Ö Z G Ü R L Ü K…

Ö Z G Ü R L Ü K…
Diyelim ki, iki çocuklu ortalama gelir düzeyli bir ailemiz var elimizde. Ortalama gelir düzeyi derken memleketim ortalaması diyelim. Hani şu asgari ücretten bir tık fazla kazanan, atadan kalan evde kira vermeden oturan, karı koca çalışıp...

Diyelim ki, iki çocuklu ortalama gelir düzeyli bir ailemiz var elimizde. Ortalama gelir düzeyi derken memleketim ortalaması diyelim. Hani şu asgari ücretten bir tık fazla kazanan, atadan kalan evde kira vermeden oturan, karı koca çalışıp çoluğuyla çocuğuyla kendi yağında kavrulan cinsten.

Böyle bir aile yapısında mutfak alışverişi genelde aybaşlarında toptan yapılır, gündelik ihtiyaçlar, eksikler peyderpey karşılanır. O evin erzak dolabında belki memleketten gelen, yoksa evvelinden kalan kurusu yarısı mutlak vardır. Eksildikçe tamamlanır.

Anne işten gelir, bir evveli günden kalan yemeğin yanına bir pilav yapar baba salatayı hazırlar dört kişilik aile akşam yemeklerini mutlu mesut yerler.

Bu alışılagelmiş çekirdek aile modeline farklı bir format atalım.

Aile mutfak bütçesi hazırlamıyor.

Eve erzak, sebze meyve alınmıyor.

Evde yemek pişmiyor.

Bu aile her gün ortalama bütçeleri ile akşam yemeklerini yakındaki pahalı lokantadan sipariş edip afiyetle yiyorlar.

Mantıklı geldi mi? Gelemez. Nedeni ise… Bütçeleri buna yetmez.

Çünkü ;

Kendi mutfağın da yoksa el mutfağı karın doyurmaz.

Çekirdek aile modelinden çıkıp genele bakarsak ta, bir ülkenin mutfağı tabi ki toprağı. Ekip biçip ürettiği yer. Ve olmaz ise olmazı ise çiftçisi.

Çiftçi ekecek, yetiştirip biçecek ki çekirdek aileler geçinebilecek.

Ama bunun içinde çiftçinin yüzü güldürülecek.

Yüksek girdi fiyatları ile üretimin terk edilmesi bizlerin birinci gündemi olacak.

Çiftçinin hasadı elinde kalmayacak, üç kuruşa pul olmayacak.

Pazarlama zinciri sorunları hepimizi ilgilendirecek.

Rekabet dengesizliğinin önünde çiftçi ile omuz omuza durulacak.

Durulacak ki çiftçi küsmeyecek.

Küsmeyecek ki çiftçi üretecek.

Zira çiftçi gülmez ise, biz ağlarız.

Bizlerin çöpü atsan yeşerir sandığımız, bir vahiy ile yetiştiğine inandığımız, memleketimin her yerinden bolluk fışkırıyor nidaları atarken ağaçta domates aradığımız hayatlarımızın mimarı, çiftçiler.

Bugün çiftçinin üretime küsmesi ile yaş ortalaması 55’e ulaşmış durumda.

3,1 milyon hektar tarım alanı ekilmiyor. Gübre fiyatları aklı zorlar boyutta. İlaç mazot artışları üreticinin belini büküyor.

Ve bu hepimizin sorunu.

Önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK’ün öngördüğü gibi:

‘BUĞDAYINI, SÜTÜNÜ, ETİNİ, BİLİMİNİ VE SANATINI KENDİN ÜRETTİĞİN SÜRECE ÖZGÜRSÜN.’

Hâsıl-ı kelâm,

Sadece yaşam kalitemizi değil, özgürlüğümüzü dahi çiftçiye borçluyuz.

Bu haber toplam 631 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.