23 NİSAN,  ATATÜRK  VE ÇOCUKLAR…

23 NİSAN,  ATATÜRK  VE ÇOCUKLAR…
Biliyor musunuz ben küçükken hep Atatürk’ün adını duyar, fotoğraflarını görürdüm. Sanki ailemizin bir üyesi gibi gelirdi bana. Anaokuluna gittiğim zaman, ilk 10 Kasım törenlerinde öğrendim, Atatürk’ün yıllar önce ölmüş...

Biliyor musunuz ben küçükken hep Atatürk’ün adını duyar, fotoğraflarını görürdüm. Sanki ailemizin bir üyesi gibi gelirdi bana. Anaokuluna gittiğim zaman, ilk 10 Kasım törenlerinde öğrendim, Atatürk’ün yıllar önce ölmüş olduğunu… O kadar çok üzülmüştüm ki, ağlayarak eve geldiğimi ve anneme “Anne Atatürk ölmüş” dediğimi hatırlıyorum. Annem de bana sarılarak, “üzülme yavrum, O şu an cennette ama senin küçücük yüreğinde her zaman yaşayacak” demişti. Sonra “öyleyse ülkeyi düşmanlardan kim koruyacak” dediğimde öğrenmiştim, bu görevin Atatürk tarafından biz çocuklara verildiğini… Hem öyle çaresiz hem de öyle güçlü hissetmiştim ki kendimi. Artık Atatürk yoktu ama ülkeyi korumak görevi benimdi, bizimdi… Demek ki Atatürk biz çocuklara o derece çok güvenmişti, bizlerde o gücü görmüştü… Yıllar içinde çok şey öğrendim Atatürk hakkında. “Atatürk” soyadı imiş mesela, adı Mustafa Kemal’miş. Hatta “Kemal” adını Matematik öğretmeni vermiş, “senin adın Mustafa, e benim adım Mustafa, bundan sonra senin adın Mustafa Kemal olsun” demiş. Annesi Zübeyde Hanım, Babası Alirıza Bey’miş. Bir de kız kardeşi varmış, adı Makbule. Küçük Mustafa’nın küçük oyun arkadaşı.  Ancak, 7 yaşında iken kaybetmiş biricik babasını küçük Mustafa…Geçim sıkıntısı kovalamış arkalarından…

Her türlü yokluğa rağmen, okumayı çok sevdiğini  “Ben çocukken fakirdim, iki kuruş elime geçince, bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydım, bu yaptıklarımın hiç birisini yapamazdım, kitap okumasaydım Cumhuriyeti kuramazdım!” dediğinde, kitap okumanın ne kadar önemli olduğunu anladım.

Sonra, çok iyi bir koşucu olduğunu ve seçmelerde, bir kedinin pençesinden kuşu kurtarmak için koşmaktan vazgeçen ve kuşu ölümden kurtaran, merhameti başarısından önde tutan Mustafa Kemal ile tanıştım…

Uzun eşek oynarken bile asla eğilmediğini, dik duruşunu bozmadığını gördüm sonra…

Askercilik oynarken bile komutan seçildiğini, fareden korkan bir çocuğun, nasıl cesur, gözü kara bir adama dönüştüğüne tanık oldum, …

Kurtuluş savaşı yıllarında, kimsesiz ve yetim çocuklara özel bir ilgi gösterdiğini, hatta Kurtuluş Savaşı'nın yetim çocuklarına sahip çıkılması için Çocuk Esirgeme Kurumu’nu kurduğunu öğrendim.  Sabiha GÖKÇEN (ilk kadın pilot), Afet İNAN (Türk Tarih Kurumu kurucusu) gibi yetimlere de sahip çıkanın da O olduğunu öğrenince gurur duydum Mustafa Kemal Paşa’yla…

Sonra tüm sevdiklerine hangi yaşta olursa olsun "Çocuk" diye seslendiğini öğrendim.

Çocuk Mustafa’yı tanıyınca anladım ben, neden Atatürk çocukları çok seviyordu.

Neden asla canları yanmasın, her zaman yüzleri gülsün istiyordu.

Neden çocuklara “geleceğin gülü, yıldızı, ikbal ışığınızsınız” diyordu.

Vatanını çocuğu gibi, çocukları vatanı gibi görüyor ve vatanını çocuğu gibi, çocukları vatanı gibi seviyordu.

O yüzden bu toprağı “vatan” yapmak için, canını hiçe sayan şehitlerimizin kanıyla elde edilen “ulusal egemenlik” yine, bu vatanın çocuklarına emanet ediliyordu. Çünkü Atatürk, bir milletin ilerlemesindeki temel taşın çocuklar olduğunu düşünüyordu. Çocuklara gereken değer verildiğinde, ilgi ve şefkat gösterildiğinde onların da bir gökkuşağı edasıyla geleceği renklendireceklerine inanıyordu. Bu yüzden de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı 23 Nisan’ı, çocuklara armağan ediyordu.

Dünya üzerinde kutlanan ilk ve tek çocuk bayramına sahip olan Türk Çocukları, zamanla bu mutlu günü dünya çocukları ile paylaşıyordu. O gün Türkiye, dünyanın dört bir yanından ülkemize gelen çocukların kültürlerine ve dünyanın tüm renklerine ev sahipliği yapıyordu. Ülkeler arasındaki iyi ilişkiler, çocuklar tarafından başlatılıyor, ömür boyu sürecek dostlukların temeli atılıyordu. Şu kısacık 10 yıllık yaşamımda edindiğim tecrübeyle bile, anlayabiliyorum ben, Türk çocuklarının ne kadar şanslı olduklarını. Dünya üzerindeki diğer ülke başkanlarının, komutanlarının böyle bir şey düşünmediklerini…

23 Nisan’da devlet birimlerinin yönetiminin çocuklara bırakılıyor olması da bence, çocukların içindeki “ATATÜRK” ortaya çıkabilsin diye yapılıyordur. Çünkü Kurtuluş Savaşı gibi bir destana ve Atatürk gibi bir komutana sahip olduğu için, her Türk Çocuğu bir pilot bir doktor bir profesör hatta bir ‘’ATATÜRK’’ olma potansiyeli ile doğmaktadır.

Huzur içinde uyu ATAM, huzur içinde uyuyun kefensiz şehitlerimiz…

Türk Çocukları olarak size söz veriyoruz ki, bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmayacağız…

                                                                                  Ahmet Yiğit YILDIRIM

                                                                                  Teknoloji Kültür Koleji

                                                                                  Sınıf:  5-A      No: 166

                                                                                  Türkçe Öğretmeni: Ozlem TENLİK

Bu haber toplam 467 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.