Muğla Jeoloji Mühendisleri Odası deprem gerçeğine açıklık getirdi: “BELEDİYELER JEOLOJİK ETÜDLERİ ZAMANINDA YAPMIYOR”

Muğla Jeoloji Mühendisleri Odası deprem gerçeğine açıklık getirdi:  “BELEDİYELER JEOLOJİK ETÜDLERİ ZAMANINDA YAPMIYOR”
***Jeoloji Mühendisleri Odası Muğla İl Temsilcisi Ramazan Kartal, Muğla’nın birinci derece deprem bölgesi olduğuna dikkat çekerek, “Muğla merkezin...

***Jeoloji Mühendisleri Odası Muğla İl Temsilcisi Ramazan Kartal, Muğla’nın birinci derece deprem bölgesi olduğuna dikkat çekerek, “Muğla merkezin ova kısmında olan yerlerin iri çakıllı olması, yer altı suyu seviyesinin düşük seviyelerde olması, zemin açısından Muğla Menteşe’yi biraz daha avantajlı kılıyor. Burada en önemli fay olarak biz, Ula-Ören fayını görüyoruz” dedi.

***TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası İl Temsilci Yardımcısı Coşkun Çatalkaya, belediyeler tarafından yapılaşmaya giderken jeolojik etütlerin zamanında ve uygun platformlarda yapılmadığını, yapılırken de yapılmış gibi yapıldığını iddia ederek, “Bununla ilgili bir sıkıntı olduğu ortada. Akçaova Bölgesi’ndeki yapılaşmaya biz meslek odası olarak çok aşırı muhalefet ettik. Buranın gerçekten incelenmesi gerektiği, burasının bir fay üzerinde olduğu, aktif mi değil mi olduğunun araştırılması konusunda meslek odamızın ciddi bir muhalefeti olmuştur” dedi.

***“2019 da çıkan Türkiye yapı yönetmeliğine mutlaka uymamız lazım” diyen Muğla Jeoloji Mühendisleri Odası Üyesi Prof. Dr. Ergun Karacan ise, “Aslında deprem insanları öldürmüyor. İnsanlar insanları öldürüyor. Maalesef mühendislik ilkelerinden ve inşaatta kullanacağımız malzemelerden rant elde etmek için yetersiz malzemeler kullandığımızdan dolayı binalarımız yıkılıyor” vurgusu yaptı.

Neval ÇOLAK

Elazığ, Malatya ve çevre illeri etkileyen 6,8 şiddetindeki depremin ardından gözler meydana gelebilecek depremler karşısında şehirlerin deprem haritalarına çevrildi.

“Fay hattı üzerinde bulunun Muğla ve çevre ilçeleri bekleyen bir tehlike var mı? Olası şiddetli bir depremde Muğla’nın zemin yapısı nasıl? Yaşanabilecek bir deprem öncesi yapılması gereken çalışmalar nelerdir?” sorularını gündeme taşıyan deprem gerçeğiyle ilgili merak edilenleri TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Muğla İl Temsilciliği gazetemize açıkladı.

Muğla Jeoloji Mühendisleri Odası deprem gerçeğine açıklık getirdi:  “BELEDİYELER JEOLOJİK ETÜDLERİ ZAMANINDA YAPMIYOR”

“MUĞLA BİRİNCİ DERECE DEPREM BÖLGESİ”

