Muğla Deprem Raporu Yayınlandı

Muğla Deprem Raporu Yayınlandı
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası tarafından Muğla'nın Depremselliği raporu yayınlandı. Raporda, “Muğla Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisinde  belde niteliğine sahip 18 mahallesi doğrudan fay zonu üstüne oturmaktadır”...

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası tarafından Muğla'nın Depremselliği raporu yayınlandı. Raporda, “Muğla Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisinde  belde niteliğine sahip 18 mahallesi doğrudan fay zonu üstüne oturmaktadır” ifadeleri kullanıldı.

Sinem Korkmaz

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası tarafından Muğla'nın Depremselliği raporu yayınlandı. Raporda, “Söz konusu rapordan da görüleceği üzere, Muğla Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisinde Menteşe ve Milas ilçe merkezleri ile Muğla'ya bağlı eski köy/belde niteliğine sahip 18 mahallesi doğrudan fay zonu üstüne oturmaktadır. Tarihsel dönem içerisinde Muğla'da çok sayıda yıkıcı deprem meydana gelmiştir. Yine özellikle Akdeniz ve Ege Denizi içindo Muğla'nın kıyı yerleşim alanlarına yakın alanlarda meydana gelebilecek depremlerden doğrudan etkilenmektedir. Gökova körfezinde 21.07.2017 tarihinde meydana gelen 6.6 büyüklüğündeki depremde Bodrum başta olmak üzere bir çok kıyı yerleşim birimi etkilenmiş ve yine küçükte olsa tsunami meydana gelmişti. Muğla ilimizin deprem zararlarından etkilenmesinin önlenmesi amacıyla bir dizi çalışmayı acilen başlatması gerektiği düşünülmektedir” denildi.

“HASAR ALMASI BEKLENMEKTEDİR”

Muğla kent merkezi zayıf bir zemine sahip olmanın, bu nedenle de olası bir depremde şiddetle sarsılacak olmanın yanı sıra il merkezindeki binalarının altından diri fay geçen illerden biri olduğu söylenen raporda, “ Muğla’nın 6.5 dan büyük bir olası depremde hem depremin yaratacağı şiddetli sarsıntı hem de yüzey faylanması tehlikesi nedeniyle hasar alması beklenmektedir. Bu durumda en akıllıca yaklaşım yapıların deprem sarsıntısını karşılayacak biçimde kurallara uygun hale getirilmesidir. Ayrıca diri fayların yerinin net 4 olarak belirlenmesinin ardından fay sakınım bantı üzerindeki bina ve bina türü yapıların zaman içerisinde kaldırılarak bu alanlardaki nüfus yoğunluğunun azaltılması, yüzey faylanması tehlike kuşağı içerisindeki yerlerin farklı biçimde (park, günübirlik tesisler vb) kullanılması, henüz yerleşim olmayan bu tür alanlar varsa da bunların bina ve bina türü yapılar için kullanılmak üzere imara açılmaması gerekir”ifadeleri kullanıldı.

Yayınlanan raporun sonuç bölümünde, “Ülkemizin çoğu yerleşimleri gibi Muğla da diri fay üzerinde yer alan ve deprem tehdidi altında yaşayan bir ilimizdir. Depremler yer sarsıntısı yarattıklarında çok uzak alanlarda bile yıkıma neden olabilmektedir. Yer sarsıntısının şiddeti depremin uzaklığı ve büyüklüğünün yanı sıra zemin koşullarından da önemli oranda etkilenmekte ve zayıf mühendislik özelliklerine sahip zeminler deprem dalgalarının genliğini artırarak üstündeki binalara aktarmaktadırlar. Mikrobölgeleme çalışmaları ve deprem senaryoları ile bir bölgede zemin yapısı ve depremin yaratması olası yer sarsıntısı belirlenebilir. Bir yapı beklenen yer sarsıntısına göre ve geçerli en son Bina Deprem Yönetmeliği koşullarına uygun olarak inşa edilirse can kayıplarına yol açmaz.

