İLİMİZİN TÜRBELERİ: SARIANA TÜRBESİ

İLİMİZİN TÜRBELERİ: SARIANA TÜRBESİ
Hazırlayan: Sinem KorkmazGazetemiz, mübarek Ramazan ayı içerisinde ilimizde bulunan türbelerin hikayelerini sizler için derleyecek. Türbelerimizi ele almaya,...

Hazırlayan: Sinem Korkmaz

Gazetemiz, mübarek Ramazan ayı içerisinde ilimizde bulunan türbelerin hikayelerini sizler için derleyecek. Türbelerimizi ele almaya, Marmaris ilçemizin sınırları içinde buluna Sarıana Türbesi ile başlıyoruz.

Osmanlı padişahlarının sefere çıkarken ya da sefer öncesi, bölge insanının ulu, ermiş dediği kişilerden feyiz aldığı, bilinen gerçekler arasında. İşte "Sarıana Efsanesi", bu gerçeğin efsaneleşerek günümüze aktarılmasının bir örneğidir.

Sarıana, halk arasında Marmaris’te yaşayan ulu bir kişidir. Rivayetlere göre kadın evliyalardan biri olduğu söylenir. İyiliğiyle hoşgörüsüyle çevresindekilerin sevgisinin kazandığı söylenen Sarıana’nın Kanuni Sultan Süleyman'a Rodos seferi öncesi yol gösterdiği rivayet ediliyor.

Rivayete göre, 1522 yılında Kanuni Sultan Süleyman komutasındaki yüz bin kişilik Osmanlı Ordusu ve yaklaşık 700 gemilik Osmanlı Donanması,  Rodos’u denizden kuşatmak için 40 günlük yürüyüşle İstanbul’dan Marmaris’e gelmiştir. Marmaris’te geçici konaklama yapan Kanuni, askerlerinin hazırlıklarının yapılışı sırasında yerli halk arasında saygın, deneyimli kişilerle görüşürken ermiş kadın olarak tanınan Sarı Ana’yı da ziyaret etmiş.

Sarı Ana’nın sahip olduğu tek inekten Kanuni’nin tüm ordusuna yetecek kadar süt sağarak kahvaltı hazırlaması, yöre halkının yüzyıllardır dilden dile anlattığı bir hikayen haline gelmiş.

Kanuni, Sarıana’yı ziyaret ettiğinde askerlerinin Rodos’u kuşatmada başarılı olup olmayacağını sormuş.

Sarıana, Padişah’a, “Ordunda kimsenin yanında haram nesne yoksa zafer senindir.” demiş.

Bunun üzerine Padişah haramın olup olmadığını nasıl anlayacağını sormuş. Sarıana karşısını işaret edip, armut bahçelerini göstererek, “Şimdi armut mevsimidir. Askerlerin torbasına bak. Armut varsa bu, Marmaris bahçelerinden toplanmış haram nesnedir. Ancak benim de bir dileğim var. Torbasından haram çıkana bir şey yapmayacaksın. Onu gazadan alıkoy. Bu ona en büyük cezadır” demiş.

Kanuni, Sarıana’nın öğüdünü komutanlara emir vererek yerine getirtir. Cebinde ‘yok’ deyip de armut çıkan askerleri sefere götürmez. Bunu öğrenen Sarıana, “Şimdi Rodos’u kuşatmada muvaffak olacaksın” der.

Kanuni gerçekten 5 aylık bir kuşatmadan ve çetin çarpışmalardan sonra 20 Aralık 1522’de Rodos Kalesi’ni ele geçirir ve ünlü Rodos Şövalyelerini Malta Adası’na sürgüne gönderir. Rodos’un fethi ile Osmanlı’nın Akdeniz’de hâkimiyet dönemi başlar.

Sefer sonrası teşekkür etmeye dönen Kanuni, Sarıana’nın vefatını öğrenmiş ve çok üzülmüştür. Hemen Sarı Ana’nın kabri üzerine bir türbe yapılmasını ve önündeki dereye de halkın ziyareti için bir köprü inşa edilmesini istemiş.

Öte yandan, yöre halkının inancına göre, Sarıana balıkçıların ve denizcilerin koruyucusudur. Denizde zor durumda kalanlar ondan medet umarlar, oda yardımlarına koşar.