Muğla nüfusunun yoğunlaştığı yerlerin tamamen birinci derece deprem bölgesi ve deprem riski olan yerler olduğunu belirten Jeoloji Mühendisleri Odası Muğla İl Temsilcisi Ramazan Kartal, “Faylar üzerinde olan bölgeler yani yer üstü ve yer altı kaynakları ile doğal güzelliklerin tamamı bu bölge. Bu nedenle nüfusun yoğunlaşması son derece doğal. Muğla’da deprem riski var mı? Muğla’da tabi ki deprem riski var. Birinci derece deprem bölgesi Muğla. Ancak bir takım avantajlarımız var. Çevre ilçelere baktığımızda birçoğunda kaya zemin üzerinde yapı stoklarımız var. Muğla merkezde aynı şekilde. Yanı sıra ova kısmında olan yerlerin iri çakıllı olması, yer altı suyu seviyesinin düşük seviyelerde olması, zemin açısından Muğla Menteşe’yi biraz daha avantajlı kılıyor. Burada en önemli fay olarak biz, Ula-Ören fayını görüyoruz. Ören’den sonra Kos’a kadar devam eden fay, denizin altından devam ediyor. Bu geçmişte 7 şiddetine kadar varan depremler üretmiş. Ayrıca, Rodos’un güneyinde iki kıtanın birleştiği 4 bin metrelik bir çukur var. Burada da Rodos-Fethiye hattında yine geçmiş tarihsel verilere baktığımızda tarihsel deprem olarak değerlendirdiğimiz 7’nin üzerinde depremler söz konusu. 1957’de Fethiye’de olan depremde bunlardan bir tanesi. Dolayısıyla her daim depreme hazırlıklı olmalıyız. Sağlam yapılar yapmalıyız. Kısmen çarpık ve hızlı yapılaşma olmaması, temelin niteliği nispeten avantajlıdır” dedi.

PROF. DR. KARACAN: “ANADOLU’DA DEPREM GERÇEĞİYLE YAŞAMAK ZORUNDAYIZ”

Yaşadığımız Anadolu plakacılığı, Alp Himalaya kıvrımlı dağ kuşağın üzerinden oluştuğunu ifade eden Muğla Jeoloji Mühendisleri Odası Üyesi Prof. Dr. Ergun Karacan, Alplerden başlıyor, Hindistan’a kadar. Kıvrımlı dağlar kuşağı, bu dağların hepsi sıkışmayla oluşmuştur. Bunun için biz Anadolu’da deprem gerçeğiyle yaşamak zorundayız. Bu depremin zararlı etkileri olduğu gibi önemli doğal taşların oluşumu, madenlerin oluşumunu, hatta petrolün oluşumuna da katkıları olmaktadır. Hatta belki şuan da Elazığ’da ki deprem sonucunda, Doğu Anadolu’da bazı maden yatakları da oluşmuş olabilir. Elazığ’da ki deprem Doğu Anadolu fay hattı üzerinde meydana geldi. Bu fay sol atımlı doğrultu bir fay. Bu fay sistemi ile bizim Batı Anadolu’da gördüğümüz, genellikle normal eğitim atımlı fay sistemleri tamamen birbirinden farklı. Bunlar doğrultu akımlı faylar. Bu faylarda yırtılma kırılma dediğimiz o fay, daha uzun kilometrelerce devam ederken bizim batı Anadolu’da normal eğitim atımlı fay sistemlerinde yer değiştirme veya yırtılma uzunlukları genellikleri kısa kalmakta. Bunun anlamı enerji boşalım açısından farklıdır. Bizim batı Anadolu ki fay sistemlerimiz yine son 20-30 yıldır yaşadığımız gibi genellikle 5.2-5.8 şeklinde. Akhisar’da da 5.8 i gördük. Bende Akhisarlıyım. Yanılmıyorsam 1968’de 5.8lik bir deprem olmuştu” dedi.

Muğla Jeoloji Mühendisleri Odası deprem gerçeğine açıklık getirdi:  “BELEDİYELER JEOLOJİK ETÜDLERİ ZAMANINDA YAPMIYOR”

“ELAZIĞ’DAKİ GİBİ BİR DEPREM MUĞLA’DA BEKLENMEMELİ”

