Prof. Dr. Ozan Bahar’ın Örnek Alınası Yaşamı

Prof. Dr. Ozan Bahar’ın Örnek Alınası Yaşamı
Röportaj NEVAL ÇOLAK - Öğrencilerine ve okuyucularına hayat dersi vermeye devam eden Emekli Jandarma Yüzbaşı Prof. Dr. Ozan Bahar’ı tanıyalım.“Prof....

Röportaj NEVAL ÇOLAK - Öğrencilerine ve okuyucularına hayat dersi vermeye devam eden Emekli Jandarma Yüzbaşı Prof. Dr. Ozan Bahar’ı tanıyalım.

“Prof. Dr. Ozan Bahar’a, 4 Aralık 2017 tarihinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından, Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki ilk bedensel engelli tekerlekli sandalye kullanan Dekan Sıfatıyla “Engelleri Aşanlar - 2017” ödülü verilmiştir. 2018 yılında Ankara Congresium Fuar alanında 3 Binden fazla katılımcının olduğu TEDx Ankara’da da bir konuşma yapmıştır. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ozan Bahar, 1996 yılında Muğla İl Jandarma Komutanlığı’nda Yüzbaşı iken görev dönüşü kaza yapmış ve belden aşağısı felç olmuştur. Yüzbaşı Ozan Bahar tekerlekli sandalye ile çıktığı akademik yolculuğundan profesörlüğe kadar giden yolculuğunu ‘Vazgeçme’ isimli kitabında kaleme almıştır. Kitabın Kişisel gelişim ve motivasyon kategorisinde “İnkılap 92. yıl” yayınevinden de çıkması çok önemli bir prestij olup bu isimle Türki’ye de çıkan ilk kitap olma özelliğini taşımaktadır.”

“Vazgeçme” kitabını yazma hikâyesinden, hayatının dönüm noktalarını gazetemize anlatan Bahar’la röportajımız şu şekilde;

Ozan Bahar Kimdir?

1971 Mersin-Silifke doğumluyum. Evli ve bir çocuk babasıyım. 1992 yılında Kara Harp Okulu’ndan Jandarma Teğmen olarak mezun oldum. 1992-1993 yılları arasında İstanbul Tuzla Piyade okulundaki eğitimimin ardından, 1993 yılında Foça Jandarma Komando Okulu’nda komanda eğitimini tamamladım. 1993-1994 yıllarında Jandarma Subay Okulu Temel Kursunu dönem birincisi olarak bitirdim, aynı yıl Diyarbakır Silvan’da göreve başladım. 1995-1996 yıllarında yaptığı Ergani Jandarma Komando Bölük Komutanlığı’nın ardından Muğla İl Jandarma Komutanlığı’na atandım. 2 Ekim 1996’da geçirdiğim bir trafik kazası sonucu yaşamımı tekerlekli sandalye ile sürdürmeye başladım. 2002 yılı Mayıs ayında Türk Silahlı Kuvvetlerinden Jandarma Yüzbaşı rütbesiyle malulen emekli oldum. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nin açmış olduğu sınavları kazanarak İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi kadrosundan İktisat Bölümünde Araştırma Görevlisi olarak göreve başladım. 2006 yılında yardımcı doçent, 2007 yılında doçent ve 2013 yılında profesör unvanını aldım. Ayrıca 2014-2018 yılları arasında Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Turizm İşletmeciliği Araştırma ve Uygulama Merkez Müdürü ve Turizm Fakültesi Dekanı olarak görevde bulundum.Halen Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Ana Bilim dalında görev yapmaktayım.

Kitap Yazmaya Nasıl Karar Verdiniz?