Ancak yaşanan depremlerde; yapıların etüt ve projelendirme süreçlerindeki hata veya eksiklikler, yapı

üretimi sırasındaki malzeme ve işçilik hataları ile denetimden kaynaklanan zafiyetlerden dolayı çok sayıda yapının ağır hasar gördüğü veya yıkıldığı görülmektedir. Deprem zararların azaltmanın ve depreme hazır olmanın en önemli unsurlarından biri yapıların olası bir depreme hazır olmasıdır.

Deprem belli büyüklüğü geçtiğinde ise faylar yüzeye ulaşmakta, üzerinde bulunan yapıların yırtılmasına, bir yana yatmasına ya da devrilmesine yol açmakta, böylece yapıların çökmesine ya da çok ağır hasar almasına neden olmaktadır. Muğla’nın geçmişinde bu büyüklükte depremler olmuştur, gelecekte de olma olasılığı vardır. Depremden yüzey faylanması sonucu zarar görecek yapılar için alınabilecek en temel tedbir diri fayların yerlerinin hassas bir biçimde belirlenmesi, bu faylar üzerindeki alanların zaman içerisinde boşaltılarak yapı ve nüfus yoğunluğunun azaltılması, gelecekte bu alanlar için yapı sınırlaması getirilmesi ve imar planlarının zemin koşulları ve yüzey faylanması tehlikesine uygun olarak yapılmasıdır” ifadeleri kullanıldı.

Muğla’nın gelecekteki bir olası depremi en az zararla atlatabilmesi için şu maddeler önerildi:

  • Muğla ili özelinde bazı faylar üzerinde paleosismoloji çalışması yapıldığı bilinmekle birlikte, kent

genelinde paleosismoloji yapılmayan ya da farklı araştırıcıların farklı sonuçlara ulaştığı fay

hatları/zonları üzerinde gerekli araştırmaların yapılarak fayların geçtiği yerlerin ve deprem

karakteristiklerinin tam olarak belirlenmesi,

  • Muğla kent merkezinde zemin araştırmaları yapılmış olmakla birlikte il, ilçe ve içinde diri fay geçen

belde ve köy yerleşimleri başta olmak üzere kent bütünündeki yerleşim yerlerinin tamamında

uluslararası normlara uygun mikrobölgeleme çalışmalarının yapılması, yapılmış olan alanda ise revize

edilmesi,

  • Mikorobölgeleme çalışmaları kapsamında, Ege veya Akdeniz içinde meydana gelebilecek depremlerin

oluşturabileceği olası tsunami etkileri de dikkate alınarak Muğla ili kıyı yerleşim alanlarının planlarının,

olası tsunami etkileri de göz önüne alarak yeniden yapılması gerekti,

  • MTA Genel Müdürlüğü tarafından yoğun depremlerin meydana geldiği alanlardan biri olan Muğla ili

kıyı ve deniz alanları içinde kıyı ve deniz jeoloji araştırmaları yapılarak, deprem üreten fayların yeri,

konumu, deprem üretme potansiyeli gibi konular açısından incelenmesi ve harita ve raporlarının

hazırlanması,

  • Yukarıdaki çalışma sonuçlarından elde edilecek bilgiler ve diğer disiplinlerden (inşaat, mimarlık, şehir

plancıları vd.) edinilecek bilgiler ile diğer afet olasılıkları ışığında Deprem Master Planı’nın

hazırlanması, 10

  • Deprem master planı dikkate alınarak kentin gelişim ve yerleşim stratejilerinin belirlenmesi

gerekmekte olup bu çerçevede aktif fay hatlarının çevre düzeni haritalarına işlenmesi ve aktif fay

zonlarının sakınım bantı içinde kalan alanların 1. Derece doğal eşik değerler arasına alınması,

  • Nazım ve uygulama imar planlarının çevre düzeni planlarında yapılan bu değişikliklerden sonra gözden

geçirilerek, aktif fay hatlarının sakınım bantları ile kıyı yerleşimlerinde tsunami etki alanlarının imar

planlarına işlenerek yenilenmesi,

gerektiği düşünülmektedir.

Bu haber toplam 2054 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.