Askeri Disiplin mi, Siyasi Baskı mı?
Askeri Darbelerin Asker Muhalifleri Derneği (ADAM-DER) tarafından yayımlanan bildiride, Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganı attıkları için TSK’dan ihraç edilen teğmenlerin durumuna dikkat çekiliyor. Bu genç subaylar, yalnızca Atatürk’e bağlılıklarını dile getirdikleri için “disiplinsizlik” ile suçlanıyor. Oysa askeri disiplin, keyfi yorumlarla değil, hukukun sınırları içinde tanımlanmalıdır. “Kanunsuz suç, emirsiz emre itaatsizlik, tanımsız disiplinsizlik olmaz!” ifadesi, bu hukuksuzluğa karşı güçlü bir itiraz niteliği taşıyor.
Darbelerin Gölgesinde Hukuksuzluklar Tekerrür Ediyor
Bildiride 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbeleri dönemlerinde yaşanan hukuksuzluklara da gönderme yapılıyor. O dönemde de pek çok insan, düşünceleri nedeniyle yaftalanmış, baskılara maruz kalmıştı. Bugün, benzer bir zihniyetle, farklı düşünen ya da iktidarın hoşuna gitmeyen ifadeler kullananlar aynı baskı araçlarıyla susturulmak isteniyor. Bu durum, demokratik toplumların temel değerlerine aykırı olduğu kadar, hukukun üstünlüğünü de zedeleyen bir yaklaşım.
Dayanışma Zamanı: Sessizlik Suça Ortak Olmaktır
ADAM-DER’in çağrısı yalnızca askeri personel için değil, toplumun tüm kesimleri için bir uyarı niteliği taşıyor. Haksızlığa uğrayan teğmenler, bugün susarsak yarın başka bir meslek grubunun, başka bir bireyin hedef alınabileceğini hatırlatıyor. Demokrasi, ancak dayanışmayla güçlenir. Bu yüzden mesele sadece birkaç teğmenin meselesi değil, bir bütün olarak hukuka ve adalete sahip çıkma meselesidir.
ADAM-DER’in bildirisi bize gösteriyor ki, hukuk devletlerinde en büyük tehlike haksızlığa uğrayanların yalnız bırakılmasıdır. Bu yüzden herkes için adalet, herkes için özgürlük talebini yüksek sesle dile getirmeye devam etmek zorundayız.