DEPREM

DEPREM
İstanbul’da orta büyüklükte deprem olunca, Haziran 1998’de meydana gelen Ceyhan Depremi aklıma geldi.Babam, amcam, amcaoğulları ve bir çok akrabanın...

İstanbul’da orta büyüklükte deprem olunca, Haziran 1998’de meydana gelen Ceyhan Depremi aklıma geldi.

Babam, amcam, amcaoğulları ve bir çok akrabanın bulunduğu Ceyhan’da meydana gelen deprem çok yıkıcı olmuş çok sayıda da ölüm olayı olmuştu maalesef.

Deprem olduğu haberini alınca o zaman GSM hatları çok yaygın olmadığından şebeke telefonundan uzun uğraşlar sonunda rahmetli babama ulaşmış, sağlık havadislerini almıştım. Gerçi işyeri yıkılmıştı ama kıymetsizdi.

Kızıltepe’de görev yapıyordum. İnsan bizzat görmeden içi rahat etmiyor. O sıralar Kızıltepe’de görev yapan bir polis memuru ile Ceyhan’a gitmeye karar verdik. Dönemin İlçe Emniyet Müdürü oğlunu Gaziantep’e bırakmamızı istedi. Yola çıktık biran önce Ceyhan’a ulaşıp hısım akrabayı görüp içimizin rahatlaması telaşındayız.

Gaziantep’e geldiğimizde çocuğu bırakmak için küçük bir lokantaya uğradık. Çocuğu bırakıp hemen devam edeceğiz. Dediğim gibi telaş içindeyiz. Bize müsaade diyince bizim Antepli orta yaşın üzerindeki amca güzel bir Antep şivesiyle “dur bakalım misafir dediğin emlik kuzuya benzer ister keser yerik, ister besler büyütürük” diyerek ikramda bulunmadan göndermeyeceğini o kadar güzel bir lisanla söyledi ki bir süre Gaziantep’te kalmak zorunda kaldık. Ancak yiyip içsek de aklımız Ceyhan’da bir türlü içimiz rahat değil. Nihayet yola çıktık.

Ceyhan’a geldiğimizde kısa bir şehir turu yaptık, depreme dayanıklı binaların olduğu yerlerde depremden eser yoktu. Lakin çok sayıda vatandaşımızın öldüğü bir binayı görünce kanım dondu. Çok katlı bir binanın ara kolonlarının tamamı çökmüş, bina adeta akordiyon gibi olmuş ve bir moloz yığına dönmüştü. Depremin dehşetini iliklerine kadar hissettiriyordu insana. Böyle epey enkaz bina gördüm. Hala enkazda çalışmalar vardı. Etraftaki insanların korkulu, endişeli umutsuz bekleyişleri görülüyor, Şehirde tarifsiz bir hüzün iklimi vardı. Bilenler bilir Çukurova insanı neşelidir. Hayata hep olumlu cepheden bakar. Lakin ben ilk kez o neşeli insanların yüzlerindeki elemi, yüzlerindeki acıyı gördüm.

Babamın yanına geldim. Rahmetli babacığım depremin şokunu üstünden halen atamamıştı. Nasıl olduğunu sorduğumda anlatmaya başladı:

-Oteldeydim (o zamanlar küçük bir otel işletiyordu), birden nereden geldiğini anlamadığım bir şakırtı koptu, her taraf sallanmaya başladı. Bahçeye bir baktım ağaçlar secde ediyor! Eyvah kıyamet kopuyor, ben Allah’a boşa asi olmuşum diye düşündüm. Korkudan elim ayağım kurudu. Sonra birileri “zelzele, zelzele” diye bağırdı. O anda deprem olduğunu kıyamet kopmadığını anladım. Demişti.

Babamın anlatırken ki yüzündeki dehşeti halen hatırlarım. Çok büyük çaplı olmasa da çeşitli depremlere şahit olduk (özellikle Muğla görevi sırasında sürekli sallanıyorduk). Şiddetli depremleri yaşayanlara sormalı. İnsanın kanı donuyor kıpırdaması mümkün olmuyor.

Güzel Rabbim Aziz Vatan’a böyle acıları bir daha görmesin inşallah.

Baki selam.

Bu haber toplam 657 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.