“Elazığ’daki deprem gibi büyük çaplı bir deprem Muğla’da beklenmemeli” diyen Prof. Dr. Karacan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Muğla’nın bir avantajı, bilindiği gibi 2 yıl önce Bodrum’da baya yoğun bir deprem etkinliği izledik. Bu deprem etkinliği sırasında da önemli bir enerji boşalımı ortaya çıktı. Yani kayalar içerisinde biriken elastik bir deformasyon enerjisi büyük ölçüde kendini kapattı. Muğla kent yerleşim alanı bir hosgraben sistemiyle oluşmuştur. Yani bir çöküntü alanıdır. Yılanlı Dağı’na çıktığınızda zaten Muğla kent yerleşim alanının bir çöküntü alanı olduğunu görüyoruz. Ula’da jeolojik anlamda bir polye, fay kontrollü çökmeyle oluşmuş bir alan. Zemin açısından olaya bakacak olursak, Muğla’da zeminleri ikiye ayırmak lazım. Kaya zeminler ve toprak zeminler. Tabi ki kaya zeminler deprem sırasında deprem dalgalarını büyütmezler, küçültürler. Böylece kaya zeminler üzerine inşa edilen yapılar da depremin etkisi oldukça az olurken toprak dediğimiz özellikle tarımsal arazi üzerine inşa edilen yapılarda bu zeminler depremi büyülttükleri için depremi daha fazla problem yaratmaktadırlar. Sarı çakıl denilen bir birim var akarsu ortamında oluşmuş. Sarı çakıl oldukça sağlam bir zemin özelliği taşımaktadır. Bunu da, Muğla için bir avantaj olarak görüyorum. Bir diğer şey, Muğla yerleşim alanında yer altı su seviyesi oldukça düşük. Yer altı suyu da deprem sırasında zeminlerin dayanımını önemli ölçüde azaltan bir faktör olarak devreye girer.”

“TÜRKİYE YAPI YÖNETMELİĞİNE UYMAMIZ LAZIM”

“2019 da çıkan Türkiye yapı yönetmeliğine mutlaka uymamız lazım” diyen Karacan, parsel bazında jeolojik ve zeminlere gereken önemi vermemiz gerektiğine dikkat çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Mutlaka eğer maddi olanaklar el veriyorsa sondajlı etütlerin yapılmasında büyük önem var. İnşaat stoğu 1999 depreminden önce yapılan yapılarda mühendislik eksiklikleri söz konusu. Bizim aklımız ancak 1999 depreminde geldi. O da yetmedi, 2019 da tekrardan bir yapı yönetmeliği ortaya çıkartıldı. Tabi ki aslında deprem insanları öldürmüyor. İnsanlar insanları öldürüyor. Maalesef mühendislik ilkelerinden ve inşaatta kullanacağımız malzemelerden rant elde etmek için yetersiz malzemeler kullandığımızdan dolayı binalarımız yıkılıyor. İçerisindeki insanlar ölüyor. Bugün yeni yapı yönetmeliğine göre uygun malzemelerde yapılan bir yapı içerisinde hasar mutlaka olabilir. Olacaktır da ama içindeki insanlar büyük ölçü de sağ çıkabilecektir.”

İmar affı kapsamında bazı özellikleri yetersiz olan yapılara oturma ruhsatları veya belgeler verildiğine vurgu yapan Prof. Dr. Ergun Karacan, “Özellikle bu yapıların gözden geçirilmesi gerekliliği ile iyileştirilmelerin yapılması can ve mal kaybı açısından önemlidir. Elazığ depremi, Doğu Anadolu fay hattının üzerinde meydana gelmiştir. Batı Anadolu’daki fay sistemlerinin yarattığı depremle bu deprem arasında hiçbir ilişki söz konusu değildir. Elazığ depreminin, Batı Anadolu’daki depremleri tetiklemesi söz konusu değildir” diye konuştu.

“TOKİ VE HASTANE MEVKİİNDEKİ ZEMİN ÇOK SAĞLAM”

Muğla’nın merkez Menteşe ilçesinin deprem riskine yönelik açıklamalarda bulunan Jeoloji Mühendisleri Odası Muğla İl Temsilci Yardımcısı Coşkun Çatalkaya ise, “Muğla’nın Menteşe ilçesindeki yapılaşmayla ilgili bizim zemin yapısı olarak yani şurada bulunduğumuz yerdeki zemin ile TOKİ’nin bulunduğu bölgedeki zeminlerimiz farklı tabii ki. Mesela TOKİ ve hastanenin olduğu yerdeki zeminlerimiz son derece sağlam, yapılaşma için uygun alanlar. Ancak Düğerek ‘ten bir başlayalım Gölcük, Yaraş, Menteşe Yapı Kooperatiflerinin olduğu bölge buralar, hani biraz daha felaket tellallığı yapmak istemiyoruz ama Muğla-Yatağan fayının üzerinde. Bu fayın daha önceden aktivitesi konusunda çok bilimsel çalışmaları yoktu.  Ancak 2017 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi’nin yaptığı çalışmalar sonucunda orası aktif bir fay oldu. Geçmişte 7 civarında deprem üretti. En sonda 1630 yıllarında 9 şiddetinde deprem ürettiği konusunda bir bilgi var. Bu bilgiler çok net olmasa da bir kısım araştırmalara bağlı” dedi.

