaşamı, bilgiye erişimi   ölçüt olarak kabul ediyor. Türkiye; gelişmişlikte 169 ülke arasında 83’üncü sırada, cinsiyetle ilişkili eşitsizlik durumuna ait göstergede ise (daha önceki yıllarda 70. sırada iken) 77. sırada yer almaktadır.

İnsanı Gelişim Endeksi’ne göre sağlıklı yaşamak önemli bir ölçüttür. Sağlıksız bir dünyada yaşam kalitesini tutturmak olası mı? Nasa astrobiyologlarının (DNA’sında fosfor yerine arsenik bulunan bir bakteri olduğu) ifadesine göre, zehirlediğimiz bu dünyada pekala yaşayabiliriz(!)

Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 194 ülkenin katıldığı Meksika’da yapılan 16. İklim Zirvesi’nde (29 Kasım-10 Aralık 2010) sera etkili gaz salımının 48Gt (48 milyar ton) olduğunun altı çizildi. Kısacası teknolojinin bilinçsiz ya da insanlığı-doğayı hiçe sayan bencil kullanımı, dünyanın canına okuyor(!) Dolayısıyla sağlıklı yaşama beklentimiz yok ya da “Kim takar ozon tabakasındaki delinmeyi, suların, toprağın kirlenmesini” gibi hasta bir beklenti içindeyiz.

İnsanı Gelişim Endeksi’ne göre: bilgiye ulaşım ve doğru bilgilendirme, insan hakları içinde önemli bir ölçüt. Dünyada (Wikileaks) ve ülkemizde (politika, ekonomi, hukuk ve medya dünyasında) yaşanan bilgi kirliliğine ne dersiniz? Birleşmiş Milletler İnsani Gelişim Raporu’nda kitap okuma oranında Türkiye, dünya ülkeleri arasında 86. sırada yer alıyor. Bilgiye ulaşabilme, sağlıklı ve doğru bilgi analizi; bilinçli ve eğitimli olmakla doğru orantılıdır. Hâlâ okula gitmeyen (özellikle kız) çocukları olan, çoğunluğu kitap okumayan bir toplum, bilgi kirliliğinin kölesi olur. Bilgilenmek, karara katılmak ve çözüme ortak olmak isteyen gençliği, susturan bir tutum sergileyen yönetici büyüklerimizle(!) “insani Gelişmişlik Endeksi’nde “bilgiye ulaşma” sıralamasında ön saflarda yer tutmamız için daha kırk fırın ekmek yememiz gerekir.

Yaşlılıkta bilgi işleme süreci uzar ve bozulur. Dolayısıyla yaşlılar yenilik ve değişikliklerden hoşlanmazlar ve uyumları da güçtür. Teknolojinin hızla geliştiği ve değiştiği günümüzde; yetişkinlerin çocuklarına göre teknoloji kullanım performansı daha düşüktür. Bu fark yaşlı ile torun arasında daha fazladır. Yaşlılıkla ilgili olduğundan burada sizlerle paylaşacağım fıkra gibi bir anımdan söz edeceğim… Wikileaks “açıklamalarını TV’de izlerken çalan ev telefonunu eşim açtı. Telefondaki annemdi ve benimle konuşmak istiyordu. Eşim ona Wikileaks marifetlerini dinlediğimi ve şu anda telefona gelemeyeceğimi söyledi. Annem bunun üzerine “Ah oğlum ah! ben her zaman bu vikisin ağrılara deva olduğunu söyler dururum. Ama o beni değil, televizyonu dinliyor “diyerek benim telefona gelmeyişime ve biraz da eşimin attığı kahkahaya kızarak telefonu kapattı… Espri bir yana, günümüz dünyasının en önemli zafiyetlerinden biri de güven duygusunun yitirilmesi olup beklentisizlik hastalığının en ciddi belirtilerinden biridir.

İnsanı Gelişim Endeksi’nin “iyi bir yaşam” ölçütü, ülkelerin en önemli hedefidir. Türkiye’nin bireysel iyilik hali ve mutluluk algısı ölçümüne bakıldığında, bireylerin sadece yüzde 44’ünün yaşam standartlarından mutlu olduğunu görüyoruz. Ekonomi çökmüş; işsizlik artmış, tarım bitirilmiş, hayvancılık can çekişiyor, sosyal devlet anlayışından uzaklaşılmış, sadaka ekonomisi uygulanmakta; kültürel ve ahlaki değerler yozlaştırılmış; gençlerimizin geleceğe yönelik umutları tükenmiş, yaşlılarımız ise yalnız, sağlıksız, bakıma muhtaç olup sayılı günleri için pek umutlu değiller.

Sonuçta bu toplum, beklentisizlik (umutsuzluk) hastalığı olan depresyona tutulmuş durumda. Kendini ifade edemiyor, karar veremiyor, kabuğunu kıramıyor, değersizliğine inandırılmış ve ağlayamıyor bile…

Depresyonu tedavi edecek; sevgi, ilgi ve paylaşımın olduğu yeni bir yıl dileği ile

Bu haber toplam 725 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.