Süleyman Akbulut

Süleyman Akbulut

İŞ BİLENİN, KILIÇ KUŞANANIN

İŞ BİLENİN, KILIÇ KUŞANANIN

Şehrimizdeki mevcut müzenin akıbeti ve hâlihazırda Büyükşehir Belediyesi tarafından Bölge Müzesi yapılmak üzere inşaatına başlanan ve hala tamamlanamayan müze inşaatından dem vurarak başladığımız müze konusunda bugün üst üste üçüncü yazımı kaleme alıyorum.

Bir ziyaretten dünya kadar fikir ve öneri oluştu.

Durum adeta “çok gezen mi, çok okuyan mı bilir” haline dönüştü. Neyse biz siz okuyucularımızı daha fazla sıkmadan müze konusunu bugünkü yazımızla son verelim artık.

Nasılsa görüş, yorum ve önerilerimizin yanında Muğla için neyin iyi olacağını anlatabilmişizdir diye düşünüyorum.  

Dünkü yazımızı hatırlayalım.

Bölge Müzesi projesinin tamamlanması halinde, sadece etnografik müze olarak hizmet vermeyip, arkeolojik ya da bilimsel birer müze olarak ta hizmet verebileceğini, bunun için de Büyükşehir Belediyesi’nin Kültür Bakanlığı ile bir anlaşma yoluna gitmesinin şehir müzeciliğine artı değer kazandıracağından söz etmiştik.

Bu önerilerimizin gerçekleşmemesi durumunda ise, mevcut müzenin ayağa kaldırılmasının önemine ve bu önem kapsamında kent tarihi dokusunun öne çıkarılmasına nasıl katkı koyabileceğimizi bugünkü yazımızda kaleme alacağımızdan söz edip, noktalamıştık.

Evet, fiziki şartlarının yetersizliği, mevcut binasının eskimiş olması, kanalizasyon altyapısının bulunmayışı, ısınma gibi probleminin hala devam ettiği, birçok eserin depo halinde tıkış tıkış edilmesi gibi birçok olumsuzluğu bünyesinde barındıran mevcut Muğla Müzesi’nin ihtiyaca cevap veremediğini artık öğrenip, daha iyi anlamış olduk.

Muğla ilinin ilk müzesi olma özelliğine sahip Muğla Müzesi’nin, modern müzecilik anlayışı çerçevesinde yenilikler yapılmasına olanak tanınamamakta olduğunu dile getirmeye çalıştık.

Olası bir restorasyon ve küçük ama bir o kadar da büyük sayılabilecek dokunuşlarla Muğla Müzesi, kent hayatına yeniden önemli bir sinerji katabilir.

Sinerji derken, yani mevcut müze, kentsel sit dokusuna destek verir bir hale getirilebilir. Tabi getirilirken, kentsel sit dokusunun canlanması için de büyükşehir belediyesinin de buna katkı sunması gerekir.

Çünkü bu sirkülasyon kaybolurken, bu kayboluşa davetiye çıkarıldığını ve herhangi bir hamlede bulunulmadığını hepimiz biliyoruz.

Güzel bir tadilatla yeni bir görünüme ve şartlara sahip olarak, ayağa kaldırılacak bir müze, kent merkezimizin tarihi alanlarının tanıtımına da katkı koyacağı gibi müzenin bulunduğu alanda yok olmaya yüz tutmuş şehir insanı sirkülasyonunu tekrar canlandıracaktır.

Bu çalışmada, dediğimiz gibi belediyenin sunacağı katma değer asla yadsınamaz.

Müzenin mevcut yeri itibariyle tarihi dokunun içinde yer alması bir kere bu canlanma konusunda başlı başına bir avantaj.

Müzenin aktif bir müze haline gelmesiyle ziyaretçi sayıları artarken, tarihi doku içinde yer alan kentsel sit alanları da kendiliğinden öne çıkar hale gelecektir.

Kente gelen yerli ve yabancı ziyaretçilerin bu dokuyu görmeleri sağlanmalı, bunun sağlanabilmesi için de bu tarihi dokunun içine yörenin lezzetleri sunulabilir, tarihi kültürel alanları görülebilir noktalar haline dönüştürülebilir.

Hatta uygun görülecek ve ortak bir kararın alındığı günlerde, kadınlarımızın el emeği ürünlerinin sergilendiği bir Pazar bile kurulabilir ama sadece bu tarihi dokunun içinde.

Olmaz diye bir şey yok. Yeter ki oldurulmak istensin.

Yıllardır hak ettiği değeri alamadığından dem vurulan Muğla şehri, elindeki kazanımların değerini bilmeyip, tanıtımını yapamamayı sürdürdükçe, bu söylemler hamasi birer nutuk olarak kalacaktır.

Ne demişler iş bilenin, kılıç kuşananın.

O halde bize de, kılıç kuşanacak iş bilirler lazım.    

 

Bu yazı toplam 1188 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Süleyman Akbulut Arşivi
SON YAZILAR