Süleyman Akbulut

Süleyman Akbulut

TURİZM İLİNİN MÜZESİ, NASIL BUKADAR İLGİSİZ BIRAKILABİLİR?

TURİZM İLİNİN MÜZESİ, NASIL BUKADAR İLGİSİZ BIRAKILABİLİR?

Ne zamandır ziyaret etmek istiyordum.

Bu isteğimi haftanın ilk gününde yerine getirdim.

Ziyaretim Muğla Müzesine idi.

Muhabirlik dönemlerimde aktif olduğuna inandığım bir müzeydi Muğla Müzesi.

Hatta bu kadar fazla boş duran salonlarımız yok iken, etkinlik ve toplantıların gerçekleştiği ve dolduğu Mustafa Pabuçcuoğlu Salonu vardı, hala daha da var ama tercih ediliyor mu bilmiyorum.

Günümüzde salon zenginliğine sahibiz ama içleri boş. Döneminde Pabuçcuoğlu salonu dolup taşardı.

Konumuza dönmek gerekirse Muğla Müzesi birbirini kovalayan yıllarda o tanındığı günlerinden çok uzakta kalmış. Hiç unutmam, Turizm Haftaları kutlamalarının ve sergilerin tek adresiydi adeta.

Anlayamadığım da bu.

Turizmin başı çektiği yöre olan Muğla ilinin müzesi, nasıl olur da bu kadar ilgisiz bırakılabilir?

İlgisizlikten kastım ziyaretçi ilgisizliği değil, kurumsal ilgi.

Kurumlar ellerindeki kültürel hazinenin varlığını bilir ve korursa, o hazine sayesinde bulundukları şehirleri de kalkındırmayı başarırlar.

***

Muğla ilinin ilk müzesi olma özelliğine sahip Muğla Müzesi’nin, bünyesinde binlerce eser barındırmakta olduğunu, bir o kadar da bu eserlerin sergilenmesi açısından olan ihtiyaca karşılık veremediğini bilenlerdenim.

Taş eser, pişmiş toprak eser, ziynet eşyası, fosil ve etnografya açısından zengin bir seksiyona sahip ve 4 salon ile avlu olmak üzere 5 sergi salonu bulunan müzenin bulunduğu bina eski cezaevidir ve tescili bir eserdir de aynı zamanda.

Hal böyle olunca modern müzecilik anlayışı çerçevesinde yenilikler yapılmasına olanak tanınamamakta olduğunu tahmin etmek güç değil.

Bildiğimiz bu olumsuzluklara rağmen, değişen bir şey olmuş mu, olmamış mı diye gittik, müzeyi yerinde gördük.

Yıllardır sessiz sedasız kıyıda köşede faaliyet gösteren müzede çok bir şeyin değişmediği gibi daha da kötüye gittiğini gördük.

Adeta koca müze, mevcut binaya sıkıştırılmış durumda. Sadece bu kadar olsa iyi. Var olan ısınma sorununun hala devam ettiğini gözlemledik. Görevliler klimayla ısınacak yine kışın. Binanın kanalizasyon sistemi yoktu hala yok. Binanın ciddi bir restorasyona ihtiyaç olduğu bariz görünmekte.

Fiziki şartlarının yetersizliği gün be gün kendisi hissettirdiği müzeye, bir yandan Lagina, Stratonikeia ve kurtarma kazılarından kesintisiz olarak eserler gelirken, bir yandan da bu eserlerin sergilenme alanlarındaki sıkışıklık baş göstermekte.

Bunların yanında Türkiye’de ilk Trolian Park 1992 yılında Muğla Müzesi bünyesinde açıldı. Jeolojik çağlardan Cumhuriyet dönemine kadar hemen hemen her döneme ait bir koleksiyonu bulunan Muğla Müzesi’nde, şehre özgü değerler, sözünü ettiğimiz mekan sorunu nedeniyle sergilenememekte ve hatta depolara tıkıştırılmış durumda.

***

Oysaki söz konusu bu müze ayağa kaldırılabilse, insan sirkülasyonunun yok olması sorunuyla karşı karşıya olan müzenin bulunduğu kentsel doku da yeniden ayağa kalkacaktır ama ne mümkün?

“Böyle bir derdi olan mı var” diye sormadan da geçemiyorum?

Şehre her türlü kültürel yatırımların yapıldığına şahitlik ediyoruz ama bu yatırımların da içi doldurulamayıp, boş kalıyor.

İçlerinin nasıl doldurulması gerektiğinin planlaması yapılmadan kültürel yatırım olarak yansıtılıp, dikilen onlarca betondan önce, elde olan kültür değerlerini ayağa kaldırma ve ilimize kazandırmanın planlamasının yapılmasını arzu ederdik.

Bunun için de, yıllardır görmeyi ve duymayı hayal ettiğimiz kurumlararası ortak dilin önemi böyle zamanlarda ortaya çıkıyor.

Ne olurdu sanki odağında Muğla kültürü temasının olduğu bir konsensüsle bu kültürel hazineler ayağa kaldırılsa, her kurum “ben yaptım oldu” demekten vazgeçip, paydaş ve örnek bir çalışmayla, Muğla kültür ve kent dokusuna bir katkı koysa…

Ama nerede?

Bunlar sadece hayal.

***

Müzenin bulunduğu alan muhteşem bir tarih kokuyor. Müzesi, kütüphanesi ve belediye hizmet binasıyla ama in cin top oynuyor.

İnsan yok araç bolluğu var. Otopark haline dönüşmüş alan, söz konusu kurumlarda çalışanların otomobilleriyle dolup taşıyor.

İnanın Muğla şehri olarak, var olanı işleyememekte, geliştirememekte ve var olanı yok etmekte üstümüze yok.

Müzeyi gezerken, bir de “belki uzun zamandır müzeye giden ender ziyaretçilerden olabilir miydim” diye düşündüm.

Olur, mu olur. Müze terk edilmiş, atıl bir mekan gibi duruyordu.

İnanın yazık oluyor hem de çok yazık.

Neyse ki etrafla biraz sohbet edince içimize su serper nitelikte ve tamamen çabayla olacağına kanaat getirdiğimiz salon değişiklikleri ile bir tadilat konusunun gündemde olduğunu öğrendik.

Milyonlarca lirayla inşa edilmekte olan ve öngörülen süreye rağmen hala tamamlanamayan ve ne olacağı hala muamma olan Muğla Büyükşehir Belediyesi Bölge Müzesi tamamlandığında, bu kültürel hazine deposu Muğla Müzesindeki eserlere de yer açılsa ve Bölge Müzesi isminin altı bari bu yolla doldurulsa yerinde olmaz mı?

Olmayacağını biliyoruz.

Yarın da bu konuya ilişkin görüş ve önerilerimizi aktarırız.

Bu yazı toplam 1007 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Süleyman Akbulut Arşivi
SON YAZILAR