İlk 2006 da İktisat Fakültesi’nde ders vermeye başladım. Güz ve bahar dönemi yaklaşık toplamda bine yakın öğrencinin dersine girdim. İlk derslerde Çanakkale, Kurtuluş Savaşı, şehit nedir, gazi nedir, Güneydoğu’da yaşanan olaylar hala bu ülkenin verdiği şehitler dolayısıyla siz burada niye oturuyorsunuz, niye çok çalışmalısınız vatan için, ülke için bu ülke için kimler bedel ödemiş, bastığımız her metrekarede bir şehidin kanı var. Bizim çocuklarımız tarihini ve geçmişini bilmiyor. Bu ülkenin nasıl fedakârlıklarla hangi zorluklarla kurtarıldığını farkında değil. Tarihi okumuyoruz, tarihimizi bilmiyoruz. Ben naçizane ilk derslerimde bunu anlatıyordum. Son derslerimde de ilk birkaç yıl 120 filmini izletiyordum. Sonra dedim ki son derslerimde hayat hikâyemi anlatayım insanlar moral motivasyonsuzluk yaşıyor. Hayata karamsar bakıyor. Hikâyemi anlatmaya başladıkça çok güzel sonuçlar aldım. Öğrencilerimden iki tanesi, 14 haftalık dönemin son dersi. Çocuklardan biri o derse geldiğinde intihar etmeyi düşünüyormuş. Benim hayat hikayemi dinledikten sonra intihardan vazgeçtiğini söyledi. Yüzlerce öğrencim, hayata karamsar baktığını, iktisat bölümüne geldiğini ama ben niye geldiğini, okulunu, fakültesini sevmediğini kafalarına çok gereksiz şeyleri taktıklarını ama beni dinledikten sonra hayata tekrar tutunduklarını söylediler. Bana hala yazarlar. Öğrencilerden aldığım geri dönüşler hem de 2012 yılında Ege’nin “akil adamları” geldi üniversitemize. Rektör Bey benim asker kişiliğimi bildiği için toplantıya davet etti. Ege’nin akil adamlarına hayat hikâyemden bahsettim. O toplantıya katılan heyet, “bu anılar sizinle mezara gitmesin, muhakkak bunları kitaba dönüştürün” dedi. Öğrencilerim, eski askerlerim ve en son Ege’nin akil adamlarından aldığım dönüşler, düşünceler kitap yazma düşüncemi pekiştirdi. 

Vazgeçmediniz. Sizi Vazgeçirmeyen Neydi?

Kazayı yaşadıktan sonra yüzbaşılıktan profesörlüğe geçme döneminde çok zor zamanlar yaşadım. Eşimden Allah razı olsun. En kötü zamanımda yanımdaydı. Benim gibi bir insana katlandı. Yaşadığım moral bozukluklarını atlatmamda ve beni birçok şeye yönlendirmede ondan aldığım güçle bugünlere geldim. Onun o varlığı, desteği beni hayatta tuttu. O bu desteği sağlamasaydı bugünlere gelir miydim orası koca bir soru işareti. Eşimle görücü usulü evlendik. Nişanlıydık, kaza öncesi Ergene Komando Bölük Komutanı iken benim bir devre arkadaşım şehit oldu ben bunun şehit olduğu yere gittim. Nişanlıma dedim ki, biz askeriz kaza geçirsem, bir şey olsa sen yine benimle hayata devam eder misin. Ozan böyle şeyleri konuşma olursa bakarız demişti. Evet, bakarız bir ihtimal. Eşimin babası da asker. Bir askerin hayat tarzını çok iyi biliyor. Biz evlenirken hep bunları konuştuk. Bana hep şunu söylerdi; “Benim babamda asker, asker kızı olarak neler yaşayacağımı tahmin edebiliyorum ve bu hayatı, seni kabul ediyorum.”Sevgilim, hayat arkadaşım, can yoldaşım, hikayemin esas kahramanı, bunca yıl beni sırtlayan omuzlayan varlığıyla her daim bana huzur, sevgi ve güven veren eşim Hesna Ceylan Bahar beni vazgeçirmedi.

Öğrencilerinize Ders Anlatırken Kendi Hayatınızdan Örnek Vererek Anlatıyorsunuz, Neden?

