Muğla’da Çin Zulmü Protesto Edildi

Neval ÇOLAK- Muğla’da Çin yönetiminin Doğu Türkistan'daki Uygur Türklerine yönelik insan hakları ihlallerine karşı "sessiz çığlık" eylemi düzenlendi. Çin işkencelerine maruz kalan Doğu Türkistanlılar için Menteşe İlçesi Kurşunlu Camii Meydanı’ndan, Sınırsızlık Meydanı'na kadar yürüyüş yapıldı.

Çin işkencelerine maruz kalan Doğu Türkistanlılar için, tüm Türkiye tek ses, tek yürek oldu. Doğu Türkistan'da Müslümanlara yönelik saldırılar çeşitli illerde sivil toplum kuruluşları (STK) ve vatandaşlarca protesto edildi.

Muğla'da STK temsilcileri Çin'in Doğu Türkistan'daki uygulamalarına tepki gösterdi. Muğla İnsan Hak ve Hürriyetleri ve İnsani Yardım Derneği (İHH) ‘nin Menteşe’de düzenlediği "sessiz çığlık" eylemine, Gençlik ve Spor İl Müdürü Ömer İlman, İHH Başkan Yardımcısı Ahmet Reçber, Memur-Sen İl Temsilcisi Muğla TOÇ Bir-Sen Şube Başkanı Adem Köseoğlu, Eğitim Bir-Sen Şube Başkanı Önder Uçak, Bem-Bir-Sen Şube Başkanı Kamil Yeniceoğlu, Enerji Bir-Sen Şube Başkanı Yüksel Kutlu, Büro Memur-Sen Şube Başkanı Haluk Murat Aslan,  Diyanet-Sen Muğla Şube Başkanı Ali Yılmaz, Kötekli Gençlik Merkezi Müdürü Oktay Tavas, Anadolu Gençlik Derneği Başkanı Halil Keskin, Ensar Vakfı Şube Başkanı Raşit Işık, STK üyeleri  ve vatandaşlar katıldı. Kurşunlu Camii Meydanı’ndan başlayan yürüyüş Sınırsızlık Meydanı’nda basın açıklaması ile son buldu. Grup adına basın açıklamasını okuyanMuğla İHH Başkan Yardımcısı Ahmet Reçber şunları kaydetti;

“Politik Eğitim Kampları” Dramı Sürüyor 

“2000 yılı sonrasındaki siyasi, ekonomik, ve askeri atılımlarla gündeme gelen Çin, sınırlarının doğu ve batı iki farklı yüzle ortaya çıkmaktadır. Özellikle uzun yıllardır asimilasyon ve yıldırma politikaları yürütülen Doğu Türkistan tüm dünya gündeminden saklanmakta, Müslüman Uygurlar her türlü hak ihlaline maruz bırakılmaktadır. 2017 Nisan Ayı’ndan itibaren Doğu Türkistan’daki Uygurlar’ın, hapishanelere veya zorunlu politik eğitim kamplarına gönderilmesi ve beyin yıkamaya yönelik uygulamaları Çin için yüz kızartıcı yeni bir fiil anlamına gelmektedir. Çin’in eğitim kampı olarak adlandırdığı toplama kamplarında 1-3 milyon insanın bulunduğu tahmin edilmekte. Doğu Türkistan’da inşa edilen bu büyük hapishaneler Nazi Almanya’sı uygulamalarını andırmaktadır. İnsanlar, sırt üstü yatma imkanına bile sahip olmadıkları için ancak yanlarına dönerek yatmaktadırlar.”

Açıklamada hak ihlallerinden bazılarını dile getiren Reçber; “Camiler ve mescitlerin birçoğu yakılmış bazıları eğlence mekânlarına dönüştürülmüştür, mevcutları ise Çin bayrağı ve devlet başkanı fotoğrafları asılmıştır. İslami kıyafetler ve sakal bıyık dini aşırılık olarak kabul edilerek yasaklanmıştır. Memurların, işçilerin 18 yaşından küçüklerin ibadet yerlerine girmeleri ve ibadet etmeleri yasaktır. Ramazan ayında oruç tutmak ağır suç, alkol kullanmamak dini aşırılık olarak görülmektedir. Çin yönetimi Uygurları yönelik asimilasyon adımlarına hız vererek “ikiz akraba” politikasına uygulamaya koymuştur. Buna göre erkeklere eğitim kamplarına gönderilen ailelere Çinli bireyler zorla yerleştirilerek mahremiyet zedelenmekte ve Uygurlar sıkı takibe alınmaktadır. Uygur memurlar öldükten sonra cesetlerinin yakılmasına ait sözleşme imza atmaya zorlanmakta, İslami geleneğe uygun defin töreni yasadışı ilan edilmiştir.” şeklinde konuştu.

Muğla İHH Başkan Yardımcısı Ahmet Reçber konuşmalarına son verirken Çin işkencelerine maruz kalan Doğu Türkistanlılar için STK’lar ve vicdan sahiplerinin adına taleplerini vurguladı. Reçber; “Son çeyrek asırdır siyasi ekonomik ve askeri açılarda evime kaydeden için özellikle ekonomik hamlelerle İslam dünyasının siyasi konularda baskılama politikasına uygulamaya koymuştur. Fakat İslam dünyası Çin ve ABD dışında üçüncü yolunun olduğunu unutmamalı doğu Türkistanlı kardeşlerimiz reel politik kaygıları kurban edilmemelidir.  Çin uluslararası hukuka aykırı olarak Doğu Türkistan'da yapmış olduğu tüm hak ihlali uygulamalarının hesabını uluslararası mahkemelerde vermeli bunun için İslam işbirliği teşkilatı uluslararası toplumu Gambiya-Myanmar örneğinde olduğu gibi acil göreve davet etmelidir. Sivil toplum kuruluşlarının Doğu Türkistan’ın ziyaret etmeleri sağlanmalı ve bölgede iletişim kurulacak kişilerin ziyaret sonrasında başlarına bir şey gelmeyeceği garanti altına alınmalıdır. Tüm dünyadaki vicdan sahipleri, Çin hukuksuz uygulamalarına son verinceye kadar tüm mallarına boykot etmelidir. Çin, kendi yasalarına ve taraf olduğu uluslararası anlaşmalara aykırı olan politik eğitim kamplarını hemen kapatmalı ve bu kamplarda isteği dışında tutulan insanların maddi manevi zararları karşılanmalıdır. Uygurlardan müsadere edilen toprak ve mülkleri iade edilmelidir. Uygurların şahsi bilgisayar ve cep telefonlarını gerekçesiz kontrol etme uygulaması kaldırılmalıdır. Uygurların evlerine yönelik gerçekleştirilen gerekçesiz baskınlar ve Uygur-Çinli “zorunlu akraba” ya da “ikiz aile” uygulamasına derhal son verilmelidir. İnanç ve ibadetleri giyim kuşam ve örf adetleri yönelik yasalar bir an evvel kaldırılmalı, camiler ve tüm ibadethaneler olması gerektiği gibi özgür olmalıdır. Dil, kültür ve eğitimin önündeki engeller kaldırılmalı, Uygurlar anadilde eğitim yapabilmeli, tarihi eserler kitap ve kütüphaneler korunmalı, okullar ve üniversiteler erişilebilir olmalıdır. Ekonomik baskılar gerekçesiz vergiler ve el koymalar uygun kızların uzak bölgeleri işçi olarak zorunlu gönderimleri son bulmalı, devlet dairelerinde ve iş bulma hususunda Uygurlara Çinlilerle eşit rekabet imkânı oluşturulmalı, bölgeye ait zenginlikler halkın refahı için kullanılmalıdır. Seyahat özgürlüğü, evlilik, helal gıda erişimi ve benzeri haklar iade edilmelidir.” ifadelerini kullandı.