“SEN KADINSIN…”

“SEN KADINSIN…”
Eğitim ilk önce ailede başlar. Çocuklar terbiyeyi, ahlakı veya bir ortamda nasıl hareket etmesi gerektiğini evde ebeveynlerinden öğrenir. Bir erkek çocuk, babasını gözleyerek erkek gibi davranmayı öğrenir. Annesini model alan...

Eğitim ilk önce ailede başlar. Çocuklar terbiyeyi, ahlakı veya bir ortamda nasıl hareket etmesi gerektiğini evde ebeveynlerinden öğrenir. Bir erkek çocuk, babasını gözleyerek erkek gibi davranmayı öğrenir. Annesini model alan bir kız çocuğu da, bir kadın gibi davranmayı öğrenir. Nasıl terbiyeyi ve ahlakı ebeveynlerinden öğreniyor ise şiddetle de öyle tanışırlar aslında. Anne veya baba, çocuğuna “kavga kötü bir şeydir, kimseye şiddet uygulama” gibi cümleler söylese de eğer evinde kavga ve şiddet var ise söyledikleri anlamsız kalır. Gördükleri bilinçaltına yerleşir çocuğun.

Kadın erkek ne kadar ülkemizde eşit gibi görünse de maalesef ki bu durum uygulamaya geçince öyle olmuyor. Bu eşitsizliğin nereden geldiğini hiç düşündünüz mü?

Kız çocuğunun ayrımcılığı ilk başta evdeki eğitimde başlıyor. Ebeveynler, erkek çocuklarını şuursuzca dışarı salarken kız çocuklarına “sen kızsın evde otur” diyor. Kız çocuğuna ev işleri öğretilirken, erkek çocuğunun arkası toplanıyor. Kız çocuğu hata yaptığında baskı uygulanırken, erkek çocuğu hata yaptığında “erkektir yapar” deniliyor. Daha küçük yaşta kadın-erkek ayrımcılığı çocukların bilinçaltına farklı şekillerde yerleştirildi. Böyle eğitilen çocukların gelecekteki davranışlarını düşündüğümüzde bir nevi şuan ki durumumuza getiriyor bizleri.

Kadına yönelik erkek şiddeti Türkiye’nin en büyük toplumsal problemlerinden biri olmayı sürdürüyor. Neredeyse artık her gün sayısı artmakta olan kadına şiddet haberleri görüyoruz ki haber konusu olmayan daha birçok kadına şiddetin olduğunu da hepimiz biliyoruz. 2020 yılının Temmuz ayında yapılan bir habere göre Türkiye’de 145 sığınma evi bulunmakta olduğunu söylüyor. Eminim ki bu sayı bir yıl içinde artmıştır.

Neden kadın sığınma evlerinin sayısını arttırmak yerine ailedeki eğitim şeklini değiştirmeyi düşünmüyoruz?  Sığınma evlerinin sayısını arttırmak bir çözüm mü?

Daha şikayet edemeden ölüm ile sonuçlanan bir çok cinayet var. Katil zanlılarının savunmaları ise “bana hizmet etmiyordu” , “gece vakti neden dışarıdaydı?”  veya bunun gibi cümleler oluyor. Aslında bu savunma şekilleri evde aldıkları eğitimi önümüze sermekte.

Bir kadın cinayeti haber olduğunda ne yazık ki hemcinslerim de “Allah bilir kadın ne yaptı?” , “Neden gecenin bir vakti evinde değil de dışarıda?” ve bunun gibi birçok söz söylüyor. Farklı eğitimler almış iki kadın karşı karşıya kalıyor aslında.

Artık haberlerde kadına şiddetin ve cinayetin bu kadar fazla olduğunu gören ebeveynler de kız çocuklarının ne kadar özgürlüğünü istese de etrafındaki kötü insanlardan ( eğitimini kötü almış insanlardan da diyebiliriz) korumak için bir nevi kısıtlamaları çözüm olarak görmek zorunda kalıyorlar.

Bir erkek-kız olayında, olayın daha ne olduğuna bakılmaksızın “kız ne yapmış” veya “ne giymiş” diye bakılıyor. Siz hiç "Gece vakti kadının dışarıda ne işi var?" cümlesini bir kadına karşı kullandınız mı? Gece vakti bir kadının dışarı çıkamama sebebi kadın olduğu için mi? yoksa bir erkeğin ona zarar verebileceğini düşündüğünüz için mi? Erkek eğer zarar verme potansiyeline sahipse "Erkeğin gece vakti dışarıda ne işi var?" demek gerekmiyor mu? Tabi ki bu cümleyi kurmakta doğru değil. Eğer gerçekten insan olduğumuzu hatırlarsak, kadın ve erkeğin her koşulda eşit olduğunu düşünürsek, Kadını cinsel bir obje olmaktan çıkarırsak bunları söylememize gerek kalmayacak.  Oğuzhan Uğur’un bir programda kurduğu  “Açık giyinene hakaret edip, mahalleden geçen kapalı kadına yan göz ile bakarız. Tacizler, tecavüzler bitmez ama namus için kan akıtırız.” cümlesi tam da aslında durumumuzu özetliyor. Toplumumuzda maalesef ki böyle zihniyetler var olduğu sürece bu duruma da bir çözüm bulmak mümkün görünmüyor.

Adalet açısından baktığımızda ise daha da içler açısı durumlar bulunmakta. Sırf sokakta kadına şiddetine engel olmak isterken kaza ile erkeği öldüren Kadir Şeker’e on iki buçuk yıl hapis cezası verilmişti. Bir kadına şiddet haberinde eski kocanın "Seni öldürsem de ceza yemem. Benim yiyeceğim ceza üç beş ay haberin olsun. Beş sene de on sene de yatsam göze alıyorum." diyordu. Bu “dayakçı koca” olarak bilinen şahsın hakkında 2018 yılında eşini 'tehdit' suçundan açılan soruşturma 'soyut iddia' nedeniyle takipsizlikle sonuçlandığı ve geçen yıl eski eşini tehdit ve darp ettiği gerekçesiyle 'darp' ve 'silahlı tehdit' ile 'basit yaralama' suçundan dava açıldığına dair haberler de var. Bu durum aslında cezaların da yetersiz kaldığının bir nevi bize göstergesi. . Marquis De Sade’nin de dediği gibi “Ceza görmemiş ilk suçtan daha cesaret verici bir şey yoktur.” Maalesef ki cinayet işleyen katil zanlılarının yeteri kadar ceza almaması, diğer insanları cesaretlendirmekte.

Kız çocuklarınızı kısıtlamak yerine erkek çocuklarınıza iyi bir eğitim verebilmeniz, tabi öncelikle zihniyetinizi değiştirmeniz dileğiyle.

Bu haber toplam 396 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.