Evet, kendimden ve kendi hayatımdan örnek veriyorum. Mesela, yeni tekerlekli sandalyem geldi 6 Bin Euro, İsviçre malı. Altımda kullandığım minder, özel minder Amerika’dan geliyor.  İktisat dersinde bir konu açılıyor yaşadığım bizzat özümsediğim konular olunca bu doğrultuda anlatıyorum. Sınanmamış, yaşanmamış acılar olaylar üzerine konuşmak kolaydır. Hem başkasının hayatı beni ilgilendirmez hem her anlamda rol model olmak hem de birtakım olayları yaşayıp bildiğim için kendimden örnekler verdiğim zaman çocukların gönlüne daha çok hitap ediyor. Çok detaya girmeyip yüzeysel anlatıldığı zaman konular öğrenciler dersler geçerler fakat dönem sonunda akıllarında hiçbir şey kalmaz. 3 sene sonra bakar ki bomboş. Benden öğrenciler sınavlarda zorlandıklarını söylerler ama bunda olumsuzluk yok. Onların lehine yaptığımı farkındalar. Bunu dönüşlerden de görüyorum.

Ozan Bahar’ın Bizlere Önerileri Neler?

Bir Kızılderili atasözü der ki, dünyadaki her bitki bir hastalığa şifa olmak için yaratılmıştır. Dünyaya gelen her insan da bir görev için yaratılmıştır. Allah hiçbir varlığı yarattığı hiçbir canlıyı boşu boşuna yaratmamıştır. Yarattığı insanı meleklerden bile üstün görmüş melekleri insana secde ettirmiş. Her şeyi insan için insanı da kendi için yaratmıştır. Bu bağlamda hepimizin bir rolü var. Hiçbirimiz dünyaya boşu boşuna gelmedik. Allah herkese farklı yetenekler, farklı meziyetler vermiş. Önemli olan ben neye sahibim, benim yeteneğim ne? Benim gücüm ne? Bir kere sağlığın yerinde elin ayağın çalışıyorsa en büyük güce sahipsindir. Derslerimde hep bunu söylüyorum, elin ayağın çalışıyor benim gibi dokuz katlı binayı iki askerin omzunda derse gitmek için çıkmış değilsin. Engelli tuvalet yok tuvalet ihtiyacı için düşünüyorsun nerede tuvaletimi yapacağım. Tuvalet ihtiyacın geldiğinde biri seni kucaklayıp klozete oturtturuyor mu, hayır. Yemek istediğin zaman istediğin her şeyi yiyebiliyor musun, evet. Ben kazadan sonra bir çay bir simit yiyemedim. Öğrenciler, insanlarımız, gençlerimiz neye sahip olduklarını bir kere bilmeli. İnsan engelleri severek, çalışarak, üreterek aşmalı. Dünyaya gelmişse bir amaç edinmeli. Bir hedefimiz olmalı. Hayat amacımızı, kimliklerimizi kaybetmemeliyiz. Bu amaç doğrultusunda insanlara faydalı olma noktasında her şeyin en iyisini yapma gayretinde bulunmalıyız. Martin Luther King’in dediği gibi “Eğer sizden sokakları süpürmeniz istenirse Micheangelo’nun resim yaptığı, Beethoven’in beste yaptığı veya Shakespeare’in şiir yazdığı gibi süpürün. O kadar güzel süpürün ki, gökteki ve yerdeki herkes durup, burada dünyanın en iyi çöpçüsü yaşıyormuş desin.” Bize de harp okulunda bunu öğrettiler, her şeyi en iyi şekilde yapmayı. Allah işini kul eliyle yapar ledün ilmini bilmeyen bunu kul yaptı zanneder. Hayat amacını kişi yakaladığı an dünyanın en mutlu insanıdır. Ne olursa olsun, anneni mi kaybettin, babanı mı kaybettin, kardeşini mi kaybettin, ayağını, kolunu mu kaybettin, işini mi kaybettin hepsi bir travma ama hayattan bunlar vazgeçmek için birer neden değil. Bunların hepsinin hak katında bir nedeni vardır. Hiçbir şey hikmetsiz değildir. Nefes alıyorsak, kalp atışımız varsa hayattan vazgeçmememiz gerekiyor. Her zaman insanlara yararlı olmak için çabalayacağız. Neyden vazgeçmeli insan? Olumsuz düşünceden, korkudan, endişeden, kıskançlıktan, hırstan, hasetten, şehvetten, hırsızlıktan, kötü düşünceden insan vazgeçmeli.

Bu haber toplam 8598 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.