Süleyman Akbulut

Süleyman Akbulut

CEVİZİN İÇİNDEKİ KURTCUK…

CEVİZİN İÇİNDEKİ KURTCUK…

Öncesi ve sonrasıyla kısa bir sürede olup bitmiş gibi görünen ama olup bitenlere bakıldığında haftalarca yazı dizisi çıkacak bir AK Parti İl Kongresi yaşadık.

Her ne kadar birileri kulaktan duyma suflelerle yazın hayatını sürdürüyor ve etrafında gelişmeleri ele alan gazetecileri ve yazarları görmezden gelip, “sadece ben yazdım” tavrıyla aferin deliliğine soyunuyorsa da, kongre öncesi ve sonrasına ilişkin ilk tespitleri objektif olarak kaleme alanlardanız.

Alanlardanız diyorum, Sayın Cemal Demirtaş’ı da atlayamayız.

Hakkaniyetle ilgili bir derdimiz var ama kamuoyu yanıltmakla işimiz yok.

İlk ve son olmak gibi bir derdimiz de yok ama yalan ve yanıltıcı yoruma diyeceğimiz var.

Cemal Demirtaş demişken, kendisi de benim gibi bir karakter.

Gördüklerini objektif olarak ele alıp, cesurca ifade ediyor ama “ben yazdım” diye kendisini süsleyip, püsleyip pazarlamayı beceremiyor.

Çünkü yaşam alanlarımız ve çizgilerimiz pazarlamayı ve pazarlanmayı gerektirmiyor.

Yani demem o ki, AK Parti İl Kongresi tüm hatlarıyla yayınlarımıza yansıdı.

Kongrenin sonlandığı gün yazım gazetemizin internet sayfasında anında yayınlanmıştı. Sabahına da gazetemizde. Sonra Demirtaş da yazdı yaşananları tüm çıplaklığıyla.

Hatta o çıplaklık içinde kendisini öne çıkaran ‘ben yazdımcının’ bu süreçte üstlendiği role kadar yazmıştı.

Tespitlerimizi bir iki gün sürdürmüştük.

Sürdürmek de görevimizdi sonuçta çünkü kongreyi televizyondan izlememiş, ondan bundan sufle de almamıştık. Baya baya yerinde takip edip, kaleme almıştık yazılanları.

Dolayısıyla yazdıklarımız daha muteberdi.

Neyse…

Demirtaş’ın bir sosyal medya yorumunda yazdıklarını okuduğumda, aynı yönde düşündüğümüz bir durumu kendisinin daha kapsamlı olarak yazdığını fark ettim.

Cumhurbaşkanının Muğla Milletvekili Yelda Erol Gökcan’a ‘Bey’ olarak ifade ettiğini köşemden duyurmuştum.

Aynu konu üzerine şöyle bir tespiti vardı Demirtaş’ın; “Antalya Gençlik Kolları Başkanına ‘sen bizim küçük Alimizsin’ diyen bir reis, Muğla milletvekilinin adını (elindeki listeyi kastederek) 3 kere bakarak söylüyor. Bursa eski vekillerini adıyla ‘neredesin görmedim’ diyor. Demek ki bizim vekiller kendini bir türlü tanıtamadı.” 

Aynı düşündüğüm bir konuydu ama ben kongrede göze çarpanları yorumlamadan sunmayı uygun bulmuştum.

Hatta kongreyi sadece kendisinden başka yazan olmadığını savunan bir arkadaş, kongrenin diğer tarafına geçip isim parlatma çalışmasına bile başlamıştı.

Gerçi bugüne kadar parlattığı hiçbir isim nihayete ulaşamadı da, neyse…

Bu görüşüm tecrübeyle sabittir. Merak eden olursa isimleri hafızamda yerli yerinde duruyor.

Ne diyorduk. Sayın Demirtaş’ın tespitinde yola çıkarsak, gerek milletvekillerimiz, gerekse Muğla siyasetinde boy gösterenler bu örneklemeden çok şey çıkartabilir kendilerine.

