31 Mart 2024 yerel seçimlerinde muhalefetin elde ettiği zafer, Türkiye siyasetinde yeni bir dönemin kapılarını araladı. Seçim sonuçlarının üzerinden geçen 10 ayda, muhalefet ekonomik krizin etkilerini kullanarak erken seçim taleplerini sertleştirdi. Bu süreçte iktidar da elindeki hükümet gücünü yargı üzerinden kullanarak muhalefeti baskı altına almaya çalıştı. Bugün yaşanan siyasi gerilim, mahallelerde sıkça duyduğumuz “Bu kavga karakolda biter” sözünü hatırlatıyor. Ancak bu kez kavga, sadece karakolla sınırlı değil; siyaset sahnesinden adliye koridorlarına, hatta sosyal medyanın en ücra köşelerine kadar taşınmış durumda.

Seçimden Sokaklara: 31 Mart Zaferi ve Muhalefetin Sertleşen Tutumu

Muhalefet, 31 Mart 2024 seçimlerinde elde ettiği başarıdan aldığı güçle yeni bir siyasi strateji benimsedi. Artık sadece eleştiren değil, aynı zamanda iktidarı köşeye sıkıştırmak isteyen bir muhalefet profili çiziliyor. Ekonomik krizin derinleşmesi, hayat pahalılığı ve artan işsizlik gibi sorunlar, erken seçim çağrılarını daha da sertleştirdi. Muhalefet, bu kriz ortamını bir fırsat olarak görüyor ve erken seçimle iktidarı devralma hayalini gerçekleştirmek istiyor.

İktidarın Refleksi: Yargının Siyasete Alet Edilmesi

İktidar cephesi ise bu baskıya yargı üzerinden karşılık veriyor. Muhalif siyasetçiler, gazeteciler ve hatta sıradan vatandaşlar sosyal medya paylaşımları nedeniyle soruşturmalarla karşı karşıya kalıyor. Gözaltılar, davalar ve yargı kararları, adaletin tarafsızlığını sorgulatan bir noktaya gelmiş durumda. İktidar, yargı gücünü bir denge unsuru olarak değil, muhalefeti bastırma aracı olarak kullanmakla eleştiriliyor.

Türkiye: Açık Hava Hapishanesine mi Dönüşüyor?

Muhalefet partileri ve sivil toplum kuruluşları, Türkiye’nin bir “açık hava hapishanesi”ne dönüştüğünü savunuyor. İfade özgürlüğüne yönelik baskılar, basın üzerindeki sansür uygulamaları ve yargının bağımsızlığına dair soru işaretleri, demokratik alanın giderek daraldığını gösteriyor. Artık insanlar sadece söylediklerinden değil, düşündüklerinden bile yargılanma korkusu yaşıyor.

“Bu Kavga Karakolda Biter” Söyleminin Siyasi Yansıması

“Bu kavga karakolda biter” sözü, mahalle kavgalarında tarafların en sonunda adaletin önüne çıkacağını ima ederdi. Bugün Türkiye’de de siyasi kavgalar, seçim sandığında değil, adliye koridorlarında son buluyor. Ancak bu durum, demokrasinin sağlıklı işleyişine ciddi zararlar veriyor. Yargının tarafsız olması gereken bir sistemde, adalet mekanizmasının siyasi hesaplaşmalara alet edilmesi, toplumsal güveni zedeliyor.

Sandık mı, Karakol mu? Türkiye’nin Geleceği Nereye Gidiyor?

Türkiye’nin önünde iki yol var: Ya siyasi mücadele demokratik yollarla, yani sandıkta devam edecek ya da adalet sistemi bir hesaplaşma aracı olarak kullanılmaya devam edecek. Erken seçim tartışmalarının gölgesinde, Türkiye’nin gerçek meselesi demokrasinin nasıl bir zeminde yükseleceği sorusudur. Bu kavganın nerede biteceği ise sadece siyasi aktörlerin değil, tüm toplumun vereceği bir karardır.

Siyaset sahnesinde yaşanan bu gerilim “karakolda mı biter, sandıkta mı?” sorusunu sormamıza neden oluyor. Ancak unutulmamalı ki gerçek demokrasi, kavganın karakolda değil, halkın iradesiyle sandıkta sonuçlandığı bir sistemdir.