İL Mİ YAMAN BEY Mİ YAMAN

İL Mİ YAMAN BEY Mİ YAMAN
Ünlü Oğuz tarihçisi Sergey Grigoreviç Agacanov'un Türkçe'ye kazandırılan "Oğuzlar" adlı enfes eserinde Orta Çağ Türk Tarihi içinde özel bir yere...

Ünlü Oğuz tarihçisi Sergey Grigoreviç Agacanov'un Türkçe'ye kazandırılan "Oğuzlar" adlı enfes eserinde Orta Çağ Türk Tarihi içinde özel bir yere sahip ve hakkındaki kaynaklar çok sınırlı olan "Oğuz Yabgu" devleti hakkında çok ilginç bilgiler bulunmaktadır. Özellikle Yabgu ile Türkmen-Oğuz beylerinin arasındaki ilişki ve aristokratik yapı hakkında bu güne de ışık tutan bilgiler vermektedir.

Oğuz-Türkmen Beylerinin Yabgu ile ilişkilerinin gevşek bir hiyerarşiye sahip olduğunu; gerektiğinde "Yabgu"ya karşı gelme konusunda tereddüt göstermediklerini görüyoruz. Oğuz Yabgu devletinden sonra Oğuzların kurduğu Selçuklu Devletinde de Oğuz-Türkmen Beylerinin etkinliği söz konusudur. Hatta, Selçuklu hanedan ailesinin içinde dahi zaman zaman ihtilaf çıkmakta ve bir çok Selçuklu prensinin merkezi otoriteye başkaldırdığı bilinmektedir.

Türkmen beyleri ile merkezi otorite arasındaki ilişkinin anlaşılması bakımından devletin zayıflaması üzerine, Anadolu'da bir çok beyliğin hemen ortaya çıkması da aslında bunun bir tezahürü olsa gerek.

İşte konar-göçerlerdeki hiyerarşik düzen hakkında çok ilginç bilgiler veren bir ağıt, bu yazının konusunu teşkil etmektedir. Kısaca ifade etmek gerekirse ağıt; Sevgili dostum Aslan Avşarbey'in de hatırlattığı üzere " il(el) mi yaman bey mi yaman" sözündeki "il"in beye başkaldırışının destanıdır.

1850'li yıllarda öldüğünü tahmin ettiğimiz Halloğlu Kör İsmail oğlu Yusuf Ağa'ya yakılan enfes bir ağıt, sözünü ettiğimiz. Ailemize ait olması sebebiyle ağıt bizim açımızdan daha dikkate değer olduğunu söyleyebilirim.

Ağıdı bizim dışımızda da derleyenler olmuş, özellikle Ahmet Şükrü Esen Cumhuriyet öncesi dönemde derlemiş. Tarihi olaylarla ilgili bilgiler ise Çukurova tarihçisi Cezmi Yurtsever beyefendiden.

Sadede gelelim. Osmanlı döneminde vergi konusunda iltizam usulüne geçildikten sonra gelen valilerin ilk işi şüphesiz tebaadan yeni vergiler almaktır.

Dönemin Maraş Valisi de bir takım vergi düzenlemeleri kapsamında Avşarlardan yeni vergiler istemiş, bu konuda Türkmen'in bazı ileri gelenlerinden yazılı senetler alır. Ancak benim diyen Avşar Ağaları devlet ile aralarındaki ilişkiyi sağlayan, daha doğrusu hiyerarşik bakımdan üstü konumdaki o dönemin boybeyi beyi olan Çerkez Beye ödenmesi gereken vergiyi verdiklerini, ancak Çerkez Bey tarafından bu toplanan vergilerin Devlete ödenmediğini gerekçe göstererek yeniden vergi ödemeyi reddeder. Çerkez Beyle aralarındaki sorun sebebiyle Karabey'i (Dedem Karabey'in adı sahibi) Boybeyi yapmak için harekete geçerler. Bize soyadımızı veren dedemiz Topuz Abdullah Ağanın babası olan Halloğlu İbrahim Ağa da Karabey'in yakın dostu ve en büyük destekçisidir.

Çerkez Bey ile Avşar'ın ileri gelenleri arasındaki bu sorunu çözmek için Maraş Valisi, yardımcısı olan Beyazıtoğlu Osman Paşayı o tarihte Türkmen'in kışlakta olması sebebiyle, konuşlu olduğu Kadirli yakınlarındaki Savrun suyu civarına gönderir.

Paşa Avşar'a geldikten sonra, Türkmen'in zorbaz yiğitlerinden Duman Bey -rivayet odur ki Duman bey 90 yaşında at üstünde cirit oynarmış- ve Kara Cehennemoğlu, Osman Paşa'yı tüfekle vurarak öldürürler.

Osman Paşa'nın öldürülmesi üzerine ortalık karışır. İşin içine İstanbul dahil olur. Karabey ve Halloğlu İbrahim Ağa ile birlikte Karabey'i destekleyen Avşar Ağaları tutuklanarak o dönem sancak merkezi olan Halep'e götürülürler. Yargılamalar Halep'te yapılır. İstanbul'dan konuyu tahkik etmek üzere görevliler gelir. Vali'nin haksız yere vergi istediği ortaya çıkar. Tutuklananlar salıverilir. Bu olayın olduğunda yıl 1844'dür.

Bu olaydan kısa bir süre sonra Halloğlu İbrahim Ağanın amcasının oğlu olan Kör İsmail Ağanın oğlu Yusuf Ağa ölünce bir akrabası ağıdı yakar:

  1. Biz de elin başıyıdık

Boybeyine karşıyıdık

Gürliyeşin bel kırardık

Erzurum’un kışıyıdık

  1. Altın tastan su içerdik

Göç göçerdik tülüyünen

Bize Halloğlular derler

Uğraşırdık Valiyinen

  1. Koç dağı Soğanlı’dan (y)üce

Şen olurdu biz konunca

Avşar yayla yaylayamaz

Beyinen Yusuf olmayınca

  1. Koç dağı yatar karınan

Benim gönlüm ılgarınan

Gündüzüm de gündüz amma

Gecem geçiyor zarınan

Ağıdın kalan dörtlüklerini bir başka yazıda tamamlarız.

Bu vesileyle selam ve saygılarımı sunuyorum.

Bu haber toplam 898 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.