Demokrasi ve öğrenme hakkına saygı

Demokrasi ve öğrenme hakkına saygı
Bir ülkeyi, bir kenti iyi yönetmek için çaba sarfetmek, imkanları en iyi şekilde kullanmak lazım. Devamlı parasızlıktan şikayet, devamlı kaynak bulamamaktan yakınmak, işin kolayına kaçmaktır. Önemli olan eldeki paranın yerinde...

Bir ülkeyi, bir kenti iyi yönetmek için çaba sarfetmek, imkanları en iyi şekilde kullanmak lazım. Devamlı parasızlıktan şikayet, devamlı kaynak bulamamaktan yakınmak, işin kolayına kaçmaktır. Önemli olan eldeki paranın yerinde ve ihtiyaçlara uygun şekilde harcanmasıdır. Bunu izleyebilmek için, şeffaf politikalara sahip olmalıyız.

Türkiye son yıllarda gizli kapaklı işler yapıyor. Neyin nasıl yapıldığını ve yapılan işlere ne harcandığını halk bilemiyor, halkın gözü kulağı olan basının ise dünyadan haberi yok. Haberalma imkan ve kapıları gazetecilere sonuna kadar kapalı hale geldi. Tüm kurumların sürüyle halkla ilişkiler ve basın danışmanları var ama hiçbiri görevini yapmıyor, daha doğrusu yapamıyor. Hepsine devletin bütçesinden dünyanın maaşını veriyoruz ama tek kuruşluk faydasını göremiyoruz. Patronları kör ve sağır rolünü üstlenmelerini istiyor olmalılar. Aksi halde resmi bilgi merkezleri, gazetecilere böylesine kapalı olmaz, olamaz. Madem binlerce görevliye iş yaptırılmayacak, mademki gazeteciler ve halk hiçbir şeyden haberdar edilmeyecek, o halde halkla ilişkiler ve basın müşavirlerine ihtiyaç yok. Eğer yoksa bunların işlerine derhal son verilmeli ve kendilerine milletin kesesinden hovardaca maaş ödenmemelidir.

Ankara'da neler olup bitiyor, devlet nasıl yönetiliyor, paralar nerelere ve nasıl sarfediliyor bilemiyoruz. Sayıştay raporlarını bile öğrenemiyoruz artık. Hoş öğrensek de bir faydası yok ki yapılan yanlış uygulama ve sarfların hesabını Parlamento bile soramıyor. Nerede kaldı ki biz soracağız... İç ve dış politikadaki yanlış kararlarımızın faturası nedir? Güneydoğu operasyonlarının maliyeti kaç trilyonu bulmuştur? Suriyelilerin bize kesin maliyeti nedir? Gıda, eğitim, sağlık filan kalem kalem öğrenmek istiyoruz. Bir milletvekili millete kaça mal oluyor? Örtülü ödenek nasıl kullanılıyor? Cumhurbaşkanlığı sarayına kaç para harcandı, içinde kaç kişi çalışıyor, bunlara ne maaş ödüyoruz? Okluk'a şimdiye kadar yapılan masrafı neden açıklamıyorlar? Bu millet koruma ordusunu oluşturan polislere kaç para ödüyor, sayıları nedir? Polise neden ağır silahlar alındı, miktarları ve faturası nedir? Bizi yönetenler kimden ve niçin korkuyorlar da, bu kadar korumaya gerek görüyorlar. Rahmetli Özal, Demirel, Ahmet Necdet Sezer'i bir avuç görevli koruyordu. Bugünkü kalabalığın bir izahı olmalı. Ölümden korkan bir yönetim, milletinin ve devletinin güvenliğini nasıl sağlayacak? Bütün bunların sorulması lazım.

Türkiye şimdiye kadar nelerini kime ve kaça sattı? Devletin elinden çıkan taşınmazların miktarı ve değeri ne kadardır? Satışlar kimlere ve hangi yolla yapılmıştır? Devletin hangi kurumunda kaç kişi çalışıyor, aslında kaç kişinin çalışması lazım, bununla ilgili bir değerlendirme yapıldı mı? Devletin elindeki bina miktarı nedir, kaç bina hangi kuruma ve niçin kiralanmıştır? Bu binalarda devlet ve millet için üretilen işler nelerdir? Bunların bir fizibilite hesabı yapılmış mıdır? Kaç okula, kaç Üniversite'ye, kaç fakülte veya yüksek okula ihtiyacımız vardır? İşe yaramayan meslek ve branşlarda öğrenci yetiştiriyoruz. Bunca eczacılık, kimya, ziraat, orman mühendisine ya da diğer meslek mensuplarına çok sayıda ihtiyacımız var mı? Eğer yoksa niye diplomalı işsiz yaratmakta ısrar ediyoruz? Türk tarımı gerisin geriye gidiyor, tarlalarda, toprak ve arazilerde ziraat mühendisi görülmüyor. Tarım İl ve İlçe müdürlüklerinin çiftçiye doğru dürüst bir faydası yok. Bizi yönetenler bunları göremiyorlar mı acaba?

Neyimiz varsa özelleştirdik. Doğru mu yaptık acaba? Özelleşmeden önceki ve sonraki rakamlar nelerdir, bunun bir mukayesesi yapıldı mı? Elektrik özelleşti ama iyice pahalandı, telefon özelleşti ama maliyetler günden güne artıyor. Devletin elinden çıkan fabrikalar ne durumda, bilemiyoruz ki. Serbest piyasa diyoruz ama böylesine sorumsuz bir piyasa dünyanın hiçbir yerinde yok. Ne yiyoruz, ne içiyoruz, merdiven altındaki sağlığa aykırı gıdalara kim karışıyor? Kanser patladı, yiyeceklere konulan koruyucu maddelere karışan görüşen duydunuz mu hiç? Eskiden bir Uğur Dündar'ımız vardı. Çalıştığı televizyonlarda yaptığı mükemmel programlarla bunların üzerine üzerine giderdi. Şimdi böyle yürekli gazetecilerimiz de kalmadı ki ortada...

Nereye gidiyoruz, nasıl gidiyoruz, bilmek istiyor bu millet. Demokrasi açıklık rejimi, şeffaflık değil mi? Hedefimiz nedir, gelirimiz giderimiz nedir, ne kadar borcumuz, ne alacağımız var? Milletten habersiz şeylerin yapılmamasını, tüm kurumların sorumluluk ve ödevlerini tam ve eksiksiz yapmalarını istiyoruz. Bu da suç mu acaba?

Bu haber toplam 784 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.