MSKÜ’NÜN KÖK HÜCRE BAŞARISI

MSKÜ’NÜN KÖK HÜCRE BAŞARISI
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Milas Veteriner Fakültesi Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı Dekanı Prof. Dr Artay Yağcı ve çalışma ekibi son zamanlarda yaptığı birçok çalışma ve projelerle başarılarına...

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Milas Veteriner Fakültesi Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı Dekanı Prof. Dr Artay Yağcı ve çalışma ekibi son zamanlarda yaptığı birçok çalışma ve projelerle başarılarına yenilerini ekliyor. Tematik alan laboratuvarlarında kök hücre çalışmaları yapılıyor ve bu alandaki projeler BAP birimi ve TÜBİTAK tarafından destekleniyor.

Rektör Yardımcısı Prof. Dr Artay Yağcı ile kök hücreler ile ilgili bilgilendirici bir röportaj gerçekleştirdik.

  • ÖNCELİKLE SİZİ TANIYABİLİRMİYİZ?

1974 yılında Almanya'nın Kiel şehrinde doğdum. İlk, orta ve lise öğrenimini Afyonkarahisar'da tamamladım. 1997 yılında Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesinden mezun oldum. Aynı yıl Afyon Kocatepe Üniversitesi Veteriner Fakültesinde araştırma görevlisi olarak göreve başladım. Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı'nda 1998 yılında başladığı doktora eğitimini 2002 yılında tamamladım. Amerika Birleşik Devletlerinde Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi, Doğum ve Jinekoloji Bölümü Androloji ve Tüp Bebek Merkezinde 2007-2008 yıllarında araştırmacı öğretim üyesi olarak çalışmalarda bulundum. 2008 yılında Veteriner Histoloji alanında doçent unvanı aldım. 2008-2011 yıllarında Afyon Kocatepe Üniversitesi Devlet Konservatuarı Müdürü olarak görev yaptım. Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Veteriner Fakültesinde 2011-2012 eğitim öğretim yılında Histoloji ve Embriyoloji derslerini verdim. Afyon Kocatepe Üniversitesi Veteriner Fakültesi Histoloji Anabilim Dalına 2014 yılında Profesör olarak atandım. 2017 yılında ise Temel Bilimler Bölüm Başkanlığı görevini yürüttüm. Aralık 2018 tarihinden itibaren Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Milas Veteriner Fakültesinde Öğretim Üyesi ve Dekanı olarak görevine devam etmekteyim. Kök hücre, infertilite, moleküler kanser ve genital sistem histolojisi konularında çok sayıda atıf almış ulusal ve uluslararası (SCI) çalışma ve yayınlarım bulunuyor.

  • KÖK HÜCRE NEDİR?

Kök hücreler organizmanın tüm dokularını ve organlarını oluşturan ana hücrelerdir. Henüz farklılaşmamış olan bu hücreler, sınırsız bölünebilme ve kendini yenileme, organ ve dokulara dönüşebilme yeteneğine sahiptir. Kök hücreler tüm çok hücreli organizmalarda bulunur.

  • KÖK HÜCREYİ DİĞER HÜCRELERDEN AYIRAN ÖZELLİKLER NELERDİR?

Neredeyse sonsuza dek bölünme ve çoğalma yeteneğine sahip olma, özelleşmemiş (farklılaşmamış) olma ve farklılaşmış hücrelere dönüşebilme potansiyelleriyle normal vücut hücrelerinde ayrılırlar. 

  • KÖK HÜCRELERLE DOKU VE ORGANLARI YENİLEYEBİLİRMİYİZ?

Doku ve organ yenilenmesi, geçmişten bugüne mitolojide, hikayelerde ve günümüzde filmlerde her zaman ilgi konusu olmuştur. Antik Yunan Mitolojisinde Promethaus ateşi çalmış ve Zeus kendisini bir kayaya bağlamıştır. Her gün gelen bir kartal Promethausun karaciğerinden bir parça koparmış ama ertesi gün karaciğer iyileşmiş, kartal bir parça daha koparmış karaciğer yine iyileşmiş, böylece sürüp giden günlerden sonra Promethaus oradan kurtulmuş. Frankeştayn filmini hepimiz hatırlarız. Ölen kişilerin organlarını birleştirerek yeni bir canlı oluşturma adına bir doktorun hikayesini anlatır. Biraz korku, biraz merakla sonucunu beklediğimiz bir filmdi.

Hasara uğramış, fonksiyonunu kaybetmiş bir organı tedavi etmek için yerine yenisini koymak iyi bir yolmudur? Yoksa daha geçerli bir yol var mıdır? Bugün üç boyutlu yazıcılarda artık doku ve organların üretildiğine şahit oluyoruz. Ve yeni yolu artık biliyoruz. Kök Hücreler…

Alman biyologn Rudolf Virchow 1885'de “Hücrelerin daima hücre bölünmesi ile çoğaldıkları” düşüncesini genelleştirerek; “Tüm hücreler başka hücrelerden gelir” ile Kök Hücrelere vurgu yapmıştır. Bu düşünce Kök hücre için bir milattır.

