Ö K K E Ş’ İ N F A D İ Ğ İ -3-

Ö K K E Ş’ İ N   F A D İ Ğ İ   -3-
Uzun sandığım boyu çok uzun değildi. Yani benden biraz uzundu. Ama çok az. Aynı noktaya sabit bakan gözleri gördüğüm en koyu gözlerdi. Hani ses eder isem veya bana dönüp bakarsa beni yutuverecekmiş kadar karanlık. Sesimi çıkarmadım....

Uzun sandığım boyu çok uzun değildi. Yani benden biraz uzundu. Ama çok az. Aynı noktaya sabit bakan gözleri gördüğüm en koyu gözlerdi. Hani ses eder isem veya bana dönüp bakarsa beni yutuverecekmiş kadar karanlık. Sesimi çıkarmadım. Çıkaramadım. Sadece izledim.

Uzaktan daha yaşlı sandığım kadının aslında o kadar da yaşlı olmadığını, kapkara gördüğüm kadının aslında o kadar esmer olmadığını gördüm. Kara olan sadece gözleri idi. Kömür karası hem de. Ürkekçe ve ağır ağır yaklaştı masanın olduğu köşeye. Göremediğimi gören gözleri o noktayı ezbere bilir gibi bakıyordu.

Ben bu eve Fadik Halanın merdivenlerden çıktığını hiç ama hiç görmemiş iken o baktığı yerde dünü yaşıyor gibiydi.

Elleri. Masanın altında ki kilimi kaldırdığı elleri çok garipti.  Ne yüzü kadar siyah ne ağarmış saçları kadar ihtiyar.  O eller tahta zemine dokunur dokunmaz ateşe değmiş gibi gerildi. Eğildiği sedirden sıçrayıp kalktı. Tahtaya bakarak sanki ellerine bir şey bulaşmış gibi şalvarına sildi ellerini. Gözlerini ayırmaksızın geri geri üç beş adım attı. Sonra onu izlediğimi fark ederek bana baktı.

Ağlıyordu. Gözlerinden süzülen yaşlar, yüzünde yol yol çizgi oluşturmuştu. Gözyaşları aşağıya inerken kendine bir yol çizmişti. Kadının yüzünü karaya boyadığını veya ise buladığını o anda fark ettim. Tuhaf ve ürkütücü bir görüntüydü.

O karanlık gözlerde geçmişin ağıtı vardı.

Evin içinde dolanmaya başladı. Odanın birinin kapısını açacağı sırada yardımcı kadın onu durdurmaya çalışsa da umursamadı bile Fadik Hala. Odaya girip ilerledi. Bizde peşinden tabi.

Duvardaki gömme dolaba ilerledi. Dolabı açtı. Alt raftaki havluları dışarı çıkardı. Ve yüzlerce kez kullandığım dolabın bugüne kadar fark etmediğin bir çekmecesini çekti. Şaşkınlıkla yardımcı kadınla birbirimize bakakaldık. Çekmecenin içinde siyah beyaz fotoğraflar, tesbihler, içi dolu mektup zarfları vardı. Fotoğrafları eline alıp tek tek bakmaya başladı Fadik Hala. Sonra bir fotoğrafa kitlendi. Uzun uzun baktı resme.  Elindeki resmi göğsüne bastırdı. Boğuk bir ses çıktı içinden. Sarsıla sarsıla ağlamaya başladı. Ona dokunmak onu avutmak için ilerlemek istedim ama bir el tuttu kolumdan. Yardımcı kadına baktım, o da korkuyla kolumu tutan dedeme bakıyordu.

Dedemin gelişini fark etmemiştik. Bir baş işareti ile çıkardı bizi odadan. Fadik Halayı odada ağıtı ile yalnız bırakarak. Kimseden ses çıkmadı. Sadece odadan gelen ağlama seslerini dinledik kapının önünde. Sesler yavaşladı, kapı açıldı ve Fadik Hala avucunun içindeki fotoğrafı göğsüne bastırmış bir halde çıktı. Üçümüzün arasından sanki biz orada değilmişçesine merdivene ilerledi. Basamakları indi ve dış kapıdan çıkıp gitti.

Dedem beni daha fazla oyalamayacağını, benim de bu işin peşini bırakmayacağımı anlamış olmalı ki oturttu beni karşısına.

Ve başladı anlatmaya.

……

Bu haber toplam 679 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.