Muğla’da Yaşam IV

Muğla’da Yaşam IV
Pazaretsi günü başlayan “Muğla’da Yaşam” yazı dizimizin dördüncü gününde sosyo-kültürel alanlar ve yaşamı incelemeye devam edeceğiz. Kahveler...

Pazaretsi günü başlayan “Muğla’da Yaşam” yazı dizimizin dördüncü gününde sosyo-kültürel alanlar ve yaşamı incelemeye devam edeceğiz. Kahveler de sosyo-kültürel bir mekan olarak önemli yerlerdi. Kahvenin Türk kültüründe önemliliği bu mekanın boş zaman geçirme yeri olmasından ziyade

bu mekanın grubun sosyo-ekonomik konularının tartışıldığı bir platform olmasından ileri gelmektedir. Hamamlar ise yıkanma ve temizlenmenin dinsel kuralları içerisinde yerine getirildiği sosyo-kültürel mekanlardı. Eski Muğla da Türk kesiminin etkileşimi bu sosyo-kültürel kurumlar içerisinde

gerçekleşmekteydi. Sosyal etkileşim temelde ataerkil bir aile yapısının sık akraba ilişkileri, iyi komşuluk ve dinsel ilkeler çerçevesinden töre ve geleneklere bağımlı, dışa kapalı bir çevrede oluşmaktaydı. Muğla’da konut ünitesindeki mahremiyet diğer yörelerdeki mahremiyetten farklı değildir. Konut ünitesindeki mahremiyetin ve bunun sonucunda ortaya çıkan fiziksel çevre öğelerinin nedeni İslam dininden kaynaklanmaktadır. İslam dininin inançlarından birisi olan kadının mahremiyetinin zorunlu olması konutların planlanmasında ve hatta sokak örüntülerinin oluşmasında da önemli bir neden olmuştur.

***

Geleneksel Türk evinde görülen haremlik ve selamlık ayrımı Muğla evlerinde yoktur. Dini inanışların evlerin planlanmasında etkisi vardır. Ve bu etki üç özgün mahremiyet örneği ile vurgulanabilir: Bunlardan ilki yıkanma eyleminin gerçekleştirildiği gusülhanelerin gizli bir bölümde yapılmaları ve yıkanma eyleminin dini bir koşul olarak evin en gizli yerinde yapılmasıdır. Genellikle odanın bir duvarı içinde bir dolap şeklinde düşünülen bu küçük eylem alanı odaya girildiğinde fark edilmeyecek şekilde yapılır.

***

Muğla’daki konutların sofaya açılan odalarının hemen hepsinin pahalı olması odalar ile sofa arasındaki sosyal ve kişisel mahremiyetin elde edilmesi şeklinde yorumlanabilir. Kişisel mahremiyet, kişisel mekan düzeyinde bir oda içerisindeki mahremiyet yada birbirini izleyen eylemleri konu alan odalar arsındaki mahremiyettir. Diğer bir mahremiyet örneği ise misafir için seçilen odanın genellikle giriş katında ve eylemlerin, yaşamın geçtiği evin asıl bölümlerinden ayrı bir yerde düşünülmesidir.

***

Muğla’da kullanıcısının Türk olduğu konutlarda kafesler, tavan süslemeleri v.b. gibi yapı elemanları ile aile yapısı kadın erkek ayrımının daha serbest olduğu Rumlardan farklı olmaktadır. Konut üniteleri babanın hakim olduğu, annenin ise tüm evin dirlik, düzenliği ile ulaştığı aile yapısına göre yapılmışlardır. Bu konutlar bir avlu çevresinde yer alan, gerektiğinde aileden evlenen oğullara

gelecekte oda açabilecek nitelikte, mahremiyeti ön plana çıkaran, kendine özgü, basit iki katlı konutlardır. Aile yapısı geniştir. Bu genişlik ailenin ekonomik yapısı ile de ilişkilidir. Konutlar bazen akrabaları içeren büyük konaklar haline de dönüşmüştür. En azından bu tip konutlarda evlenen oğul için bir göz oda vardır. Yemekler beraber yenilip, içilir. Evin hakimi babadır ve disiplini simgeler. Konut bu aile yapısına göre düşünülmüştür. ikinci katta birden fazla odanın bir sofaya açılması ve bu odaların gece yatak odaları şekline dönüşmeleri konutun çehresini değiştirerek ailenin tüm bireylerinin kalabileceği bir şekle dönmesine neden olmaktadır Yerleşmedeki aile yapısı ataerkil

(pederşahi) görünümdedir. Sosyo-kültürel konular olan mahremiyet ve “psikososyal alan” yani “territoriality” bu ailenin uzantısı olarak fiziksel çevrede ve özellikle konut ünitesinde çeşitli görünümlerle ortaya çıkmaktadırlar. Mahremiyet konusuna ek olarak, evin çevresini saran yüksek duvarlar ve avlunun çevresinde şekillenme birer “territoriality” örneğidir.

