Kuşaklararası Farklar

Kuşaklararası Farklar
Aynı yıllarda doğmuş, aynı çağın şartlarını, benzer sorun ve sorumluluklarını yaşamış ve paylaşmış kişiler topluluğuna kuşak denilmektedir. Bilim ve teknolojinin getirdiği uzay çağı, zaman ve değişimde hız sınırlarını...

Aynı yıllarda doğmuş, aynı çağın şartlarını, benzer sorun ve sorumluluklarını yaşamış ve paylaşmış kişiler topluluğuna kuşak denilmektedir. Bilim ve teknolojinin getirdiği uzay çağı, zaman ve değişimde hız sınırlarını aşmıştır. Bugünün yaşlıları, anda ve gelecekteki akan zamana göre geçmişe dönüp baktıklarında bir arpa boyu yol gittiklerini görmektedirler. Klasik anlamda düne kadar her kuşak kendinden bir önceki nesli çağ dışı ve tutucu, bir sonraki nesli ise sorumsuz ve saygısız olarak değerlendirirken, bugün bu değerlendirmelere yeni kavramlar eklenmiştir. Yüzyılımızın hızlı toplumsal değişimleri kuşaklar arasındaki farklılıkları daha da belirginleştirmiştir. Eski kuşak, yeniliklere uyumda zorluk çekerek, geleneksel yaşam anlayışına sımsıkı tutunurken; yeni kuşak, gelişmelere hızlı bir şekilde uyum sağlamada daha başarılıdır.

Sosyal bilimciler, insanları; “Baby Boomers (BB)”, X Kuşağı, Y Kuşağı ve Z Kuşağı adıyla gruplandırarak, yaşadığı zamanla etkileşimine göre de özelliklerini tanımlamışlardır.

BB’ler, diğer bir deyişle bugünün büyükleri, 50 ve 60 yaşlarını yaşayan kuşak olup çok duygusallardır, gençliklerinde genellikle aileleriyle oturmuşlardır. İdealist, sadık, geleneklerine ve kültürlerine bağlıdırlar. Ekonomik sıkıntıları yaşamış ve kendilerini sürekli sıkıntıya sokarak bir şeyleri elde etmişlerdir.

X Kuşağı, diğer bir deyişle bugünün yetişkinleri; sosyo-ekonomik kriz döneminde doğdukları için “kayıp kuşak” olarak da anılır. Dünyanın petrol krizini ve Türkiye’nin ise sağ-sol çatışmalarını yaşadığı bu yıllarda dünyaya gözlerini merdaneli çamaşır makinesi, transistörlü radyo, bantlı teyp ve pikapla açmışlardır. Çocukluklarında ebeveynleri çalıştığı için eve geldiklerinde kapıyı kendileri açmak zorunda kalmış, kendilerine güvenmeyi çok erken yaşta öğrenmişlerdir. Daha iyi yaşamak için daha az çocuk sahibi olmuşlar, boşanma, HIV, uyuşturucu gibi kavramlarla tanışmışlardır. Teknoloji bu kuşak sürecinde yaygınlaşmış ve vazgeçilemez olmuştur.

Y Kuşağı, diğer bir deyişle bugünün gençleri; çok kanallı televizyon, internet ve teknolojiyle büyüyorlar. Ebeveynler eve alacakları her türlü teknolojik ürün için onlara danışıyor. Hızı seven bir kuşak olup,  sabırsız, bireyci ve girişimciler. Savaş ve kıtlık görmedikleri için yoksulluk bilmiyorlar. Özgürlük ve esneklik yaşam felsefeleri olmuştur. Çalışmaktan hoşlanmıyor, eğlenceyi, kazanmayı çok seviyorlar. Otoriteye saldırgan davranıyorlar,  sadakat duyguları az, istekleri çok, beklentileri yüksek. Otoriteyle hem çatışıp hem de sürekli geri bildirimli (ana/baba ve öğretmenlerinden onay görerek) büyüdükleri için iletişim kurmadıklarında kendilerini kaybolmuş hissediyorlar.

Z Kuşağı, diğer bir deyişle bugünün torunları ya da “internet kuşağı” da denen bu ufaklıklar teknoloji çağı çocukları olup, taşınabilen ve hep yanlarında olan bilgisayar, MP3 çalar, I-Pod, cep telefonu, DVD oynatıcıları onların ayrılmaz parçaları. Sanal iletişimleri nedeniyle, fiziksel olarak tek başlarına, yalnız yaşıyorlar ve yaşayacaklar. Aynı anda birden fazla konuyla ilgilenebilme becerileri gelişiyor ve doğuştan tüketici bir kuşağı oluşturacaklar.

Sonuç olarak; yaşlıların gelecek algısı, bilgisi ve hedefi, gençlerin teknolojik algısı, bilgisi ve hedefi ile çatışıyor. Yaşlılar (BB kuşağı), teknolojiyi iyi kullanan gençlerden ve torunlarından (Y ve Z kuşağından) korkuyor. Bugünün aileleri ve yaşlıları,  eve alacakları teknolojik ürünlerde gençlere danışıyor, Gençler, “online” okuyor, bilgileniyor, alışveriş yapıyor, paylaşıyor, hatta sevişiyor… BB’ler X kuşağına “naylon kuşak” yakıştırması yaparken, şimdi X’ler de Y kuşağına “sanal kuşak” diyor.

Biz, yaşlı kuşağın derdi; gençlere yetişmek değil,  hızlarının oluşturduğu rüzgârdan sendelemeden hızımızı nasıl arttıracağımızı öğrenmek olmalı. Gençler ile çalışırken kuralcı değil, yenilikçi olmaya çalışmalıyız. Onların hızları başımızı döndürse de, yürekten desteklemeliyiz. Biz, çocukluğumuzda ağaç dalından yapılan sapanla taşı, hedefe maharetle isabet ettirirken, torunumuzun dijital ve hedefe kilitlenen kameralı sapan kullanabileceğini kabul etmeliyiz. Sapan ister ağaç dalından ister dijital olsun farketmez, bizim görevimiz, torunlarımıza doğayı sevdirmek ve insani yeteneklerini, doğayı koruyarak  geliştirmesini benimsetmek olmalıdır.

Bu haber toplam 483 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.