“AKÇAOVA BÖLGESİNDEKİ YAPILAŞMAYA MUHALEFET ETTİK”

Belediyeler tarafından yapılaşmaya giderken jeolojik etütlerin zamanında uygun platformlarda yapılmadığını, yapılırken de yapılmış gibi yapıldığını iddia eden Coşkun Çatalkaya, “Bununla ilgili bir sıkıntı olduğu ortada. Muğla merkezden bahsediyorsak, burada belediyelere yönelik, özellikle yapılaşmaya giderken jeolojik, jeoteknik etüt dediğimiz yapılaşmaya esas jeolojik etütlerin zamanında uygun platformlarda yapılmadığı, yapılırken de yapılmış gibi yapıldığı konusunda bizim meslek odamızın ciddi bir iddiası var. Akçaova Bölgesi’ndeki o yapılaşmaya biz meslek odası olarak çok aşırı muhalefet ettik. Buranın gerçekten incelenmesi gerektiği, burasının bir fay üzerinde olduğu, aktif mi değil mi bu araştırmaların yapılması konusunda meslek odamızın ciddi bir muhalefeti olmuştur.  Ancak bu konuyu yerel yönetimlerle biz hiçbir zaman örtüşemedik. Daha sonra, özellikle 99 depreminden sonra bir kısım iyi gelişmelerimiz var.  O bölgeye biz şuanda hala daha şüpheyle bakıyoruz” dedi.

“ZEMİN ETÜTLERİNİ YAPI DENETİM FİRMASI MUTLAKA İNCELEMEK ZORUNDADIR”

Çatalkaya şöyle devam etti:

