Birinci Meclis’ten Cumhur İttifakı’na

Birinci Meclis’ten Cumhur İttifakı’na
Meselenin İttihat Terakkî boyutunu sevgili Dr. Mustafa Çalık ve sevgili İsmail Küçükkılınç’a bırakalım ama bugünkü Cumhur İttifakı’nın tarihini Birinci Meclis’in “İkinci Grup”una kadar götürmek mümkündür.Lozan’ı...

Meselenin İttihat Terakkî boyutunu sevgili Dr. Mustafa Çalık ve sevgili İsmail Küçükkılınç’a bırakalım ama bugünkü Cumhur İttifakı’nın tarihini Birinci Meclis’in “İkinci Grup”una kadar götürmek mümkündür.

Lozan’ı imzalama imkân ve ihtimâli olmayan Birinci Meclis’in Ali Şükrü Bey’in katli (27 Mart 1923) bahanesiyle münfesih olması (15 Nisan 1923); ardından İkinci Meclis’in toplanması ve İkinci Meclis’te Birinci Meclis İkinci Grup’tan kimse bulunmaması, yeni devletin taaa başta düştüğü zaaflardan biridir. Düşülen zaaftan kurtulmak için gayretler sarf edilmemiş değil. Nitekim Kazım Karabekir’in kurduğu Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (Kasım 1924-Haziran 1915), cenin iken yok edilmiş; 5 yıl sonra, Fethi Okyar ile Serbest Fırka (12 Ağustos 1930-17 Kasım 1930) 4 aylık bir hayat hakkı tanınan birer muhalefet oluşumu idi. Kısacası “İkinci Grup”un neşv ü nema bulmaması için bütün tedbirler alınmıştı.

16 yıl sonra “İkinci Grup” zihniyeti Demokrat Parti ile baş gösterdi. “İkinci Grup” hareketi, 14 Mayıs 1950’de kahir bir ekseriyet ve kesin bir galibiyetle iktidara geliyordu. Bu hareket, 1950’den itibaren Demokrat Parti, Adalet Partisi, MHP, MNP, MSP, FP, RP, ANAP ve Ak Parti ile günümüze kadar geldi.

Zaman zaman fraksiyon egemenliklerine rağmen bu hareket 1976-1980 döneminde “Milliyetçi Cephe” iktidarlarıyla bir araya geldi. Rahmetli Özal’ın “Dört eğilimi birleştirme” ameliyesi de “İkinci Grup”un 1980’lerde ortaya çıkmış şekli idi. Bunu 2002’deki Ak Parti hareketi yeni bir zihniyetle hayata geçirdi. 2002 ilâ 2016 arasında % 70’lik bir orana ulaşması gereken “İkinci Grup” hareketi, maalesef bir türlü bu orana ulaşamadı.

2007 Ağustos’unda Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesinde MHP’nin gösterdiği iyi niyet, kurmay bir zihniyetin tesiriyle bir ittifaka dönüşebilirdi. Ve belki Cumhur İttifakı o zaman kurulabilirdi ama olmadı. Böyle bir oluşuma ne Ak Parti’nin birikimi müsaitti, ne de MHP’nin.

Sonra 12 Eylül 2010 referandumunda bir araya gelinebilir ve “Cumhur İttifakı” toplumsal değişime daha erken başlamış olabilirdi. Olmadı… Demek ki hâlâ her iki parti de böyle bir oluşum için kurmay zihniyete ulaşamamıştı.

2010’dan sonra bazı talihsizlikler yaşandı.

Mesela, hâlâ ve gene olması gerektiğine inandığım  “Çözüm Süreci” için anlaşıldı ki Ak Parti’nin birikimi yokmuş ve o imkân yeteri kadar değerlendirilemedi ve MHP tabanı bundan çok rahatsız oldu.

2013’teki silahsızlanma süreci ve arkasından âkil adamlar uygulaması da için doldurulamayan bir uygulama olarak ümitleri boşa çıkardı.

Dolmabahçe görüşmeleri, Habur kazası, “Her türlü milliyetçiliği ayaklarımın altına alıyorum” söylemi, Barzani ve Ş, Perver ile sahneye çıkma, Ülkücülerin Fatiha’yı bile bilmedikleri söylemi ve benzeri olaylar, Cumhur İttifakı’nın gecikmesine yol açtı… “Yani aynı mahallenin çocukları” pek çok ortaklıklarına rağmen bir türlü bir araya gelemediler.

15 Temmuz 2016 akşamı FETÖ terörist darbe teşebbüsünden itibaren, Cumhur İttifakı ışığı yanmaya başladı. O meş’ûm gece Anadolu’da sokağa ilk çıkan ve tankların üzerine çıkan ülkücü gençlerin tavırları ve arkasından 7 Ağustos’ta gelişen  “Yeni Kapı Ruhu” “Cumhur İttifakı”nın temelini attı ve takip eden aylar, bu ittifakın ete-kemiğe bürünmesine sahne oldu. Bu arada yukarıda ifade ettiğim olumsuzluklarla ilgili görüşlerini ısrarla sürdüren ülkücüler, İyi Parti yapılanması ile MHP geleneğinden koptular ve stratejik amaçla CHP ile beraber hareket etmeye başladılar. (Bunlar da kendilerine “Millet İttifakı” dedi ama bu bir ittifaktan çok, stratejik iş birliği idi.)

Bana göre taaa 2007’de kurulması gereken “Cumhur İttifakı” 10 yıllık bir gecikmeyle hayata geçmiştir. O yıllarda yazdığım yazılarda % 70’lik tabana her zaman dikkat çekmiş ve bu oranın mutlaka yakalanması gerektiğini ifade etmişimdir.

Bu saatten sonra Cumhur İttifakı’na zarar verecek tavır ve söylemden kaçınılmalıdır. MHP, iktidar olmanın avantajlarına kavuşmak için geri vitese takan İyi Partililere kapısını kapatmalı; bazı Ak Partililer de “MHP vesayetine girdik” demekten vaz geçmelidir.

Sevgili Mustafa Çalık’ın da dediği gibi, şayet bu ittifak felsefî olarak daha sağlam bir zemine oturursa, gelecek 100 yılı inşa edebilir. İttifakı günlük politikalara kurban etmeden geleceği inşa için zenginleştirmek ve güçlendirmek şarttır.

enpolitik.com

Bu haber toplam 669 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.