Muğla’da sinema denildiğine akla ilk gelen “Zeybek Sineması” ve sektörün kilometre taşı diyebileceğimiz kıymetli büyüğümüz Erol Kutlay’dır. Erol Kutlay ile birlikte sinemacılık kariyeri ve Muğla’da sinema sektörüyle ilgili röportaj yaptık. İşte sorularımız ve Erol amcamızın samimi yanıtları…
-Merhaba Erol Bey, sizi tanıyabilir miyiz?
-Tabii merhaba, ben Erol Kutlay. 01.02.1940 yılında Muğla’da doğdum. İlkokul 3. Sınıfa kadar Saburhane’de okudum. Sonraki iki sınıfı Cumhuriyet Okulu’nun mevcut yerinde okudum. Böylelikle ilkokulu bitirdik. Tabii ekonomik şartlar doğrultusunda babam fakir aile reisi olduğu için okulu devam ettirme şansım olmadı. İlkokul mezunu olarak 13 yaşında çalışmaya başladım. Babamdan berberlik öğrendim, berber çıraklığı yaptım. Sonra da çarşıda Muğla gazozu satmaya başladım. Bir gün gazoz satarken kapağını testereyle patlattım. Gazoz kapağını testereyle patlattığında o kapak silah gibi gümler. Herkesin içesi gelir. Ben öyle yaparken beni bir ustam gördü. ‘Gel ben sana makinistlik öğreteyim’ dedi. O arada Kulüp Sineması'nda makinistlik çıraklığına başladım ve oradan bugüne kadar mesleği devam ettirdim.
-Sinemayla nasıl tanıştınız?
-Sinemayla tanışmam Muğla’da çarşıda gazoz satarken ustamın beni görüp ‘Sana makinistlik öğreteyim’ demesiyle oldu. 1969 yılına kadar makinist çıraklığı yaptım ve 1969 yılında ustamın yanından ayrılıp kendim bir ortak buldum ve şu anki mevcut Konakaltı Kültür Merkezi’nde Bahar Sineması adında yazlık sinema yaptım. Yaptım ama Esnaf Kefaret’ten almış olduğum on bin lira krediyle elimizden geldiği kadar sinemayı işletmeye çalıştım. Ama tabii her şey borç harç içinde olduğu için bir türlü yüzümüz gülmedi. Hep devamlı çalış çalış bir yere kadar çalıştık. Daha sonra Muğla’da Şeref Sineması, Zeybek Sineması ve Ferayi Sineması adında başka yazlık sinemaları açtım. 1973 yılında bir tütün dükkânının taş duvarları kalın olduğu için içindeki toprakları kazıdık oraya kışlık sineması yaptık. Onun da adını Kışlık Bahar Sineması koydum. O zaman mevcutta Bahar Sineması, Zeybek Sineması ve Belediye Sineması olarak 3 sinema faaliyet gösteriyordu Muğla’da. Sinemacılık hayatım böyle sürdü. 1995 yılında Belediye Sineması'nda işletmeciyken elektrik kontağından yangın çıktı. O yangın sinemayı tamamen yaktı. 1969 yılından beri kullandığım bütün iş makinelerim her şeyim yandı. Borç harç devam ediyorken tabiri caizse çırılçıplak kaldık. O zamanlarda küçük Zeybek Sineması vardı. Sahibi Hacı Ahmet Bey beni çağırdı, anahtarı verdi. ‘Ben senden kira falan istemem yeter ki benim binamı çalıştır’ dedi ve geldik buraya. O günden bu güne devam ediyor ama sıkıntılar bitmedi. Malum pandemi de olunca işler tamamen geriye doğru gitti ve sinemayı kapatma kararı aldım. Buradaki malzemeleri belediyeye hibe etmeyi karar vermiştim. Tam eşyalar gidecekken Menteşe Belediyesinin o dönemki mevcut başkanı Bahattin Gümüş, ‘Eşyaları bir yere verme biz bu sinemayı çalıştıracağız’ dedi. Bu şartlarda sinema hâlâ devam ediyor.
- Bu işe ne zaman başladınız? Kaç yıldan beri sinema sektöründesiniz?
-Bu işe 1955 yılında ilkokuldan sonra makinist çıraklığı olarak başladım. Gündüz sabahleyin saat 9’da geliyordum. Sinemanın temizliklerine bakıyordum. O zamanlar sinema salonlarında kabuklu kuruyemiş yenebiliyordu, sabah hemen onları temizliyorduk. Öğle seansı olduktan sonra ben makinelere çıkıyordum. Bir süre orada durduktan sonra bana ‘sen gişeye gir’ dediler. Öyle 1955 yılından 1969 yılına kadar ustam Mustafa Bobin’in ve Baki Soydan’ın sinemasında çalıştım. Zaten ondan sonra 1969 yılında kendi işimi kurdum. Çıraklığı da sayarsam 55 yıllık sinemacıyım diyebilirim.
