Yaratıcı Drama Liderliği Adayları Belgelerini Aldılar

Yaratıcı Drama Liderliği Adayları Belgelerini Aldılar
Eğitimde aktif bir öğrenme yöntemi olarak kullanılan yaratıcı drama konusunda liderlik eğitimine katılan 37 lider adayı, 320 saatlik eğitimi tamamlayarak...

Eğitimde aktif bir öğrenme yöntemi olarak kullanılan yaratıcı drama konusunda liderlik eğitimine katılan 37 lider adayı, 320 saatlik eğitimi tamamlayarak belgelerini aldı.

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi (MSKÜ) Yaşam Boyu Öğrenme Uygulama ve Araştırma Merkezi olarak yürütülen 320 saatlik Yaratıcı Drama Eğitmenliği/Liderliği eğitim programı sona erdi. MSKÜ Su Ürünleri Fakültesi’nde kurs bitirme sınavına giren katılımcılar, ardından 320 saatlik eğitimin sonunda 5. aşamayı bitirme belgelerini aldılar. Doç. Dr. Necdet Aykaç’ın koordinatörlüğünde yürütülen ve Zihni Derin Alışveriş Merkezi’nde bulunan Çağdaş Drama Derneği atölyesinde gerçekleştirilen eğitimlerden sonra, bitirme belgesini almaya hak kazanan 37 katılımcı, birlikte drama yapmanın mutluluğunu yaşadılar. Yaratıcı Drama Eğitmeni Doç Dr. Necdet Aykaç, belgeleri katılımcılara takdim etmeden önce yaptığı konuşmada; “Dramada hiçbir zaman tamam ben oldum demek yoktur. Drama sürekli öğrenmeyi ve kendini geliştirmeyi gerektirir. Belgelerinizi aldıktan sonra da çok okuyarak ve çeşitli drama çalışmalarına katılarak kendinizi geliştirmeye devam etmelisiniz” ifadelerini kullandı.  Ardından Yaratıcı Drama Eğitmenliği/Liderliği eğitim programına katılan ve 5. aşamayı tamamlayan 37 katılımcıya sertifikaları verildi.

Son Çalışmada Maden İşçilerini Andılar

Menteşe’deki Zihni Derin İş Merkezi’ndeki Çağdaş Drama Derneği atölyesindeki son çalışmalarında maden işçilerini anmak ve hangi şartlarda çalıştıkları konusunda farkındalık kazandırmak amacıyla çalışma hazırlayan katılımcılardan Fırat Kuluman, 60 dakikalık çalışması hakkında şunları söyledi: “ Madencilerin yaşantıları hakkında bir farkındalık kazandırabilmiş olmanın gururu ve mutluluğunu yaşıyorum. Elbette ki madencilik, maden işçiliği geçmişten günümüze kadar ele aldığımızda diğer sektörlerden daha fazla risk barındıran bir meslektir. O risklerin en hafifi 'madenci hastalığı' ki, dünyanın neredeyse her ülkesinde bu hastalık %10'un altında değil. Bir diğeri kesin haliyle can kaybıdır. Ümit Kıvanç'ın ‘16 Ton’ adlı belgeselinden aktardığı şekliyle ifade etmek sanırım doğru bir analoji sağlayacaktır: "Maden ocağı, içine insan giren ve genelde kömür çıkan yerin adıdır". Artan nüfusla beraber azalan istihdam oranları veya tersten bakarsak artan işsizlik, insanları bu işi yapmaya mecbur kılmıştır.  Böyle bir sektör yani madencilik sektörü illaki olmalı ve olacak deniyorsa da bununla ilgili alınacak tedbirler mutlaka alınmalı ve ilgiyle ince ince denetlenmelidir. Sadece maliyeti azaltmak üzerinden insan yaşamını hiçe sayan bir sektör olarak devam etmemeli. Farklı enerji kaynaklarına da yönelinebilir, neticede sanayi devriminin ilk yıllarında yaşamıyoruz. Bu şekilde daha güçlü olacağımıza inanıyorum ve elbette daha mutlu. 2014 Mayıs ayının ortalarında Soma'da patlayan bir maden ocağında yitirdiğimiz 301 can. Günlerce televizyonu açmadığımı biliyorum. Bazen bakkala veya çay kahve için bir yerlere otururken ya duyarak ya da ekrana gözüm takılarak maruz kaldım haberlerin devamına. Çok can yakıcıydı. Sedyeye ayağını koyarken 'ayakkabımı çıkarayım' diyen madenci. Ağlayan anneler, kardeşler, çocuklar. O günden günümüze devam etmekte. Drama planımı hazırlamadan bir ay kadar önce izlediğim Ümit Kıvanç’ın 16 ton adlı belgeseli planı hazırlamamı tetikledi. Herkeste gördüm o duyguyu içim kanaya kanaya. Hatırlamak lazım. Tazelemek lazım hafızaları ki yenileri yaşanmasın.”

Sevil OLUÇ

Bu haber toplam 845 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.