Süleyman Akbulut

Süleyman Akbulut

GEÇMİŞ OLSUN DOKTOR HANIM…

GEÇMİŞ OLSUN DOKTOR HANIM…

Refikimiz Hamle Gazetesi’ndeki hakkaniyetli yazılarını beğeniyle takip ettiğim, doktorluk mesleğinin yanı sıra, basın alanında da meslektaşımız olan Sayın Gülten Şimşek’in kaleme aldığı “Feda Olsun Bedenimiz Belediyeye” başlıklı son yayınlanan yazısını okuyunca çok üzüldüm.

Sayın Şimşek şehrimiz kaldırımlarında düşmesi sonucu geçirdiği kazayı anlatıyordu yazısında. Öncelikle kendisine geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Yazının tamamını okuyunca bizim Muğla tabiriyle kendisini “Allah bakmış”.

Hep derim doğru tektir ama doğruyu söyleyeni de dokuz köyden kovarlar.

Doktor Hanımla yazılarımız benzer özellikler taşır. Kendisi de gördüğünü dolambaçlı yollara sapmadan yazar, kimseye biat etmez. Yazılarında hakkaniyet ve kamu yararı vardır. O gücenecek, bu gücenecek şeklindeki yorumlara yol açacak vıcık vıcık ilişkiler içinde değildir.

Kısacası olması gerektiğini savunur. Boşuna demiyoruz “gazetecilik mesafe mesleğidir” diye. Devamında döküleceğim çok şey var ama şimdi sırası değil.

Ne diyorduk… Doktor hanımın yazısı diyorduk. Yazısında öne çıkan tespit ve ifadeleri paylaşmak istedim.

“Kadın dostu, engelli dostu, bebek dostu.. Çevre dostu gibi terimleri biliyoruz....Bu terimlerin içi boş değil.. Her bir kavramı halkımızın iyiliği için inşa etmemiz gerekiyor.. Ama.. Gelelim gerçeklere.. Muğla Büyükşehir Belediyesi, Aylin Karaca Kavşağından Akyol'a kadar giden yolu yenileyerek tek şerit haline getirdi.. Şimdiler de kirlilikten, yeni değil de, eski yol gibi görünüyor. Bunu da dürüstçe söylemeliyim.. Bu cadde de yürürken eski Menteşe Kaymakamlığının karşısındaki kaldırım da yüzümdeki maskenin de görüş alanımı kapatmasıyla çok feci bir şekilde düştüm. Düşmenin etkisi ile kendimi 5 dakika toparlayamadım. Acaba neden düşmüştüm! Bir engel ayağıma takıldı! ama neydi? Kaldırımda yere serilmiş bir vaziyetteyim.. Bu arada insanlar koştular geldiler.. Onlarda çok üzgünler. Birisi iyi misin? diyor. Bir başkası dağılan çantamı topluyor. Bir vatandaşımız hemen içmem için su getirdi.. Biraz toparlandım ve gözlerimden yaşlar akıyor. Bir yerden utanıyorum. Kör müydü acaba diyecekler. Deseler ne olur ki.. Sol elimi baş parmağım ve bileğimde şiddetli ağrı.. Sol çenem haşat.. Gözlerimden süzülen yaşlar.. Dükkan çalışanı bir  kardeşim diyor ki, her gün burada mutlaka birkaç kişi düşüyor.. Burası kaldırım. Yaya için güvenlikli alan diyorum içimden.. Bileğimde öyle şiddetli ağrıyor ki ağrıdan kıvranıyorum. Olayın sıcaklığı var ama yine de ağrı yüksek.. Gülsem mi? Ağlasam mı? Araftayım.. Anlıyorum ki bu olayı, kaldırımın ortasına konulan mermerden yapılan bariyer yani duba neden olmuş. Kaldırımlara arabalar girmesin diye kaldırımın ortasına dikilen bariyer. Bilinçaltı olarak sen kaldırımı engelsiz düşünüyorsun. İnsanlık bu, dalgın olabilirsin. Engelli vatandaşlar var. Bebek arabaları ile kaldırımda ilerleyen anneler var.. Yaşlılar var.. Kaldırımlara arabalar park etmesinler diye, İnsanların güvenli olması gerekli alanlarına bariyerler koymuşsunuz. Neden bu alanlara bunları koyuyorsunuz ki?.”