PROF. DR. NAMIK AÇIKGÖZ:

İlimizde bulunan türbe ve sarnıçları araştırmalarında yer vermiş olan Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Namık Açıkgöz ise, Sarıana Türbesi üzerine bilgilerini şöyle aktardı:

Kanunî Rodos’u almak üzere Marmaris’e geldiğinde, harp dolayısıyla halkın yokluk içinde yaşadığını görür. Ordusunu nasıl doyuracağını düşünürken, ‘Sarı Ana’ diye tanınan ve yalnız yaşayan bir kadın ona yardım etmek ister. Sahip olduğu tek ineğini sağarak hükümdarın bütün ordusunu doyurur. Bunu gören Kanunî onun ermiş olduğunu anlar ve Rodos’u alıp alamayacağını sorar. Sarı Ana da, Askerlerinin konakladıkları yerden hiçbir meyve almadıkları takdirde fethin nasip olacağını söyler. Sabahın ilk ışıkları ortalığı aydınlatırken Kanunî askerlerine, ağaçlardan bir şey alıp almadıklarını sorup “Hayır” cevabını alınca, Rodos’a geçer ve orayı alır. Başka bir rivayete göre de sarı Ana Kanunî’nin sorusuna hiçbir şart ileri sürmeden ‘Rodos’u alabileceksin’ diye karşılık verir.

KANUNİ, SARI ANA, RODOS’UN FETHİ

Rodos’u almak için Marmaris’e gelen Kanunî Sultan Süleyman, ordusunu Armutalan mevkiine yerleştirdikten sonra, ilk işi, yörenin en yaşlı kişisini kim olduğunu sormak olur. ‘Sarıana’ cevabını alan Kanunî, hemen askerlerini de alarak, bu kadının kaldığı yere gider. Kendilerini misafir eden bu kadının onlara ikram edecek, sahip olduğu tek ineğinin sütünden başka bir şeyi yoktur. Nitekim Sarıana ineği sağmağa koyulur. Ancak sağıldığı sürece sütü gelen ineğin bütün ordusuna yettiğini gören padişah, gözlerine inanamaz ve içinden “Bunda bir iş var ya, bilemedim.” diye geçirir. O anda inekten süt yerine kan akmaya başlar. Bunun üzerine Sarıana: “Niyetini bozma sultanım” der.  Kanunî oracıkta secde ederek iki rekât namaz kılar ve tövbe eder: “Ey Sarıana, sen benim içinden geçeni bildin, bu seferi kazanıp kazanamayacağımı da bilirsin” der. Sarıana’nın buna cevabı: “Yarın sabah askerlerinin çantasına bak. İçinde armut bulursan, Rodus’u alamayacaksın. Bulamazsan seferin başarılı olacak.” şeklinde olur. Bu yüzden o yerin adı halk arasında “Armutalan” olarak anıla gelmiştir.

Ordunun ihtiyacını tamamlayan Kanunî’nin Rodos’a gitmek üzere bindiği geminin kaptanının yakalandığı cilt hastalığına, sadece armut iyi gelmektedir. Askerlerin Marmaris’ten geldiğini duyan kaptan, aralarında çantasında armut olan birinin olup olmadığını sorar. Bir askerin üzerinden armut çıktığını gören Kanunî, onu gemiden çıkarır ve yola devam eder. Rodos’a geldiklerinde kaleyi deniz tarafındaki kapısından kuşatırlarsa da alamazlar. O anda beliriveren Sarıana, Kanunî’ye, kara tarafından kuşatıldığı takdirde kalenin fethedilebileceğini söyler. Ordu kara tarafına gelir. Bu esnada kaledeki Rodos Şövalyeleri, sabah horozlar ötene kadar savaşmamayı teklif eder. Kanunî bu teklifi kabul eder. Fakat şövalyeler, gece, kalede yaşayan Türkleri katletmeye başlar. Kale kapısında su gibi kan aktığını gören Türk ordusu, içerde ne olduğunu anlayamaz ve anlaşma gereği müdahale etmez. Bu sırada sarı Ana gene ortaya çıkıp “Tüm horozlar ötsün!” diye dua eder. Bunun üzerine adada bulunan tüm horozlar, vakitsiz olduğu halde, ötmeye başlar. Horozların öttüğünü duyan Türk ordusu, hemen savaşa başlar. Sonunda savaş kazanılır ve kaleden akan Türk kanı durur. O günden itibaren, oranın adı “Kanduri” olur.

Bu haber toplam 10321 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum