Süleyman Akbulut

Süleyman Akbulut

ÇIKMAYAN CANDAN UMUT KESİLMEZ

ÇIKMAYAN CANDAN UMUT KESİLMEZ

Ülkemiz gün ve hafta zengini.

Neredeyse her tarihin karşılığı bir gün ya da hafta var.

Geçtiğimiz 9 Şubat Sigarayı Bırakma Günüydü.

Bilindiği gibi zararlı alışkanlıklarla mücadeleyi Yeşilay yürütüyor, ya da yürütüyor gibi yapıyor.

Bu kapsamda 9 Şubat günü Yeşilay’dan basına kuru kuruya hazırlanmış bir açıklama servis edildi.

Yeşilay, 9 Şubat sigarayı Bırakma Günü’nde “Coronavirüs sigara içeni sever” diyor başlıklı bir açıklama hem de.

Ben açıkçası, bu tür yarar içerikli kuruluşların kuru kuruya açıklamalar yapıp, faaliyet yürütüyor gibi görünmek yerine, farkındalık yaratan etkinlikler gerçekleştirmesi taraftarıyım.

Yani Yeşilay, var oluş sebebi olan zararlılarla mücadele etmek işlerliğini 9 Şubat’ta ortaya koymayıp, ne zaman koymalıydı?

Eminim bu eleştirel yaklaşımım da pandemi koşullarına takılacaktır.

Herkesin işine geldiği gibi pandemiyi öne sürmesine alıştık nasılsa.

Yine böyle bir gerekçe gündeme gelirse, bizler de yine Ak Parti İl Kongresini hatırlatacağımızın bilinmesini isteriz.

Kaldı ki, Yeşilay Başkanı Sayın Şadi Pirci, o kongrenin divan heyetinde de bulunmuştu.

Kimsenin günahını almayayım belki de eleştirim haklı bulunabilir ve pandemi gerekçe gösterilmeye de bilir, kim bilir?

Neyse konudan sapmadan devam edecek olursak, Yeşilay’ın yapmasını beklediğim etkinlikten kastım, Yeşilay yönetiminin ya da gönüllülerinin saha çalışması yapmasıydı ama olmadı, yapılamadı.

Yeşilay Muğla Şubesi, Sayın Cumhurbaşkanının sokaktaki vatandaşlara yaptığı “sigara içmeyin” uyarısından feyz alıp, Muğla cadde ve sokaklarında sigara içen vatandaşlara 9 Şubat’ı anlatan ya da sigaranın insan sağlığı üzerindeki etkilerini yansıtan bir etkinlik pekâlâ gerçekleştirilebilirdi.  

Kızılay Muğla Şube Başkanlığına atanan Şadi Pirci aynı zamanda Yeşilay Muğla Şubesinin de başkanı.

Sanırım Kızılay’daki yeni görevinin heyecanı ve yapılanma telaşesinden dolayı saha çalışmasını içeren bu türde bir etkinliği akıl edemediler.

Siyasi isimlerin yönetimlerde yer almasıyla bu yardım içerikli kuruluşların imkanlarını genişletmekteki şansları da yükseldi.

Mesela herhangi bir siyasi yapının içinde olmayan bizim Muğla Gazeteciler Cemiyeti gibi meslek kuruluşları, kıt kanaat imkanlarla ve kendi kurduğumuz ilişkilerle farkındalık yaratan çalışmalara imza atarken, bu güçlü ve aynı zamanda yarı resmi kuruluşlar olarak ilan edilen Yeşilay ve Kızılay gibi kuruluşların ciddi farkındalıklar ortaya koyabilen çalışmalar gerçekleştirmesi olağandır diye düşünüyorum.

Günümüzdeki siyasi yapılanmalarla popüler kuruluşlar haline gelen söz konusu kuruluşlar artık göz önünde.

“Geçmişe baktığımızda basında boy gösterebilmek için ciddi uğraşı veren bu kuruluşların başkan ve yönetimlerini görüp, yaşamış bir basın mensubu olarak, bugün gelinen noktadaki etkin alan ve imkanlarla donatılmış bu kuruluşların çalışmalarını takipte olduğumuzun bilinmesini isterim” diyelim ve iki kelam da Muğlaspor’a edelim.

