Süleyman Akbulut

Süleyman Akbulut

OLAYA, ÖYLESİNE BİR ‘KADIN CİNAYETİ’ DEYİP GEÇEMEYİZ

OLAYA, ÖYLESİNE BİR ‘KADIN CİNAYETİ’ DEYİP GEÇEMEYİZ

Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü, aramızdan ayrılışının 82. yılında saygı, özlem ve minnetle anıyoruz.

Türk Milleti için önemi anlatılamayacak bir dehanın yolundan gitmenin haklı gururunu her geçen gün yaşayarak daha iyi anlıyor ve bu duygunun ne denli bir ayrıcalık olduğunu tekrar tekrar özümsüyoruz.

***

Yazılarımız 1-2 gün sekteye uğramış olabilir. Bu sekmeler olağan sekmeler, bazen olur. Dilimiz döndüğünce, sağlığımız elverdiğince Muğla’yı bilen bir basın mensubu olarak gelişmeleri, fikirlerimizi, önerilerimizi siz okuyucularımızla paylaşmaya devam edeceğiz.

Çünkü Muğla’yı bilmek önemli. Bilmeyenler sadece hariçten gazel okur.

Gelelim günümüze…

Dün Muğla’nın Menteşe ilçesinde basının ve kamuoyunun merakla beklediği bir cinayet davası vardı.

Kentte dava öncesi güvenlik önlemi arttırılmış, trafik polisleri adliye yakınlarında sürücülerin korna çalmasına bile izin vermiyordu.

Abartı değil, trafik polisi bas baya “kornaya basmayın” uyarısı yapıyordu.

Ne alakaysa anlamadık.

Sözünü ettiğim cinayet davası üniversite öğrencisi genç bir kadının, ilişki yaşadığı kişi tarafından öldürülmesi olayını içeriyordu.

İlimizi ülke gündemine düşürmüş, ender olaylardan biriydi.

Hani şu varilin içine konularak, yakılmak suretiyle öldürülen genç kadının, ilişki yaşadığı evli bir erkek tarafından vahşice öldürülmesi şeklinde seyreden korkunç olay. 

Küçük kentlerin kaderidir, olanın, olmuşun üzerinde konuşmak. Tabi doğal olarak bu nahoş olay sonrasında da herkes farklı görüşler ortaya attı bu olayla ilgili olarak.

Görüş diyorum da aslında dedikoduydu alıp başını giden.

Buna sebep ise, cinayeti işleyen şahsın, kentin yerlisi durumunda olmasıydı.

Bu söylemlerin ya da dedikoduların ardı ardına sürdüğü bir dönemde olaya ilişkin davanın görüleceği gün gelip çatmıştı.

Tarih 9 Kasım 2020 Pazartesi.

Davaya ilgi fazlaydı. Tabi basının da ilgisi fazlaydı.

Açıkçası meslektaşlarımın ilgisine memnun olmadım değil. Muhabirlik dönemlerimde adliye koridorlarında bu davaları takip eden 1-2 kişiden biriydim.

Hoş, popüler davalarda basının ilgisi hep var olmuştur ama normal dava günlerinde haber çıkartmaya yönelik pek ilgi görmezdi adliye.

Bu nedenle dün de Muğla Adliyesi’nin tarihi günlerinden biriydi desek abartmış olmayız.

***

Haberci arkadaşlarımızın cinayet zanlısının ifadelerine ilişkin kaleme aldığı ifadeleri okuduk, öğrendik.

Anlatılanlara bakıldığında bu dava öyle 1-2 celseyle sonlandırılacak bir dava olmayacak.

Neden mi? Çünkü ifadeler ve bu ifadeler ışığında ortaya atılan isimlerle birlikte dava çok farklı bir yöne seyredebilir.

Sanığın ifadeleri gerçekten kan dondurucu nitelikte.

Herkesin çoluğu çocuğu var. İnsanları endişeye sevk eder nitelikte yaşananlar bu ifadeler ve yaşanan bu olay ile benzerleri…

Bu durumda o zaman söz konusu olaya, öyle alelade ‘kadın cinayeti’ klişesiyle adlandırma yapmak yanlış olacaktır.

Dava, cinayet olayının dışında toplumsal içerikli görülmesi gereken bir dava haline dönüşebilir, dönüşmelidir de…

Şok edici ifadeler ve Türk toplum yapısının ahlaki değerlerini zedeler nitelikteki çirkinlikler.

Ne ararsanız bu davada ortaya çıkacak gibi görünüyor, çıkmalıdır da…

***

Celselerin seyrini hep birlikte öğreneceğiz ancak kentin asayişine tehlike teşkil eden, ahlaki yapıyı zedeleyen ne tür bir çirkinlik varsa gün yüzüne çıkartılması gerektiğine vurgu yapmadan da geçmeyelim.

Bu sözü edilen gelişmelerin arka planında neler var, kimler var araştırılmalı.

Hem de en kapsamlısından.

İnsanlar dinlerken, okurken bile ürperiyor.

Bu çirkinlikleri insanımıza kimsenin yaşatmaya hakkı yok.

Bu şehir bu olaylar için fazla temiz bir şehir.

Madem kirlenmeye başladı, temizliğini de yapacak olanlar yapsın bir zahmet.

Bu arada merak edenler için belirtelim; dava 4 Ocak 2021 tarihine ertelenirken, öncesindeki 22 Aralık 2020 tarihinde olayın meydana geldiği Karabağlar Yaylasındaki bağ evinde sanığa temsili canlandırma yaptırılacak.

Bu yazı toplam 1519 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Süleyman Akbulut Arşivi
SON YAZILAR