“Biz düne kadar İstanbul depremini tartışacağımıza Kanal İstanbul’u tartışıyorduk ama birçok hocamız çıkıyor diyorlar ki, ‘Doğu Anadolu’da bir fay var. Burada da bir deprem, fay kilitlenmiş bekliyor, birini yakacak’ bunu hocalarımız yayınlarda şurada, burada her yerde söylüyorlar.  Ancak biz İstanbul’a odaklandığımız için dönüp oraya bakmıyoruz.  Ama doğa şunu yapabiliyor. Doğa doğruyu insanlara öyle ya da böyle bir şekilde, doğruyu bulmaya doğru götürüyor. Biz istediğimiz kadar dikkatleri İstanbul’a, Bursa’ya oraya, buraya çekelim. Elazığ’da Malatya’da da bir deprem oldu. Burada da devletin ne kadar, sosyal devletin ne kadar hazırlıklı olduğunu bir kısım test etmiş oluyor. Bu arada, buradan bir ders almak lazım.  Biz demiyoruz ki şöyle kötülükler olacak, şu kadar yıkım olacak, şu kadar zarar olacak, şu kadar can kaybı olacak, bunu anlatmaya çalışmıyoruz. Keşke haksız olsak. Keşke, bir kişinin ayağı çizilmese. Maalesef öyle değil yani, burada bizim Elazığ’daki depremin Muğla’yı etkileyeceği veya etkilemeyeceği konusunda öteye, bizim Muğla’da ne yapmamız gerektiğini konuşmamız daha mantıklı. Neler yapmamız lazım hangi önlemleri almamız lazım? Deprem bir doğa olayı. Yağmur yağıyor, sel akıyor bu da bir doğa olayı. Bunu felaket haline biz insanlar, kendi elleriyle yapıyorlar. Şimdi Bodrum’da iki saat yağmur yağıyor, bütün şehrin içerisi olduğu gibi suyun içerisinde kalıyor. Sel basıyor her yeri, bir dünya maddi zarar oluyor. Çok basit bir şey, bir bardak suda nasıl boğulursun? Onun gibi bir örnek. Biz bu işi ciddi şekilde yapıyoruz, hazırlanıyoruz. Atıyorum devletin idari kurumlarından daha mantıklı idarecilik yapıyoruz, dediğimiz iddia ettiğimiz ve iddialı olduğumuz bir bölgede oluyor bu işler. Bunlardan birer ders almak lazım.  Bunun için örnek yani çok basit bir örnek veriyorum. 4708 sayılı bir yapı denetim yönetmeliği var. Bu yapı denetim yönetmeliğinin içerisinde diyor ki, zemin etütlerini yapı denetim firması mutlaka incelemek zorundadır. Kontrolünü yapmak zorundadır. Bir doktorun koyduğu teşhisi bir ziraat mühendisi kontrol edebilir mi? Etmemeli. Ancak yapı denetim yönetmeliğinin içerisinde ki bu madde konulmasına, rağmen biz bunu sekiz yıl önce meslek odası olarak mahkemeye vermişiz, bunun buradaki zemin çalışmasının ilgili meslek disiplini tarafından yapılması gerektiğini sekiz yıl sonra davadan kazanmışız. Bu kazandığımız davaya devam ediyoruz, yapı denetim firmalarına ve belediyelere veriyoruz. ‘Kardeşim bu bir mahkeme kararı, uygulanması gerekir’ dememize rağmen, hala daha yüzde 70’ine uygulatamıyoruz. Demek istediğim şu, yani çok iyi demir kullanabilirsiniz çok iyi çimento da kullanabilirsiniz. Yapılaşmada, bir zeminin üzerine oturduğu için zeminle yapının ilişkisine dikkat etmek lazım. Bununda ilgili meslek disiplinleri var. Bunlar kimlerdir? Jeoloji mühendisleri birinci öncelikli, sonrasında jeofizik mühendisleri, devamında inşaat mühendisleri. Siz altına bakmadığınız bir yapının üstünün güzelliğinden bahsedemezsiniz. Dışarıdan çok güzel gözüküyor ama altında neler yaşanıyor. Bunlara bakmak gerekir ve yapılaşma sırasında da mutlaka ve mutlaka bir zemin araştırmasının yapılması gerekiyor. Bunların da parsel bazında, hatta nokta bazında Elazığ’da görüyoruz işte televizyonlar bangır bangır bağırıyor, diyor ki ‘bir adanın içerisinde, iki binada hiçbir şey yok ama üçüncü blok bina olduğu gibi yıkıldı.’ Bu ne demektir arkadaşlar, her bina, her koyun kendi bacağından asılıyor demektir. Her binanın temeli ayrı bir mühendislik araştırmasını gerektiren bir durumdur.”

“BİRİNCİ GÖREV BELEDİYELERE DÜŞÜYOR”

Depreme yönelik önlemlerde birinci görevin belediyelere düştüğüne vurgu yapan Jeoloji Mühendisleri Odası Muğla İl Temsilci Yardımcısı Coşkun Çatalkaya,  “Bunun için ne yapılması gerekiyor, biz bunları defalarca söylüyoruz. Başta büyükşehir belediyeleri mutlaka ve mutlaka mühendislik jeoloji şube müdürlüğü, daire başkanlığı veya birimi ne olması gerekiyorsa artık oluşturulması gerekiyor.  İkincisi, afet risk yönetimi dairelerinin oluşması gerekiyor. Büyükşehirler planlarını yaparken ilçe bazına bunu yansıtırlarken, mutlaka ve mutlaka afet yönlerinin incelenmesi ve ondan sonra planların onaylanması gerekiyor. En önemli konumuz şu, 2018 yılında Türkiye bina deprem yönetmeliği diye Amerika’dan bir deprem yönetmeliği ithal ettik. Tamam, bunda eksikler var mı, var fazlası var mı var. Mutlaka bizim Türkiye’ye uymayan uydurulamayan kısımları var. Bunlar çalışma aşamasında halledilebilir” dedi.