***

Mücadele ettiği 3. Ligin ilk yarısında topladığı 8 puanla düşme hattında bulunan Muğlaspor, ligin ikinci yarısı için ciddi transferler gerçekleştirip, taraftarlarına umut verdi.

Yönetimi bu fedakar çalışmasından dolayı kutluyorum.

Bu kadar transferle ikinci yarının ilk maçına yetiştirilemeyen lisans komedisi üzerine eleştiri bile getirmeden görmezden geldiğimiz bu ciddiyetsiz tutumun ardından kendi evinde Düzce’ye karşı alınan mağlubiyet tat kaçırırken, daha sonraki hafta lisanları yetiştirilen transferlerle Ordu deplasmanından alınan 1 puan hepimizi, Sultanbeyli maçı öncesi umutlandırdı.

O umutla, Çarşamba günü Atatürk Stadyumu’ndaki yerimizi aldık.

İlk yarıdaki Muğlaspor ile kıyas etmeyeceğim çünkü eldeki malzeme ile o malzemeyle bir şeyler yapmaya çalışan hocalara ve teknik heyete haksızlık etmiş oluruz.

Bu nedenle yeni takviyelerle olan Muğlaspor’u değerlendirmek daha doğru olacaktır.

Evet, Muğlaspor yeni takviyeleriyle daha derlenmiş, toplanmış, mücadeleci bir takım hüviyetindeydi.

Ancak, ligin dibinde yer alan bir takımda forma giymek kolay değil. Malum her yeni futbolcu kurtarıcı olarak transfer edildi tabir yerindeyse.

Bu nedenle futbolcuların da üzerlerinde baskı hissettiğini düşünüyorum.

Bu süreçte bu psikolojik baskı takıma olumsuz yansıyabilir ki Sultanbeyli karşısında da yansıdığını düşünüyorum.

Muğlaspor yeni transferleriyle maça baskılı başladı ve o baskı daha 10. dakikada golü getirdi. Kaldı ki Muğlaspor’un rakibi, puan sıralamasında en yakınında olduğu rakipti. Yani kazanmaktan başka çaresi yoktu.

O nedenle erken gelen gol bize umut saçtı. Nereden bilelim daha 10. dakikada golü bulan takımın ikinci golü bulamayacağını. İster istemez bulması kaçınılmaz olandı ama yine olmadı. Muğlaspor ikinci golü bulsa rakip takımın direnci kırılacak ama olmadı. Olmadıkça da rakibin direnci arttı.

Muğlaspor’un baskısı, mücadelesi vardı ama ikinci golü yoktu. Kaldı ki o gol ve goller bundan sonraki süreçte sahasında ya da deplasmanda karşılaşacağı birçok güçlü ekibe karşı nasıl atılacaktı? Yoksa Muğlaspor’un gol bulma hastalığı devam mı ediyordu?

Bu sorulara cevap aramakta haklıydık.

Muğlaspor’un gol bulmak için baskısı arttıkça ikinci yarıda takımın yorulduğu aleni gözlendi. Takımda orta sahada ayağı top yapan ve takımı ileriye taşıyan iki isim Emre Okur ve Taner Çekiç’in oyundan alınmasıyla o ana kadar hakim olunan orta saha hakimiyeti de kayboldu ve artçı ataklarını izlediğimiz konuk ekibin o atakları vücut bulup, maçın uzatmadan önceki son dakikasında maça eşitliği getiren gol olarak Muğlaspor ağlarıyla buluşmuştu.

Bu gol ile maç berabere sonuçlandı.

Camia olarak adeta yıkıldık.

Kısaca özetlemeye çalıştığım maçın ardından bildiğim şey ise, ilk yarıda toplanan 8 puanın üzerine konulan 2 puan ya da kaçan 3 puan.

Son ana kadar umutlarımız elbet sürecek ama Muğlaspor için bundan sonrası hiç te kolay gözükmüyor.

Ne diyelim; çıkmayan candan umut kesilmez.       

Bu yazı toplam 534 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Süleyman Akbulut Arşivi
SON YAZILAR