AYNI GEMİDEKİ SAMİMİ İNSANLARI ALKIŞLIYORUZ

Elvan Göçer

Bazıları hep neden güvertede, kamarada?  Bazıları da neden kazan dairesinde? Mutfakta? Miçoluk yapmakta? Hiç düşündünüz mü? Aynı gemide olmak gemi batarsa hep beraber yok olmak anlamına gelmiyor mu yoksa? Ya da gemi batarken bazıları kendilerini güvence altına mı aldılar sorusu geliyor akıllara bu kadar rahat vurdum duymaz tavırlarını görünce.

Çünkü bu kişilerde vatan memleket sevdalısı olma özelliğinden fazla; makam, şan, şöhret sevdalısı olma özelliğinin daha ağır bastığını görmek birçok kişinin dikkatinden kaçmamıştır. İyi olanların değil iyi oynayanların itibar gördüğü dönemde kamarada ne kadar iyi oynarsanız oynayın, gemi batınca kamarada, güvertede beraber batacak.

Sizlere bırakılan siyasi mirası kendinize hibe edildi sanmayın. Emanet oturduğunuz koltukları emanet edilen makamlar zamanı ve saati geldiğinde el değiştirecektir. O koltukları kirletmeden, emanet olan siyasi mirasa zarar vermeden, kısacası emanete hıyanet etmeden devretmeye özen göstermek erdemliliktir.

Biliyorsunuz rüzgar sadece zayıf ve kuru dalların yapraklarını savurur, dalına bağlı, besinini iyi alan yaprağı fırtına da boran da koparamaz. Aynı kuru yaprak misali, güvertenin uzundaki insanın da sağlıklı tutunacak yeri olmadığı için denizin biraz fazla dalgalı olmasından ilk etkilenecek olanlar güvertenin en ucundakilerdir. Zamanında en zirvedeyim diyerek böbürlenen, burnu Kaf Dağı’nda olanlar için en ufak dalda korkutucu bir hal olarak karşılarına çıkacaktır. Ayakları yere sağlam basmayanlar, geminin asıl yükünü taşıyan emeğini üstlenen miçoluk yapanları aşağılayıp küçümseyenler için en küçük dalga ürkütücü ve korkunçtur. İşte güvertede sefa sürerek yolculuk yapanlar gerek dalgadan korktukları gerek ölümden korktukları için en ufak dalgalı denizde ilk gemiyi terk edecek olanlar arasında en önde olurlar. Dalgalı denizde ilk karşılarına çıkan daha büyük gemiye ilk önce kapak atacak olanlar aslında en başta inananlar değil ikna edilenlerdir. Bugün senin ikna ettiklerini yarın bir gün bir başkasının gelip ikna edebileceğini göz önünde bulundurursak; gidenin arkasından vah tüh demenin bir öneminin olmadığını kendi sağlığımız açısından hafızamızda yer etmesinin faydasını görürüz diye düşünüyorum.

Var oldukları makamlara kendilerinden başkasına faydası olmayanların yokluğu belki varlığından daha hayırlı olacaktır. Fazla değil; günümüzden on yıl ya da on beş yıl öncesinde ki veya beş yıl öncesi zaman diliminde ne oldukları, yaşam koşulları, çevreleri ile insani ilişkilerini çok iyi bildiğimiz kıymetli yetkili ve temsilcilerimizi tıpkı güvertenin ucundaki burunları Kaf Dağı’nı gören, en alt gemi personeli olan miçolara tepeden bakanlara benzeyen ikna edilmişlere benzemeleri kadar büyük tesadüf olmalarını kırk yıl düşünsek aklımıza gelmezdi sanırım. Eeeee kavun değil ki insan oğlu, geminin kaptanı koklayarak insanlıklarını, iki yüzlülüklerini hemen anlasın, bilsin. Zaman her şeyin ilacı; gün ola harman ola! Gün doğmadan neler doğar, bekleyip görelim… ikna edilmişlerin içten içe günden güne besledikleri kinde, nefrette, beslendikleri güç zehirlenmesi ile kendilerine panzehir bulamayacak duruma düştüklerini canımız sağ olursa izleyip göreceğiz.

Eski bir il başkanı düşünün, yine mevcutta devam eden il başkan yardımcısı düşünün ki il başkanı görevden affını istese il başkanlığında temsil görevini yapacak  bu arkadaşımızın  temsil ettiği siyasi partinin adını yazdığı (yazamadığı)köşe yazılarında yanlış yazdığına şahit oluyoruz. Bu arkadaşımız eğer partisinin adının yazılışını bile doğru yazamıyor ise günümüzde siyasetin adını dahi anmanın bir öneminin kalmadığını anlıyoruz. Muhalefet partilerinden ne farkları kalıyor diye düşünmeden geçemiyoruz. Aslında bu kişilerle geminin bu güne kadar batmadan ilerlemesi zaten mucize gibi bir şey olmuş

Geleneğimizi bozmayalım o vakit; hak edeni ellerimiz kızarana dek alkışlayacağımızın sözünü verdik sözümüzde durmaya devam ediyoruz; her ne olursa olsun, fırtınada, boranda, yağmurda, çamurda, varlıkta yoklukta her ne olursa olsun gemiyi terk etmeyen gerçekten samimi ,kendi menfaatlerinden çok karşısındaki kişinin menfaatini düşünen, gönlü zengin samimi olan, geminin güvertesinde olmuş kamarasında olmuş, mutfağında olmuş mevki gözetmeden geminin ilerlemesi için mücadele eden güzel insanları samimiyetle  canı gönülden avuç içlerimiz kızarana dek  alkışlıyoruz. Sevgiyle…