“ABD’DEN DEPREM YÖNETMELİĞİ İTHAL EDERKEN, FAY YASASINI DA İTHAL ETMEMİZ GEREKİR”

Amerika’da bir fay yasasının var olduğuna işaret eden Coşkun Çatalkaya, “Şimdi burada bizim odamız bir çalışma yapmış, Türkiye genelinde diri fay olarak. Diri fay dediğimiz deprem üreten faylar. Bu hareketliliği sağlayan faylar. 18 tane ilimizin yerleşim merkezleri aktif faylar üzerinde. Bunların başında kimler var biliyor musunuz? Balıkesir, Manisa, İzmir, Aydın, Denizli, Muğla. Yani Batı Anadolu’nun tamamı bu şehirler, aktif fayların üzerinde oluşturulmuş. Aktif fayların üzerinde oluşturulan bu yerleşim alanları ya da yapı stoğu diyoruz artık, bu şehirleşmelerin tamamı aktif fayların üzerinde. Amerika’dan deprem yönetmeliği ithal ederken fay yasasını da ithal etmemiz gerekir. Öncelikle şehirlerin o aktif faylarının imar planlarının üzerine işlenip gerekirse bulunduğumuz bölgede aktif fayın üzerinde ki binanın yok edilmesi gerekiyor ve burası insanların katledilmesi için kullanılacak bir bina olmaması gerekir. Birinci önceliği bu. Yapı denetim yasasında gerekli belgelerin alınması lazım. 7269 sayılı afet yasası var. Bunun içerisine bu fayların afet yönünden incelenirken fayların muhakkak buraya bir bileşen olarak gönderilmesi gerekiyor. Bununla ilgili meslek odamızın da hazırlamış olduğu bir yasa taslağı var. Buda meclise gönderildi. Elazığ depreminden bir hafta önce 3194 sayılı imar kanununda değişiklik yapılması için özellikle imar barışından faydalanan binaların, imar kurallarına uygun yasaya uygun iyileştirilmelerin yapılmaması için buradaki kanunda değişiklik yapıldı. Yapı denetim yasasının içerisinde değişiklik yapıldı” ifadelerini kullandı.

“2023’E KADAR DEPREM MASTER PLANI YAPILMALI”

Özellikle bu fayların deprem üreten fayların yasanın içerisine girmesi için imar kanunun içine girmesi için oda olarak ciddi bir çalışması yürüttüklerini de belirten Çatalkaya, “Yasaların nasıl oluştuğunu biliyoruz. Bir önergeyle giriyorsunuz çok güzel çalışıyorsunuz aylarca iki dakikanın içerisinde kaldırılıyor ve kaldırıldı. Yani bir şeyi yapmak değil yapıyormuş gibi gözükmek farklı. Bugün Tayyip Erdoğan bile ne diyor, ‘biz fayların üzerindeyiz’. Zemin etütlerini ve sondajları artık televizyonda her gün duyar olduk. Cumhurbaşkanı bugün bunları söylemese, zemin etütleri fay dediğimiz zaman, eskiden biz belediyelerden ciddi bir şekilde tenkit alarak dönüyorduk. 2023’e kadar deprem master planının da yapılması gerekiyor. Üniversiteler, meslek odaları, Çevre Şehircilik Bakanlığı ve AFAD’ın da katkılarıyla beraber deprem master planının acilen yapılması gerekiyor. Bunun da yarından itibaren başlaması gerekiyor. Yapılması gerekenleri, yapı denetim yönetmeliği, büyükşehirlerde daire başkanları tarafından konuşulsun derken, deprem master planının yapılması, bilimsel olarak çalışılması gerekmektedir. Fethiye, Dalaman, Köyceğiz, Ortaca bölgeleri yer altı su seviyesinin çok yüksek olduğu alüvyon zemin dediğimiz, yumuşak zayıf zeminlerin üzerinde yapılamaya gidildiğinden, burada ki depremin büyüklüğü, binalara olan şiddet tesiri yüksek olacaktır. Bu konuda da ciddi çalışmaların yapılması gerekiyor. Deprem master planı veya aktif fayların üzerine çalışılması Fethiye’de henüz başlamamış, Fethiye fayı üzerinde çalışmanın oradan başlaması gerekiyor. Oturduğumuz yerden de ahkam kesemeyiz. Bir kısımda bilimsel yayınlar, teknik çalışmalar var. Arkasında da bir meslek disiplininin bir görüşü var” şeklinde konuştu.

Bu haber toplam 8486 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.