UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan ve dünyanın en büyük mermer kentlerinden biri kabul edilen Stratonikeia’da kazılar, 1977 yılından bu yana aralıksız sürdürülüyor. Çalışmalar, yılın 12 ayı boyunca devam ediyor.
Stratonikeia ve Lagina Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Bilal Söğüt, Karia bölgesinin önde gelen yerleşimlerinden Stratonikeia ve Lagina Kutsal Alanı’nda farklı dönemlere ait yapıların kazı, restorasyon ve belgeleme işlemlerini titizlikle yürüttüklerini aktardı.
Kentin merkezinde, dört ana caddenin kesiştiği noktada konumlanan kütüphanenin Helenistik Dönem’de inşa edildiğini, Roma Dönemi’nde ise yeniden düzenlenerek M.S. 4. yüzyılda mozaiklerle süslenmiş halde kullanılmaya devam ettiğini belirten Söğüt, yapının mimarisine dair dikkat çekici bilgiler paylaştı. Mozaiklerde yer alan yazıtlardan, kütüphanenin Efesli bir usta tarafından inşa edildiği anlaşılmış durumda.
Yaklaşık beş yıldır sürdürülen kazılarda, kütüphanenin giriş alanları, Güney Cadde ile bağlantı noktaları, portikolar, avlu bölümü, okuma salonu ve bitişiğindeki mekanlar büyük ölçüde ortaya çıkarıldı. Ayrıca yapı kompleksinde hamam, çeşme ve çeşitli kamuya ait dini yapılar da yer alıyor.
Prof. Dr. Söğüt, M.S. 610’lu yıllarda bölgede meydana gelen büyük bir depremin ardından kentin küçüldüğünü ve kütüphanenin kullanım dışı kaldığını aktardı. Ancak yapının geçirdiği evreleri ayrıntılı şekilde belgelediklerini belirterek şu ifadeleri kullandı:
“Kütüphanenin tüm evrelerini, kurulduğu günden yıkımına kadar geçirdiği değişimleri, ardından tekrar kullanıma nasıl kazandırıldığını tespit ettik. Avlu kısmına ait sütunlar ve üstyapı unsurlarını gün yüzüne çıkardık. Önümüzdeki süreçte bu sütunların bir kısmını yeniden ayağa kaldırarak, antik çağın görkemli kütüphanelerinden birinin ihtişamını ziyaretçilere göstermek istiyoruz. Artık yapının tüm planına sahibiz. Üstelik bu planın, Anadolu’da bilinen diğer örneklerden ayrıştığını ve Kuzey Afrika’daki bir kütüphaneye örnek teşkil ettiğini belirledik.”
Söğüt, kütüphaneye dair ulaşılan verilerin, Stratonikeia’nın kültürel zenginliğini daha da görünür hale getirdiğini ve yapının, dönemin mimari anlayışını anlamak açısından önemli bir örnek oluşturduğunu da sözlerine ekledi.