Hasan Telli

Hasan Telli

Hala Umudum Var!

Hala Umudum Var!

Eski Yeşilçam filmlerinde yaşanan güzel hikayeler gibi olsun isterdik hep hayatımız. Tarık Akan’la Gülşen Bubikoğlu gibi aşklar yaşamayı, mahallemizin tombul teyzesinin Adile Naşit gibi sevecen, pala bıyıkları ile herkese kol kanat geren bir Hulisi Kentmen olmasını isterdik. Onların gülen yüzleri gibi olsun isterdik yüzlerimizin. Yıllarca evlerimizin kapılarının kilitlendiğini hatırlamam. Sadece evler mi? Tabii ki değil. Esnaflar bile bir yere gitmeleri gerektiğinde bile dükkanların kapıları kapatılmaz sadece bir tabure koyardı. Herkes başkalarına yardımcı olabilmek için uğraşırdı.

***

Zaman geçti teknoloji gelişti yaşam şekilleri değişti haliyle insanlarında yapısı değişti. 1960’lar sonrasında bilinçli olarak bozulmaya çalışılan toplum yapımızda son yıllarda bırakın mahallede oturanları aynı apartmanda oturanlar bile birbirini tanımaz hale geldi. Kimsenin kimseye yardımcı olma derdi yok. Yapılan hataları bile gizlemeye çalışması görmezden gelmesi bana dokunmayan yılan bin yaşasın demesi aldı başını yürüdü. Sadece kendi menfaatleri zarar göreceği durumlarda tepki vermeye başladı insanlar. Menfaatlerinin ve nefislerinin esiri oldu başka bir değişle. Türk aile yapısının bile iyice küçüldüğü ve bireylerin kendi içlerinde çürümeye başladığı dönemleri yaşıyoruz. Ancak böyle bir ortamda bile hala umudu içinde taşıyanlar da var.

***

Geçtiğimiz hafta içerisinde yağmurlu bir gecede yine geç saatlere kadar çalıştım. Sonrasında dinen yağmurun ardından aracıma binerek evimin yolunu tuttum. O kadar yorulmuşum ki arabanın silecek altına konulmuş bir notu görmemişim. Demek ki bu kadar yorulduktan sonra araç kullanmak tehlikeli. Bundan sonra geç saatlere kadar çalışınca araç kullanmamam lazım bunu da bana hatırlatan notun sahibine teşekkür etmem lazım. Gece aracı evimin önüne park edip sabah erkenden yine aracını başına geldim. Dinlenmiş ve uykumu almışım demek ki not dikkatimi çekti. Kilitli şeffaf bir poşetin içeni konulmuş bir kağıt parçası sileceğin altında idi. Genelde önemli olayları bilenlerin telefon yada diğer iletişim araçlarını kullanmadan biz gazetecilere bilgi aktarmak için seçtiği yollardan biri aslında bu yine öyle bir bilgi geldiğini düşünerek poşeti açarak kağıtta yazanları okumaya başladım.

***

Beyaz yarım A4 kağıda kırmızı kalemlerle yazılmış bir not. “Çok Özür dilerim… Hatalı park etmenizden ötürü sileceğinizi kaldırmak isterken istem dışı kırıldı. Beni bu numaradan ararsanız masrafınızı karşılarım.” Bir anda gözüm sileceklere gitti gerçekten de biri kırılmış durumda idi. Evimin önünde nereye hatalı park ettiğimi düşünürken mesajda yazan numarayı aradım ama erken saatte olunca cevap alamadım birde mesaj yazarak nereye hatalı park yaptığımı öğrenmek istedim. Bir süre sonra mesajın sahibi beni arayarak yine nazik bir dille olayı anlattı. Bu kadar duyarlı olması ve nezaketi hiç bırakmadan neredeyse iki cümleden birinde özür dilemesi bana bir kez daha insanlara ve insanlığa inanmamda güvenmemde hata yapmadığımı ispatladı.

***

Engin Geçtan ilk baskısını 1983 yılında yapılan “İnsan Olmak” kitabında günümüzü bir kirpi hikayesi ile anlatmaya çalışmıştı, “Çağdaş toplumlar kendine özgü bir olguyu da birlikte getirmiştir. İnsan eskisinden çok daha fazla sayıda insanla, çok daha kısa süreli, daha yüzeysel ilişkiler kurma eğilimindedir. Bu, soğuk bir günde karşılaşan bir grup kirpinin öyküsüne benzer. Kirpiler ısınabilmek için birbirlerine sokulurlar, ama dikenleri birbirine batar. Birbirlerinden ayrıldıklarındaysa soğuktan rahatsız olurlar. İleri geri hareket ederek sonunda dikenlerini batırmadan birbirlerini ısıtabilecekleri en uygun uzaklığı bulurlar.” Son yirmi yılın dünyasındaki sosyal ve maddi değişimler düşünülürse, kirpilerin birbirine daha da çok ihtiyaç duyduğunu, her kirpinin bu ikilem karşısında kendi cevabını bulması gerektiğini, tam da bu yüzden İnsan Olmak bugün daha da güncel. Değerlerini kaybetmeyen tüm insanlara selam olsun.

Bu yazı toplam 1318 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Telli Arşivi
SON YAZILAR