Süleyman Akbulut

Süleyman Akbulut

BU NE PERHİZ, BU NE LAHANA TURŞUSU

BU NE PERHİZ, BU NE LAHANA TURŞUSU

Okuyucularımın eleştiri ve görüşlerine önem veririm.

Gazetemiz ve yazılarımı takip eden bir okurum, Ak Parti Muğla İl Kongresinde gözümüze çarpanları konu ederek kaleme aldığım yazımda, yer vermediğim bir ayrıntıya dikkat çekmiş.

Aslında benden önce davranmış. Kaleme aldığım yazıda AK Parti İl Kongresinde gözüme çarpanlar siyasi tespitlerden oluştuğu için okurumun dikkat çektiği ayrıntıya ayrı bir parantez açacaktım.

Dilerseniz önce okuyucumun yazıma yönelik yaptığı eleştiriyi sizlerle paylaşayım:

“Yaklaşık 1 yıldır pandemi sürecindeyiz, esnaf yasaklardan, kısıtlamalardan kan ağlıyor. Başta üniversiteliler yüz yüze eğitim alamamaktan mustarip, böyle bir zamanda pandemi önlemlerine inanılmaz ters görüntüler var ve yazınızda zerre değinmemişsiniz. Siyaset ama kimin için siyaset? Bir siyasi partinin il örgütünün başına geçmek, ileride milletvekilliğine kadar gidecek çıkarcılık yolunun kapısını açacaktır. Siyasilerin ve peşine takılanların halkı falan düşündüğü yok. Sadece kendi çıkarları…Keşke yazınızda esnaf bu kadar sıkıntı çekerken, bu kalabalığın küfür gibi olduğunu yazabilseydiniz…”

Söze, yazının sonundaki yazabilseydiniz kısmıyla ile başlamam gerekti diye niyetlendim.

O kısım “yazsaydınız” şeklinde olsa daha yerinde olurdu diye düşünüyorum. Malum yazabildiğimizi ve esnafın içinde bulunduğu sıkıntılı süreci, gerek esnafın birebir kendisiyle, gerekse esnaf meslek kuruluşlarının görüşlerine yer vermek suretiyle defaten haber ve yazı olarak yer vermiş neredeyse tek yayın organıyız.

Bu nedenle ‘yazabilseydiniz ile yazsaydınız’ arasında ciddi bir nüans farkı olduğunu düşünüyorum.

Elbette okurumun eleştirisini bu nüans dışında katılmamak elde değil. Doğru bir noktaya temas etmiş. Kendisine de bu duyarlılığından dolayı teşekkür ederim.

Sözünü ettiği pandemi dönemlerine ters görüntüler içeren AK Parti Muğla İl Kongresine ilişkin görüşlerimizi siyasi argümanların dışında ele alacaktık ama okurum daha önce davrandı.

***

Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz haftalarda yaptığı açıklamada, pandemi sürecine ilişkin endişelerinin olduğunu belirterek, “Özellikle hizmet sektöründe işi her ne kadar sıkı tutacağız diyorlarsa da maalesef sıkı tutulmuyor. Şu anda başarılı bir süreç var. Bu süreci tekrar tersine çevirmek, böyle bir şeyin altına girmek istemiyoruz. Gerekirse bir esneme yapılabilir. Bizim için insanımızın hayatı her şeyden ötedir. Bizim devlet olarak görevimiz, insanımızın sağlığını hayatını korumaktır. Sonra ne diyecekler? 'Bak... Devlet nerede? Tedbiri almadı.' Buna fırsat vermeyiz. Bundan kimsenin şüphesi olmasın” demişti.

Kaldı ki virüsün mutasyona uğradığı haberleri de cabası.

Durum böyleyken, Menteşe Spor Salonunda yapılan AK Parti Muğla İl Kongresinde gözümüze çarpanlara bir başka tespitimizi de ekleyebiliriz.

Mesela gerek divan heyeti, gerekse takdimciler ya da konuşmacıların, salondaki topluluğa maske kullanımı veya sosyal mesafe anlamında uyarıcı tek bir söylemine rast gelmedik.

Salonu dolduranların maske takmaya özen gösterdiğini görmüş olsak ta, fotoğraf çektirmek isteyenlerin maskesiz olarak fotoğraf çektirdiklerini gördüğümüz insan manzaraları ise az değildi.

Hele ki adaylardan Elvan Göçer’in adaylığını kabul edilmediğinin açıklanmasıyla, destekçilerinin mevcut İl Başkanı Kadem Mete’nin etrafını saran mutluluk görüntüleri “eyvah” dedirtir nitelikteydi.

Abarttığımı düşünenler varsa, fotoğraflarla belgeleyebilirim.

Dolayısıyla biz farkında olmadan zaten esnemişiz yani bir yerde normalleşmişiz.

Esnemesek, bu kongreler, böylesine bir ortamda yani normal yaşantımızdaki haliyle yapılamazdı herhalde.

O kongreler malumunuz spor salonlarında yapılıyor ve olabildiğince sağlıksız bir ortam.

Hele ki bu kongreler tek aday şeklinde gerçekleştiğine göre, alınsın delegenin noterden imzalı oyu, noter masrafı da il başkanlığınca karşılansın, seçilsin il başkanı.

Siyasi partiler her ne kadar Dernekler Yönetmeliğine bağlı olmuş olsa da, nasılsa her şeye bir gerekçemiz vardır bizim.

Bu yönteme sebep olarak ta, son 1 yıldır dilimizden doğal olarak düşmeyen pandemi gösterilir olur biterdi.

O kadar insanın sağlığını hem tehdit et, hem böyle zamanda ilçelerinden, köylerinden ceplerinden masraf edip gelsinler ne gerek vardı ama değil mi?

Böyle bir ortamda hele ki virüsün mutasyona uğradığı gerçeğinin tam odağında, bu kongreler yapılabiliyorsa, eee o zaman kafe ve restoranlar neden kapalı tutuluyor?

Salonda sosyal mesafe yok ama kafe restoranlarda bu sosyal mesafe sağlanamaz mı?

Pek tabi sağlanabilir.

O zaman bu ortada yaşananlar, “bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” deyiminin karşılığı değilse de ne?

***

Yağlı güreş yapan pehlivanlar güreşi kazandıklarında, taraftarları o yağa rağmen pehlivanı kucaklardı. Taraftarlarının o her tarafı yağ olan sporcuya sevgisini göstermesinin “başka bir yolu yok mudur” diye düşünürdüm hep.

Valla yokmuş.

Biz de bu kontrolsüz coşku oldukça, yani tabir yerindeyse şakşakçılık oldukça, yağlansak da olur, hastalansak da olur, virüslensek de.

Sizi bilmem ama ben, kafe, kahvehane ve restoranlarda sağlanamayacağı düşünülen bu kontrolsüzlüğün, önce spor salonlarında gerçekleştirilen kongrelerden sağlanmasının doğru olacağı düşüncesindeyim.

Yoksa bu süreç bir yerden yine patlayacaktır.

Bu yazı toplam 1010 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Süleyman Akbulut Arşivi
SON YAZILAR