“Bu mesleğin bu kadar parasal anlamda güç olduğunu bilseydim yapmazdım.”
- Bu mesleği yaptığınız için mutlu musunuz?
Tabii öncelikle bu mesleği yaptığım için çok mutluyum ama bu mesleğin bu kadar parasal anlamda güç olduğunu bilseydim yapmazdım. Biz o zaman bu sektöre girdik ama biraz toplumun sahip çıkmasından dolayı. Mesela bunda en büyük hatıram sinemayı açtım, makine lazım. İzmir’e makine kiralamaya gittim. Gittiğim şirkette oranın sahibi Cavit amca vardı. Cavit amca bana fiyatta yardımcı oldu ve onun sayesinde iyi makineleri alabildim. Velhasıl bu işi yaptığım için çok mutluyum ama sahip çıkılmak da önemli.
-Sinemaya olan eski ilgi hâlâ devam ediyor mu? Sinemaya olan ilgili nasıl değerlendirirsiniz?
-Sinemaya olan ilgi eskisi kadar güzel değil tabii. Sinemanın en güzel yılları 1995-2000 yıları arasındaydı. 1973 yılında sektör kriz geçirdi. O yılda tüm sinemalar mağdur oldu kapandı. Şimdi ise devlet sahip çıkıyor, Kültür Bakanlığı sinemaların kapanmasını istemiyor. Elinden geldiği kadar yardımcı oluyor devlet. Gün geçtikçe dijitallerde, televizyonlarda kanalların çok olması sektörü etkiliyor. Bir de ayrıca sinema çok pahalı bir meslek. Bunun için toplum sinemalara gidemez oldu. Burada benim kararımla biletler çok uygun fiyata. Çünkü ben her şeyin parayla olmadığını düşünüyorum. Sinemaya gidemeyen aile buraya gelsin, çocuklar sinemayı görsün, sinema kültürünü öğrensin. Benim amacım bu. Hatta sinemada çalışan elemanlarıma eğer ki çocuklar gelip de mısırı alamayıp uzaktan bakarsa onlara mısırı hemen verin diye tembihledim. Herkes sinemaya gidebilsin, herkes sinemada mısır yiyebilsin.
-Zeybek Sineması, Muğla merkezde aktif olan olan tek sinema. Bunun avantajını ya da dezavantajını yaşıyor musunuz?
-Evet biraz avantajını yaşıyoruz. Çünkü piyasaya gelen filmler her sinemaya aynı dönemde geliyor. Muğla’da tek sinema burası olunca müşteri açısından bunun avantajını yaşıyoruz. Ama bu meslek kolay bir meslek değil.
- Dijital platformlarda filmlerin artması sinemayı etkiledi mi?
-Elbette etkiledi. İnsanlar artık sinemaya gelmek yerine evinde oturup izliyor. Ama sinema kültürüne alışık olanı etkilemedi. Zaten bu kültüre alışık olan hâlâ ne olursa olsun sinemaya geliyor. Sinema zevki başka. Çünkü bizdeki ses sistemi çok kaliteli. Yani tek sinemayız diye müşteriye monofilmler izletmiyoruz.
-Sinemanın geleceğini nasıl buluyorsunuz?
-Sinemanın geleceğini pek parlak göremiyorum dijitaller dolayısıyla. Ama ne kadar parlak olmasa bile sinema kültürü bitmez. Kesinlikle bitmez. Hiç yok dediğimiz bir anda yapımcılar bir film yapar ve bütün şeyi diriltir. Mesela Atatürk ülkeyi kurtardığı gibi sinemayı da kurtardı. Atatürk’ün çocukluğunun anlatıldığı ‘Mustafa’ filmi vizyona girdiğinde patlama yaşadık. Herkes geldi, tüm öğretmenler öğrencileri getirdi. Bizim de yüzümüz güldü. Bunun gibi bir film çıkar sinema sektörü patlama yaşar. Kültür Bakanlığı da sinemaların kapanmasını istemiyor bu yönde teşvik ediyor. Sinemanın geleceği parlak olmasa bile asla bitmez.
“Muğla sinema sektöründe Erol abisini çok arar”
Röportajımızın sonunda Muğla’daki sinemanın yaşamasını istediğini söyleyen Erol amcamız, “ İleride bu işi yapacak çalışanlarıma vasiyetim ise bu işi yaparken garibanların sinemayı bedava girmesidir. Muğla sinemasız kalmaz ama ilerleyen günlerde Muğla Erol abilerini çok arar.” dedi.