Şöyle de devam ediyordu yazı:

“Aklıma geldi birden. Dokuz Eylül Tıp Fakültesinde öğrenci iken nöroloji hocamızın yaşadığı olay çocuğu tabureden düşmüş ve hayatını kaybetmişti. Ölmedim çok şükür diyorum.”

Akıcı bir yazı bölüp kesmeye kıyamadım. Dahası da var ama yerim sınırlı ama yine de kesitler sunmaya devam etmek istiyorum.

“Gözlerimde yaşlar.. Şişen elim.. Ağrıyan çenem.. Şükürler olsun. Fark ediyorum ki dizlerim soyulmuş.. Düşme ile dişlerim veya burnun  kırılabilirdi.. Bu nasıl bir belediyecilik ki.. Benim o perişan halimi gören mesai arkadaşlarımın hepsi de benim yaşadığım gibi bir olay yaşamış. Düşmeyen yok. Anlıyorum ki şehrimiz sağlam insana dost değil ki engelliye nasıl dost olsun.. Muğla için boş avuntu, engelli dostu kent olmak.. Çektiğim ağrı. Yaşadığım hüzün. Yaşayacağım iş gücü kaybı cabası.. Belediyeyi dava etsem kazanırım ama bu anlayış ile uğraşmak istemiyorum. Öğreniyorum ki, İl Sağlık Müdürlüğünden emekli Turgut Bey, annesini gezdirirken belediyenin tuzağına düşmüş ve annesi kırılan kalçası nedeniyle hastanedeymiş.. Bunu da öğrenince. Birden içimden çok şükür demek geldi. Nefes alıyorum ya! Başka ne söylenebilir ki! Feda olsun bedenimiz Muğla Büyükşehir Belediyesine.”

Yazıdaki dizilim gazetede alt alta daha rahat okunabilir nitelikteydi. Yan yana ben birleştirdim.

Harika bir yazı. O zarar görmüş eline sağlık. Sanırım Gülten Hanımın şu ara en iyi bu temenniye ihtiyacı vardır.

***

Eleştirilerimiz, kişilerin yaşamdaki kendilerini değil, işgal ettikleri makamlardaki kendilerinden doğan uygulamalarını kapsıyor.

Bunu anlayamadıkları için de, konulara kendi bakış açılarından bakıp, kişiler üzerinde hissiyatlı tutumlar içerisine girebiliyorlar. Kişi kendinden bilir işi misali..

Oysaki görevimiz görülmeyeni görmek, yapılmayanın yapılmasına aracılık etmek, doğru yapılanı alkışlayıp, yanlış yapılanı eleştirmek. Hepsi bu.

Bütün bu yaşananlar “ben yaptım oldu” anlayışının bir ürünüdür. Biliyorum yine kızacaklar, nefret edecekler, tukaka diyecekler ama varsın desinler.

Birilerinin kızması, kentin yaşam konforsuzluğundan ve gereken kent konforundan en çok yararlanması gerekirken, yararlanamayan insanımızdan daha kıymetli değil.

Bu eleştiride de kamu yararı var.

Odağında insan hayatı var.

Bunun kimi ne kadar ilgilendirdiği, yaşanan sonuçlarla ortada.

Bir insanı, uygulamalarıyla “çok şükür ölmedik, nefes alıyorum ya, feda olsun bedenimiz belediyeye” dedirtecek kadar kanaatkar hale getiren bir kentte öyle ya da böyle yaşıyoruz işte.

Yeter ki ölüm olmasın. Dünya salgınla uğraşırken, bizim kaldırımda düşüp ölmemizin ne hükmü olabilir ki?

Doktor Hanımın ifadelerinin üzerine daha da yorum yapmak, yazıya haksızlık olur.

Durum ortada. Takdir kamuoyunun.

Doktor Hanımın yazısı mutlaka büyükşehir belediye başkanının önüne konulmuştur, tıpkı diğer yazılar gibi.

Kendisi de Gülten Şimşek gibi bir hekim olan büyükşehir belediye başkanı, hazır ziyaretlere başlamışken, belki meslektaşının yazdığı gazeteye ya da çalıştığı kuruma bir ziyaret daha gerçekleştirip, acil şifa dileklerini iletir.

Geçmiş olsun Gülten Hanım.

Bu yazı toplam 2180 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Süleyman Akbulut Arşivi
SON YAZILAR