Güzide Kasim

Güzide Kasim

Sindiremediğiniz ne?

Sindiremediğiniz ne?

Anlamıyorum, anlayamıyorum…

Aklım durdu. Tüylerim diken diken oldu. Neden mi? Üç gün önce izlediğim haber karşısında kanım dondu. Haber şöyle;

CHP'nin grup toplantısını izlemek için üzerinde Mustafa Kemal Atatürk'ün fotoğrafı ve “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” yazısı bulunan tişörtüyle Meclis’e gelen Cafer Darı, polis tarafından engellendi. Darı ancak tişörtünü çıkarıp polise verince Meclis’e girebildi.

Olayı duyan CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, polis noktasına giderek tişörtü geri aldı. Darı da yeniden tişörtünü giyerek grup toplantısını izleyebildi.

Ne yapmaya çalışıyorlar?

Türkiye Büyük Millet Meclisi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk  ve arkadaşları sayesinde kuruldu. Atatürksüz bir Meclis olur mu?  Atatürk, herkesin milli değeridir. Milli değerlerimize dokunmayın.

Ve şunu unutmayın orası milletin meclisi, sizler orada millet için vatan için bulunuyorsunuz.

Kravatlı, takım elbiseli, etekli, pantolonlu ve hatta sarıklı, cüppeli girebiliyorsa ve siz bunlara izin veriyorsanız. Atatürk tişörtünü giyen de girebilir. Anlamıyorum Atatürk sizi neden bu kadar korkutuyor onun değerlerini ve görüşlerini, düşüncelerini savunmak sizi neden rahatsız ediyor.

Dünyanın ve dünya Liderlerinin önünde saygı duyduğu Ulu Önder Atatürk sizi neden rahatsız ediyor.

***             ***             ***

Bakın tarihten bir örnek verelim;

Her insan gibi O da ölümlüydü. 1938 yılının 10 Kasım günü büyük insan, Mustafa Kemal Atatürk aramızdan ayrıldı. Bu ölüme hazır değildik kuşkusuz, o nedenle inanamadık. Bu ölüme bizim gibi başka uluslar da uzun süre inanamadı. Kimi uluslar bunu derinliği ölçülemez büyük bir kayıp büyük bir acı olarak gördü. Kimileri onun ölümünden sonra dünyayı eskisi kadar enteresan bulmadı. Kimileri ise Doğu’nun Ata’sının kaybolduğunu, bir güneşin battığını söyledi. Ata’mızın ölüm haberi çok çabuk duyuldu. İstanbul’u taş kesti, hayat bir anda durdu sanki….Dükkânlar kapandı, yaşam durdu. İnsanlar sustu, kendi içlerine çekiliverdi.

İşte o gün İstanbul Üniversitesinde de saat dokuzu beş geçenin haberi duyuldu. Hukuk Fakültesinde çalışan bir Alman profesör ağlayan, üzülen öğrencilerin durumunu gördü ve çok şaşırdı.

Derse girsin mi, girmesin mi bir türlü karar veremedi. Durumu anlatmak ve bilgi almak için rektörün yanına gitti. Ona:

-Efendim, ne yapacağımı bilemiyorum. Kararsızım. Derslere girmeli miyim acaba? diye sordu.

Rektör:

-Sizde böyle büyük bir adam ölünce ne yapılıyorsa onu yapın, yanıtını verdi.

İşte o zaman Alman profesör, kollarını iki yana sarkıtarak:

-Efendim, bizde bu kadar büyük bir adam ölmedi ki... dedİ

***             ***             ***

Onun büyüklüğünü Dünya Ulusları bile kabul etmişken, Marşımızı en güzel Marş diye sözünü bestesini güftesini dokunmadan seslendirebiliyorken, biz kendi değerlerimize nasıl sahip çıkmıyoruz…

Bu yazı toplam 891 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Güzide Kasim Arşivi
SON YAZILAR