  • KÖK HÜCRELERLE YAŞLANMAYI ENGELLEYEBİLİRMİYİZ?

Gen mutasyonu, crispr teknikleri gibi farklı yöntemlerle yaşlılığı geciktirme çalışmaları bilim adamlarının araştırma konularının arasında en önde yer almaktadır. Yapılan gen çalışmalarıyla aynı günde doğan iki fareden birisi genetik oynamayla fonksiyonlarıyla, sağlık durumuyla ikiz kardeşine oranla gözle görülür bir şekilde gençliğini koruyabildiği görülmüştür.

Kök Hücreler ise doğal bir şekilde yaşlılığı engelleyebilen en önemli ajanlardan biridir. Yapılan çalışmalarda dolaşımda var olan kök hücrelerin sayısı ve yaş parametresi birlikte değerlendirildiğinde, yeni doğanın kanında çok yüksek düzeyde kök hücrelerin var olduğu, 12 yaşına kadar bu sayının azalsa da oldukça yüksek miktarda kök hücrelerin var olduğu ortaya konmuş. Bu yaş dönemleri kemik, tendon, kas, kıkırdak, bağdoku yenilenmelerinin çok daha iyi gerçekleştiği bir dönemdir. Ancak bu kök hücrelerin sayılarının gittikçe azaldığı ve 60lı yaşlardan sonra en düşük seviyeye indiği görülmüştür. Aynı zamanda yaşın ilerlemesi ve kök hücrelerin azlığına paralel olarak ta hastalıkların arttığı, iyileşmelerin çok yavaşladığı ve organ yetersizliklerinin arttığı bir dönem olarak kayda geçmiştir. Kök hücrelerin sayısal olarak çok olması daha genç ve hastalıklara dirençli olmamızı sağlayan en önemli bir etmen olarak bilinmektedir. Sonuç olarak kök hücrelerinin gittikçe azalması sonucu dokulardaki normal iyileşme süreci bozulur, dönüşümsüz olarak doku ve organ yetersizlikleri oluşur ve bunların sonucunda hastalıkların ilerlemesi ile birlikte yaşlanma hızlanır.

  • KÖK HÜCRELERİN SAYISINI ARTIRABİLİRMİYİZ?

Japon biyolog bilim adamı Yoshinori Oshumi kök hücrelerin sayısını nasıl ve hangi yöntemle çoğalabileceğini gösteren araştırmasıyla 2016 yılı Nobel Ödülünü almıştır. Çalışmanın ana yöntemini “otofaji” oluşturmaktadır. Bir tür fizyolojik hücre ölümü olan otofaji vücudun “geri dönüşüm” sürecini sağlamaktadır. Nasılki kullanılan plastik, naylon, poşet gibi maddeleri kullanıldıktan sonra zaman geri dönüşüme gönderiliyor ve tekrar plastik madde yapımında kullanılıyorsa, otofaji de organizmada aynı süreci yönetiyor. Aksi takdirde ortamda biriken plastik maddeler nasıl bir mikrop yuvası olur, koku ve hastalık yayan bir çöp yığını haline dönüşürse, vücudumuzda biriken “ölmüş veya yaşlanmış hücreler, hücre atıkları, metabolizma sonucu oluşan son artık ürünler, bakteri ve virüsler”de geri dönüşüme gönderilmezse birikerek hastalık oluştururlar. Bugün yaşanılan birçok hastalığın temelinde bu mekanizma vardır. Sonuç olarak vücudumuzdaki çöplerin birikmesinden kurtulursak hastalıkları da engelleyebiliriz.

Kök hücre bu işin neresinde diyebiliriz. Tam merkezinde. Organizmanın otofajiyi başlatması kök hücrelerin sayısının artmasını tetikliyor, bağışıklık hücrelerimizin sayısı artıyor ve hücre yenilenmesi hızlanıyor. O halda otofaji sürecini nasıl hızlandırabilir. Dr. Oshumi bu soruya cevap bularak Nobel ödülünü alıyor. Cevap; Açlık. Uzun süren açlığın otofajiyi hızlandırarak vücudun savunma mekanizmasını geliştirdiğini ortaya koymuştur. Özetle günde iki öğün yemek anlamına gelen uzun süreli açlığın bu otofaji mekanizmasını başlattığını ve daha sağlıklı bir hayatın yolunu açtığını söyleyebiliriz.

  • KÖK HÜCRELERİNİ KULLANMANIN ALTERNATİF YOLLARI

Uzun süreli açlık kök hücrelerini artırmanın yollarından birisidir ancak tek yol değildir. Laboratuvar şartlarında da kök hücreler çoğaltılabilir ve belli bir sayıya ulaştıktan sonra gerek damar içi verilerek sistemik olarak, gerekse lokal olarak yara olan dokuya direk enjekte edilerek kullanılabilmektedir.