Asar dağı eteklerinin ovayla birleştiği kısımdaki bahçelerin üzerinden bugünkü Aydın tarafından gelen ve Marmaris’e uzanan karayolu yapılmıştır, daha önce mezarlık olan bu yerler zamanla bozulmuş ve resmi kurumların yapı sahaları haline gelmiştir. Bugün Karabağlar yaylası eski kullanımına uygun

olarak değil de sayfiye yeri gibi kullanılmaya başlanmıştır. Şehirle yayla arasında kurulan sanayi sitesi gelecekte yaylanın gerek yeraltı suyu gerekse havasını etkileyecektir. Yaylaya özgü “Karaağaç”lar kurumuştur. Şehrin kurulduğu yerleşimin güney tarafındaki Karadağ etekleri kooperatif

evleri denilen bir dizi birbirinin benzeri evlerle yavaş yavaş kaplanmaya başlanmıştır. Banliyö yerleşimine benzeyen bu anlayış şehrin geleceğini ne şekilde etkiler bilinememektedir. Ancak Muğla kent dokusunun kurulduğu yamaç, şehre uğramadan geçen yeni Aydın, Marmaris – Denizli yoluna uzak ve sapa kaldığı için ve yeni yerleşimlerin bu yeni açılan yola yaklaşmak istemesi sonucunda zamanla Muğla kent dokusu yalnızlığına terk edilmiştir. Günümüzde Muğla evlerinin terk edilmelerinin ana nedenleri: Kullanım zorluğu ve yapısal sorunları olmasıyla birlikte, bu durumu asıl pekiştiren bir nedenle, aynı mahalledeki eski komşuların zamanla mahalleyi terk edip, yerlerine çevre

köylerden ve diğer illerden gelen insanların gelip yerleşmesidir. Çünkü sokakta eski yardımseverlik, güvence duygusu veya kişilerin eski dostlarını artık görememesi, sokaktan soğumasına neden olmuştur. Bu duruma karşılık bu evleri terk edip, yeni yerleşim alanlarındaki apartman hayatına kavuşmak, sokakta son kalan insanların tek özlemleridir. Ayrıca şehir, zamanla aşağıdaki düzlüğe yayıldığı için ve yeni ticaret alanları, okullar, kahveler ve eski kapı komşularının aşağıdaki düzlükte bulunmaları sonucu, ulaşımın güçlüğü meydana çıkmıştır. Bununla beraber özel otoların bu

sokaklarda rahat kullanılmamaları ve park etme sorunları, bu durumu pekiştirmiştir. Muğla kent dokusunun “Yaşayan Bir Kentsel Doku” gibi görünmesinin nedeni, içinde yaşayan insanların ekonomik sorunlarından kaynaklanmaktadır. Maddi durumları pek iyi olmayan aileler, zaten yakın bir

zaman önce çevre köylerden gelmiştirler. Dolayısıyla işçi olarak çalışan bu ailelerin, yeni yerleşim alanlarındaki kira ücreti yüksek olan apartmanlarda oturmaları mümkün değildir. Buna karşılık kentsel dokudaki “Eski Evlerin kiraları ve hatta fiyatları da ucuz olduğundan satın da alabilmektedirler.

Ekonomik güçleri sadece yiyecek ve içeceğe yeten bu ailelerin, bu evlerin bakımını yapmaları mümkün değildir. Fakat eski evlerin ahşap kısımlarının bakımı zor olduğu için, ahşap kısımları bozarak, birlikte duvarlar vb. yapmaktadırlar. Kereste ücretlerinin fazla olması ve bu evlerin mimarisine

uygun ürünleri verebilecek ustaların, turizm alanlarındaki yüksek ücretli işlerde çalışması, halkın bu evleri korumasını engellemektedir. Gerçekte, bu evlerde yaşayan bu insanların evlerin orijinal durumlarını korumak gibi bir kaygıları da yoktur. Zaten maddi durumu düzelir düzelmez bu evleri ya terk etmekteler ya da sessizce, evin bazı kısımlarını yıkarak geri dönüşü zor bozulmalara yol

açmaktadırlar.

Devam Edecek

Bu haber toplam 534 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.