Geçmişe Öylesine Bir Özlem

Geçmişe Öylesine Bir Özlem
Akşamların vazgeçilmezi dost sohbetleri içilen çaylar ve bitmeyen “ne olacak bu memleketin hali” tartışmaları. Önceki gün akşam saatlerinde yine bir...

Akşamların vazgeçilmezi dost sohbetleri içilen çaylar ve bitmeyen “ne olacak bu memleketin hali” tartışmaları. Önceki gün akşam saatlerinde yine bir dost sohbetinde Muğla’yı ve ülkemizi konuştuk. Aslında çok da değişen bir şey yok. Muğla aynı Muğla Türkiye bildiğiniz gibi.  Alışkanlıkların biraz dışına çıkalım eski Türkiye ve eski Muğla’yı konuşalım dedik. Neler çıktı neler. Hafızamızda yer etmiş belleğin en uç köşelerine gizlenmiş günleri hatırladık.

***

Eski hali o halin içinde satılan balıkları, kasapları hatırladık. Kulaklarımızda hala sesi duruyordu. “Şimdi taze olarak gelen kefal, lüfer, mercan belediye halinde satılmaktadır” ve birde arsından hal ortasında çıkan o ses, “balik, balik, baliiiik.” Akşam üzerleri iş yerlerinden çıkan memurların ortak uğrak noktasıydı hal önce alışveriş yapılır ardından da evin yolu tutulurdu. Evin ihtiyaçları bırakıldıktan sonra siyasiler, Yalçın Lokantasına memurlar ise genellikle Sivaslı’nın oraya doğru giderdi. O zamanlara yıkılmayan henüz içinde alışverişin olduğu Tansa binasının hemen karşısına. Aracı olanların ise tercihi Sabri Dinçer’in işlettiği Dinlen Restorandı.

***

Yaylada ise kış aylarında gidilebilecek çok fazla yer yoktu. İnsanların sıcaklığı hoşgörüsü tarif bile edilemez o yıllar için. Hangi taksiye binseniz gideceğiniz evin adresi yerine ev sahibinin ismini söylemeniz yeterli idi. O dönemin efsane taksilerinden yeşil doğan 131’i hatırlamayan yoktur. Taksici Doğan olarak tanınan Doğan Sayanır’ın Muğla sokaklarındaki kıvrak direksiyon hareketlerini bilmeyen yoktu.

***

Akyol’dan hale gelmek kolay iş değildi yürüseniz en az 45 dakika araçla gelirseniz 3 dakika. Yürürken herkesle selamlaşıp, hal hatır sorarken vaktin nasıl geçtiğini anlayamazdınız. Çocukluk yıllarımdı kolaysa Akyol’dan hale 5 dakikada gel sen daha gelmeden seninle ilgili şikayetler çoktan ulaşırdı. Halde dedemin yanına geldiğimde kaşlar çatık kararmış bir suratla bana bakar ve “Sen büyüdün mü artık. Nasıl benim arkadaşlarıma dostlarıma selam vermeden hayırlı işler demeden geçersin” fırçası hazır olurdu.

***

Yolda iki çocuk kavga etse etraftan gelenler hemen ayırır ve her ikisini de babalarına şikayet etmekle tehdit eder barıştırırdı. Yeşil 10 tl vardı. Harçlık olarak bizlere verdikleri. Harca harca bitmezdi. Orhaniye’de alırdık soluğu. Kuzenler ve arkadaşlarla harçlıkları toplayıp bakkalı zengin etmekti derdimiz. Son kuruşuna kadar abur, cubur ne bulunursa alınır Kışla’ya geçilirdi. Bisikletlere binilir, top oynanır akşam edilirdi. Hava kararmasına yakın Kışla’da yankılanan sesler başlardı. “Aliiiiii, Osmannnnn, …” bu sesler sadece bu kadar kalmazdı. “Çabuk eve gir cavırın çocuğu. Eğerim olsun bubana söylerim seni.” Akşam ezanı okunduktan sonra sokakta durmak başına gelecek belanın habercisiydi sanki. Yere düşsen dizin kanasa kafan yarılsa tek sebebi okunan akşam ezanından sonra dışarıda olmaktı. Eğer bunların hiç biri başına gelmediyse işte o zaman başın kesin belada. Eve girdiğinde neden bu saate kadar dışarıda olduğuna farklı bahaneler üretir ama alacağın cezadan kurtulamazdın.

***

Bahar geldiğinde bademliğin yolu tutulur, daha çiçekten yeni çağla olmaya dönen meyvelere yarışırcasına koşulurdu. Bademliğin sahibinin çığlıkları ve ardı sıra bağırmamızla oralar terk edilirdi. Sapanlar ele alınır, kuş avına çıkılır, cephane olarak taşlar özenle seçilirdi. Anne babası yada yakın akrabası sağlıkçı olanlar serum lastiklerini temin eder, meşin içinse eski ayakkabıların topuk kısımları idealdi. Birde serum lastiği yerine, kırmızı bulaşık eldiveni parçaları yardımıyla da yapılabilirdi. Meşin olarak, patlamış futbol topu parçaları iyi işe yarardı. cephane olarak da çakıl taşları favorilerim arasında idi.

***

Yeni yapımına başlayacak inşaatlarda pancar motoru ile çalışan harç karma makineleri, Muğla çakılından yapılan betonlar, harcı karan ameleler bitmek bilmeyen gürültü. Şimdilerde neler var Muğla’da?

***

Halin yerinde Zihni Derin İş Merkezi ve Vergi Dairesi, yıkılan Tansa’nın yerinde dünyanın hiçbir yerinde olmayan basamakla çıkılan park, Sivaslı’nın yıkılan lokantasının yerinde Perşembe günleri kullanmak için Pergule, Yalçın Restoran’ın olduğu yerde Burger King, Dinlen Restoran’ın olduğu yerde ise apartlar yer alıyor.

***

Şimdiki çocuklar için bizden miras sadece Kışla Parkı kaldı. Biraz nefes alınacak, rahatça çocukların oynayabileceği. Birde Menteşe Belediye’sinin Eski garaj alanı için yaptığı kent meydanı projesi var. Betona dönen Muğla’da nefes alacak çok ta bir yerimiz kalmadı. Ne sokaklarda selamlaşmaktan yürüyemeyen bizler nede oğlun yada kızın bizi görmedi selam bile vermeden geçti diyerek arayan var. Büyüdük büyükşehir olduk keşke değerlerimizde onlarla büyüseydi küçülüp yok olup gitmeseydi.               

Bu haber toplam 672 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.