  • NEDEN KÖK HÜCRELER

Parkinson, MS, diyabet, kanser, lösemi vb hastalıklar ile doku onarımları (spinal kord yaralanmaları vb) gibi dejeneratif hastalıklar ve bozuklukların tedavisinde kullanılma potansiyelleri vardır. Hastalıkların etyolojisini öğrenmek, ilaçların keşfi ve geliştirmesi, emriyonal, fötal, neonatal canlı gelişimi ve hücre biyolojisini öğrenmek için kök hücrelerle bilim adamları çalışmaktadır.

Kök Hücrenin öncüsü Türk Bilim adamı Ord. Prof. Dr. Süreyya Tahsin Aygün

Aynı zamanda Veteriner Hekim olan Ord. Prof. Dr. Süreyya Tahsin Aygün veterinerlik, mikrobiyoloji ve tıp alanlarında önemli çalışmalar yapmış ve dünyada “kök hücre” kavramını ilk kez ortaya atan bilim insanlarının arasında yer almıştır. İnsan ömrünü uzatmanın yolunun, doğum sonrası atılan plasentalarda, kordon hücrelerinde olduğunu söyleyen ülkemiz bilim adamlarından Prof. Dr. Süreyya Tahsin Aygün, dünyada kök hücre çalışmalarının öncülerindendir. Kendisini rahmetle anıyoruz.

  • FARKLILAŞMA ÖZELLİKLERİNE GÖRE KÖK HÜCRELER

Bir canlıyı meydana getirebilme özelliğiyle “totipotent”, yaklaşık 200 farklı dokuyu oluşturabilme özelliğinde olanlar “pluripotent”, belirli bir dokunun hücrelerini üretme potansiyelinde olan kök hücreler ise “multipotent” kök hücreler olarak tanımlanırlar. Buna göre babaya ait sperm ve anneye ait yumurta hücresi (ovum)’nin birleşmesiyle oluşan zigot aynı zamanda totipotent özellikte bir kök hücredir. Embriyonel bölünmenin ilk 4 gününde bulunan hücrelerden her biri totipotent kök hücre özelliğindedir Ancak 5 günden sonraki embriyonal hücreler artık bir canlıyı tek başlarına oluşturamazlar ve oldukça güçlü farklılaşma özellikleriyle pluripotent kök hücre olarak kabul edilir. Erişkinlerde bulunan kök hücreler ise yalnızca birkaç dokuya farklılaşabilen multipotent kök hücrelerdir.

  • ELDE EDİLDİKLERİ YERE GÖRE KÖK HÜCRELER

Buna göre embriyodan elde edilen ve birçok hücre dizilerini oluşturabilen hücre “embriyonal kök hücre”, erişkinlerde birçok dokuda bulunan hücrelere ise “erişkin kök hücre” tanımlaması yapılmaktadır.

  • KÖK HÜCRELERİN KULLANIM ALANLARI

Kök hücreler hem insan hem de hayvan sağlığı için kullanılmaya başlanmıştır. Sinir sitemi hastalıklarından, dolaşım sistemi hastalıklarına, üreme siteminden kıkırdak, kemik, tendo hasarlarının tedavisine kadar birçok alanda kullanılan kök hücreler estetik ve plastik cerrahi için de tercih edilmektedir. Bu amaçla, yara iyileşmesi, kırışıklıkları önleyerek daha genç bir cilt elde edilmesi, saç köklerinin uyarılarak saçların geri kazanılması gibi bir çok alanda gerek lokal enjeksiyon uygulamaları, gerek damar içine enjekte yöntemi, gerekse krem olarak uygulama yolları tercih edilmektedir.

  • MSKÜ’DE KÖK HÜCRE ÇALIŞMALARI

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesinde de Rektörümüz Prof. Dr. Hüseyin Çiçek’in talimatlarıyla kurulan tematik alan laboratuvarlarında kök hücre çalışmaları yapılmakta ve bu alandaki projeler BAP birimi ve Tübitak tarafından desteklenmektedir. Bu alanda çalışan çok sayıda araştırmacı alternatif kök hücre eldesi ve uygulamaları ile farklı hastalıkların kök hücre ile tedavisi noktasında çalışmalarını sürdürmektedirler. Bu alanda geniş bilgiye üniversite web sayfasından ulaşılabilir.

  • VETERİNER HEKİMLİKTE KÖK HÜCRE ÇALIŞMALARI

Geçmişten bugüne benim gerek yürütücü olduğum gerekse araştırmacı olduğum Tübitak projeleriyle deney hayvanlarında, köpeklerde, atlarda kök hücrelerle hastalıkların tedavi protokolleri ve kök hücre uygulamaları üzerine çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Veteriner Hekimlikte kök hücreler; yarış atlarında tendo hasarı, kedi ve köpeklerde omurilik yaralanmaları, köpeklerde eklem tedavileri, yara tedavileri ve kanser tedavilerinde uygulama alanı bulmaktadır.

Son olarak plasental kaynaklı kök hücreler üzerine yoğunlaştırdığımız çalışmalarımızla, kök hücrelerin tedavi protokolü olarak kullanılmaya başlamasını amaçlamaktayız.

Bu haber toplam 1119 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum