Süleyman Akbulut

Süleyman Akbulut

NE DİYELİM; BU DA GELDİ, BU DA GEÇER

NE DİYELİM; BU DA GELDİ, BU DA GEÇER

“Memleket bir akıntıya kapıldı gidiyor” desek abartılı bir söylemde bulunmamış oluruz herhalde.

Felaket tellallığını sevmeyiz, toplum duyarlılığımız had safhada ancak gelin görün ki psikolojimiz alt üst.

Uzmanlar korkunun ve endişenin insan bağışıklık sistemini düşürdüğünden söz ediyor.

Doğru ama gel de, etten kemikten yaratılmış, duygu yüklü insanoğluna anlat bunu.

Corana ile pek çok bilgiye ve bilgi kirliliğine sahibiz artık.

Yaşanacaklara hazırlıklı olarak gelişmeleri takip ediyoruz.

Bu musibete rağmen, toplumsal davranışlarımızdaki geleneklerimiz ise hala devam ediyor.

Örneğin ayrıştırıcı yanımız hiç törpülenmeden devam ediyor.

Yani ayrıştırıcı tarafımız bu illet gelmeden önce hep ön plandaydı malum. Herkesi her şeyi, her söylemi bir yere çeker, güdüm altına sokar, bendensen muteber, değilsen tukaka anlayışımız her yanımızı sarmıştı.

Şimdi her yanımızı saran bir virüs tehlikesi var derken, bu defa ayrıştırmayı gence-yaşlıya uyarlamaya başladık.

Mevcut ayrıştırmalarımızın farklı versiyonu diyebiliriz. Yukarıda verdiğim ayrışma örneklerine göre bölünme sayısı az mesela.

Onlar-bunlar üzerine kurulu bu defa ki.

Bari bu süreçte dayanışmamız ön planda olsun istiyoruz ama olmuyor, yine yapamıyoruz.

Biz ayrışmadan duramıyoruz.

Kendimize takacağımız kulpu, başkalarına takmakta maalesef üstümüze yok.

Tamam, şunda hemfikiriz, günlerdir evde kal çağrısına uyulursa, bu virüsün riskinin azalacağını söyleme döküyoruz ama görüyoruz ki, uygulamada zaaflarımız var.

Ama bu uygulamadaki zaaflarımızın sadece yaşlılarımız üzerinden yürüyor olduğunu görmek haksızlık.

Yani bu virüsün yayılmasında sanki sadece yaşlıların kural tanımaz hallerinin etkisi varmış gibi bir algı yaratmanın yanlışlığına vurgu yapıyorum.

Bu virüsten “kaybettiklerimizin hepsi yaşlı” diyerek, “nasılsa yaşlıymış” duyarsızlığını yaratıyoruz farkında olmadan.

Bu da toplumu rahatlatıyor tabir yerindeyse.

Yaşlıları öne atıyoruz, o insanlara karşı bir kızgınlık oluşturulmasına müsaade ediyoruz. Her geçen gün gerek sosyal medyadan, gerekse televizyonlardan özellikle yaşlılarla röportaj yapılmak suretiyle bu kızgınlığı daha da körüklüyoruz.

Bugün geçmiş olsun diye sabah akşam yazdığınız namı yürümüş isimlere de mi bu yaşlılar bulaştırdı virüsü mesela?

Televizyonda her akşam izliyoruz; boğazda bisikletle gezenler, sabah sporu yapanlar, asker uğurlayanlar, balık tutanlar, pek çok işyerinde toplu çalışan insanlar…

Bunlar örneklerle daha da çoğaltılabilir.

Bu durumda bu illet virüsü sadece yaşlılar mı taşıyıp, bulaştırmış oluyor?

Tutturmuşuz bir yol gidiyor.

Böylesine bir sınavda bile, bütün olmayı değil, birilerinin üzerine basarak kendimizi rahatlatma yoluna gitmeye çalışan bir toplum olduğumuzu bir kere daha fark ettik.

Yazık çok yazık.

Olan oldu.

Ortada suçlu aramak yerine, daha kalıcı önlemlerle bu illetten kurtulmanın yollarını hep birlikte bulup, uygulamalıyız.

Sonra mı?

Sonrası yok. Ah vah etmek de yok.

Madem suçlu yaşını almış yaşlılar, spordu, balıktı, halaydı, bisikletti, asker uğurlaması aktivitelerinden vazgeçmeyen kesimin de “ben ne yaptım” diyeceği günler umarız yakın olmaz.

Ha ayrıca, ölümlerin ve pozitif vakaların hangi illerde yaşandığı bilgisi de, kamuoyuna sunulsa iyi olacak.

Verilsin ki, henüz bu vakaların görülmediği yerlerdeki vatandaşlarımız duyarlılıklarını daha da arttırıp, mevcut izolasyonunu sürdürsün.

Hem bir nebze psikolojileri de düzelir.

Nasılsa belayla, illetle, acıyla, gözyaşıyla yaşamaya ve mücadele etmeye bir şekilde alışmaya başlamış bir toplum olarak, açıklamaların sınırlı kalmasında yarar görmüyoruz.

Biz buna da alışırız, alışacağız çare yok.

Alıştıkça da, bugüne kadar olduğu gibi belki yine güçlenerek çıkarız bu mücadeleden de.

Ama “vatan sağolosun” diye haykırdığımız kadar güçlü çıkamamak da bir ihtimal.

Ne diyorduk. Bilgi kirliliğine daha fazla olanak sunmamak için, ne var ne yok bilgiler şeffaf olarak paylaşılmalı.

Paylaşılsın ki; bu illet bittiğinde bir de tahrip olmuş psikolojilerin bir de dalga dalga gelecek kasırgasını yaşamayalım.

Zaten Corona’dan önce de çok sağlıklı bir ruh yapısına sahip bir toplum değildik.

Belki sağlıksız ruh yapısına sahip olduğumuzu kabul etmeyenler olacaktır ama Corona’yı başımıza illet etmeden önce her akşam ana haber bültenlerindeki haber diye izlediklerimizi bir hatırlayın yeter.

Ne diyelim bu da geldi, bu da geçer.   

Bu yazı toplam 777 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Süleyman Akbulut Arşivi
SON YAZILAR