Süleyman Akbulut

Süleyman Akbulut

SAYGI İSTENİLMEZ KAZANILIR

SAYGI İSTENİLMEZ KAZANILIR

Gazeteci Ahmet Hakan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Berlin uçağındaki fotoğraf karesinde yok oluşunu ya da kısmen görünüşünü mizahi bir şekilde kaleme almış.

Adamı toplu karede neredeyse yok etmişler.

Bu yapılan fotoğraf hilesi karşısında Hakan’ın kaleme aldığı konudaki yaklaşımı hoşuma gitti.

Neden kaybolmuş olabileceğini şapkasını önüne alıp değerlendirmiş.

Türlü varsayımlar da ortaya koymuş ama bunların hepsini mizahi bir yaklaşımla yapmış.

Ama gerçek, ama değil.

İnsanın kendisiyle barışık olması hali diyelim.

Annesinin çocuklarına girişken olmayı öğretemediği serzenişi ve “erken gidip yer kapsana” şeklindeki bilindik ebeveyn tavrına kadar paylaşmış Ahmet Hakan.

Yazıyı okurken, yakın zaman diliminde görev yaptığım gazetemizin bir fotoğraf okus pokusuyla, gündeme düştüğü ve sonucunda da gazetemizin kamuoyunun önüne atılıp, adeta şikayet edildiği konu geldi aklıma.

Sadece bu mu geldi aklıma?

Neler gelmedi aklıma neler…

Yine mensubu olduğum sivil toplum kuruluşunda haber değeri taşıyan gelişmelere imza atmamıza rağmen, mesleki rekabet duygusunun mesleki etik duygusunu unutup, insan benliğini ele geçirmesi sonucu yayınlanmayan haberlerimiz geldi aklıma.

Spor kulüp yöneticiliklerimiz de kesilen fotoğraflarımız geldi aklıma.

Yaptığımız işlerde ismimizin silindiği anlar geldi aklıma.

Toplu fotoğraflardaki kırpılışlarımız geldi aklıma.

Cemiyet etkinliğimizde cemiyetimizin adının kullanılmayıp, sokakta kendi kendine düzenlenmiş bir etkinlik gibi servis edilen haberleri gördük.

Ve daha niceleri.

Bütün bu aklıma gelenler bana bir şeyi öğretti.

Hoşgörüyü.

Bunu başarmıştım.

Örneklediğim konuların hepsini engin bir hoşgörüyle karşılaşmış, hatta bütün bunları hak edecek bir davranış sergilemediğim halde bu kadar etki alanına sahip olduğumu gördüğüm yaklaşımları gülümseyerek izlemiştim.

Arkadaşlarıma “neden yaptınız bile demeden” hem de.

Çünkü haklı olan haksızlığa uğramışların haklılıkları, doğru zaman denilen kanala mutlaka takılacak ve ortaya çıkıp, haklılıkları anlaşılacaktır.

Zamana güvenmek lazım geldiğini anlamalı insan.

Haksızlık içeren davranışları sergileyip, sonra unutup, haklı olmak üzerine ortaya konulan çabalar ise, hoşgörüden uzaklaştıracak ve neredeyse ortaya hiçbir zaman çıkamayıp, öylece sonuçsuz kalacaktır.

Şikayet mekanizması işe yaramayacak, beklenen rüzgar esmeyecektir.

Şikayet mekanizmasını işletmeden ya da kılıçlar çekmek yerine, neden bu noktalara gelindiğini düşünmek ve kendi özeleştirini yapmak, kendi yaptığını hatırlamak olgunluğun gereklilikleri olan tutumlar.

Yapılana aynı mantıkla karşılık vermek kişisellikten öteye gidemiyor maalesef.

Kurumları kişiselliklere ortak etmemek gerekir.

Özellikle temsil gücü olan makamların bu tür kişisellik içeren tutumlardan uzak kalmasını önemsiyoruz.

Kamuda da böyle, özelde de böyle.

Benim şahit olduklarıma şahit olanlar ve düşündüğüm gibi düşünenler hiç şikayet mekanizmasına hiç başvurmadı.

Serzenişe de.

Çünkü haklı olduklarını bilen ya da temsil tarafının ağırlıydı aslolan.

Yok, sayanı yok sayarken, arkasından feveran etmek anlamsız.  

Yok, saymayı kafana koyduysan yok sayacaksın, arkasına düşmeyeceksin.

Böylelikle hoşgörünü arttırıp, konuyu mizahi bir tarafa yönlendirebileceksin.

Bu hoşgörüye nail olmuşların, bu tür kişiselliklerin arkasından gitmeyerek, serzenişte bulunmayarak, liderlik vasıflarına önemli oranda katkıda bulunabileceklerine inananlardanım.

Ahmet Hakan da öyle yapmış.

Arkasına düşmemiş.

Yapanı ya da yapılanı bir maksada bağlamaya çalışmamış, hedef olarak kamunun önüne atmamış.

İyi de etmiş.

Bu örnek kişi bazlı.

Temsillerin başı da, kişi ve rol model.

Temsil ettikleri kurumsal yapıya bu kişiselliği asla ve kati ortak etmemeli.

Ahmet Hakan’ın bugünkü yazıma ilham olacağını da tahmin etmezdim.

Kıssadan hisse, bugünkü yazımızı şu şiarımızla noktalayalım;

Saygı istenilmez kazanılır, hoşgörü ise olumsuz düşünceyi törpüleyip, gülümsetir.

Bakalım hoşgörü temennimiz işe yarayacak mı?

Bu yazı toplam 945 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Süleyman Akbulut Arşivi
SON YAZILAR