Demek ki yok dediğimiz Muğla lobisinin olmayışının en başlıca sebeplerini bizim siyasilerimizin pasifliğinden kaynaklı olabileceğini düşündürdü bu yorum bizlere.

Şahsen kendimi düşünüyorum AK Parti’nin Mecliste temsil edildiği milletvekili sayısı kadar neredeyse Cemiyet üyemiz var. Şimdi benim o isimleri bilmemem mümkün olabilir mi mesela.

Olamaz, olmamalı.

Naçizane tavsiyem; genel seçimlere az bir süre kala siyasilerimiz liderlerinin dikkatini çekme yönünde atak yapsalar iyi ederler.

Yoksa bir dahaki dönemde yeni arayışlar gündeme gelebilir, bizden söylemesi.

***

Ha bir de adı geçen kongreyi kapsamlı olarak ele aldığını düşünüp, basın mesleği içinde görev yapan kişileri sürekli toplum önünde sorgulayıp, Muğla gazetecileri üzerinde yeterlilik sorgulaması yapan “ben yazdım”, “ben yazıyorum”, “ben soruyorumculara” da bir bilgilendirmede bulunalım.

Muğla Gazeteciler Başkanı olarak aynı zamanda Ankara’da yönetiminde bulunduğum Türkiye Gazeteciler Federasyonu (TGF) olarak hafta sonunu yoğun geçirdik.

Cumartesi günü yönetim kurulu, Pazar günün de federasyonumuz çatısı altındaki illerin cemiyet başkanlarıyla 63. Başkanlar Konseyi toplantısını interaktif ortamda gerçekleştirdik.

Gerek yönetim kurulumuzda gerekse Başkanlar Konseyindeki ana gündem maddeleri, mesleğimizin içinde bulunduğu sorun ve sıkıntılardan oluşuyordu.

Özellikle Coronavirüs döneminde yerel gazetelerin oluşturduğu Anadolu Basınının durumu, Basın İlan Kurumu’nun Anadolu Basınına yönelik çalışmaları, gazetecilerin ekonomik, sosyal ve yıpranma payı, işsizlik, kısa çalışma ödeneği gibi konuları içine alan diğer sorunlar, internet medyasıyla ilgili çalışmalar, gazetelere sağlanması gereken destekler, İletişim Başkanlığının basın kartı tutumu ve gazetecilerin aşılanmasına ilişkin konuları masaya yatırdık.

Gerek meslek kuruluşumuz olarak gerekse üst yönetimimiz olan federasyonumuz olarak, önce meslektaşlarımızın ve yayın kuruluşlarımızın yaşaması ve yaşatılmasını önemsiyoruz.

Bütün bu süreçte dezavantajlı meslek grupları içinde yer alan sektörümüzü içinde bulunduğu sıkıntılardan nasıl kurtarırız derdine düşmüşken, bunlardan bir haber olanların kendilerini parlatma yolundaki yorumlarına sadece gülüyorum.

Cevizin içinde yaşayan kurtçuk, bütün dünyasını cevizin içinden ibaret olduğunu sanırmış, ta ki, kabuğun delinerek, kafasını o kabuktan çıkartana kadar.

Sokakta haber kovalayan, birilerinin borazancılığını yaparak para kazanmayan meslektaşlarımızı, o kıramadığı kabuk yüzünden, sadece oksijen alabilmeye yarar o küçücük dünyasından bakarak ve başkalarının suflelerinden olayları takip etmeye kalkanların ahkam kesmeye hakkı yoktur.

AK Parti Muğla İl Kongresi öncesi Elvan Göçer hanımefendinin “Muğla’da kadın da var adam var” sloganıyla çıktığı yürüyüş misali, Muğla’daki basın mensuplarına yönelik, kendi köşelerinden hakkı olmadan eleştirmeye kalkan, değirmene su taşıyıcılara cevabım olsun:

“Muğla’da gazeteciler hep vardı.”

Sadece omurgalı olmayı seçtikleri için kendilerini parlatamadılar.

Bu yazı toplam 795 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Süleyman Akbulut Arşivi
SON YAZILAR