Coğrafyaya Can Verenler II:ZAMANTI

Coğrafyaya Can Verenler II:ZAMANTI
Kayseri'den doğuya Malatya-Kahramanmaraş istikametine doğru yola çıktıktan tahminen 70 km sonra Pazarören Beldesini geçtikten hemen sonra sola içeri doğru 8 km gidince Melikgazi Köyünü ve biraz yukarısında ise Kale'yi görürüz.Bir...

Kayseri'den doğuya Malatya-Kahramanmaraş istikametine doğru yola çıktıktan tahminen 70 km sonra Pazarören Beldesini geçtikten hemen sonra sola içeri doğru 8 km gidince Melikgazi Köyünü ve biraz yukarısında ise Kale'yi görürüz.

Bir arazi aracı ile bu Kale'nin hemen yakınına kadar çıkmak mümkündür. Kale Aygörmez dağının huni şeklindeki bir tepesinin zirvesine yapılmış adeta bir kartal yuvasını andırır. Hasan Sabbah'ın Alamut Kalesi ile ilgili ne zaman bir şey okusam aklıma hep bizim Zamantı Kalesi gelirdi. Daha sonra Alamut'u bizzat gören değerli dostum Hasan Yılmaz'dan izlenimlerini dinlemiştim de, bizim Zamantı Kalesi Alamut'tan daha Alamut'a benziyor diye düşünmüştüm. :D

Zamantı Kalesine çıkıp da sola doğru baktığımızda Pınarbaşı'nı (Nehir, Uzunyayla Platosunda Şerefiye köyünden doğar, Pınarbaşı'nın hemen yanında üzerinde Bahçeçik Barajı bulunur) sağa Erciyes'e doğru baktığımızda da neredeyse Kayseri'yi görürüz. Önümüzde Zamantı ovası yer alır. Ve bu ovanın ortasından ileri Tomarza muhitine doğru -elinde bakracı olan bir nazlı gelinin köy çeşmesinde salına salına su getirişi gibi- Zamantı Nehri akar sehile doğru sakin sessiz. Daha uzaklarda Dünya çapında güzelliği olan Kapuzbaşı Şelalelerinin suyunu ve daha ileride de Göksu'yu alarak Seyhan Nehri adını alır ve Çukurova'dan Akdeniz'e dökülür.

Kaleden ovaya bakarken, nehrin kenarındaki Türkmen köylerinin ne kadar şanslı olduğunu düşünürdüm. Zira diğer Avşar köylerine nazaran toprak hem verimli hem de sulanabilir nitelikte idi.

Köyümüzün içinden geçen ve çocukluğumda hiç kuruduğunu görmediğim şimdilerde ise sulama sebebiyle yazları kuruyan bizim "Öz" dediğimiz Sıçanlı Deresi de Saçlı Köyü yakınlarında Zamantı Nehrine karışır.

Kaleden Nehri seyrederken, insanın aklına neler gelmiyor ki... Bütün enerjisini yaylaktan alıp Çukurova'ya çalışmaya giden Türkmen gençlerine benzetirim Zamantı'yı. Zamantı, yaylaktan aldığı bereketinin olanını Çukurova'da bırakır. Türkmen gençleri de bütün enerjilerini, güçlerini Çukurova'da bırakır, sarı sıcakta sehilin hastalıklarından gençliğini Çukurova'da harcayıp yaylağa geri dönerlerdi. Zamantı Seyhan Nehri adını alır, Çukurova'yı sular toprağa can verirdi, bizim çocuklarımız da sehile Zamantı gibi gider emeklerini hayatlarını Çukurova'ya o mümbit topraklara verirdi. Sıtmadan, ölenlerin hikâyeleri hala yöremizde dilden dile anlatılır.

Zamantı Nehri ile ilgili bu yazıyı okuyan bir çok dostumuzun bizden daha fazla hatırası vardır. Benim için ise üzerindeki Dörttaş Köprüsünden hemen sonra asfalttan ayrılıp şoşe'ye düşünce artık köye bir şey kalmamış demektir. 7-8 km sonra çocukluğumuzun geçtiği ata topraklarına ulaşmış olur. Dörttaş köprüsü adeta tılsımın çözüldüğü kapıdır. Oradan sonra emin topraklara varırsın. Oradan baba dede yurtlarına varır kendini emniyette hissedeceğin "Vatan"a ulaşmış olursun. "Vatan"dan ayrılıp medeniyetin kapısı da, bizim için Zamantı Nehrinin yanında başlar. Köy otobüslerine binmeyip, asfalta kadar yayıp yapıldak yürüyüp gelince, Zamantı Nehrinin kenarındaki Dörttaş benzinliğinin oradan artık ulaşım sorunu yaşamadan şehre gitmek mümkün olurdu.

Bize ait güldüren de ağlatan da hikâyesi çoktur Zamantı'nın...

Fakirliğin diz boyu olduğu zamanlar. Akpınar köyünden -ismi bize kalsın- bir emmimiz, bir hafta on gün yaylalarda uğraşıp bir kağnı odun etmiş Kayseri'ye götürüp satmak muradı... Emmimiz biraz safça, dili de peltek, ramazanlık gün oruç tutuyor. Uzutmayalım, Emmimiz odunu satmış dönüşte Zamantı'dan kağnıyla geçeçek, ora bura derken akıntı güçlü gelmiş, oruç ağız çabalamış, ne yaptıysa olmamış öküzleri kurtarmış lakin kağnı akıntıya kapılıp gitmiş. Emmimiz nehrin kenarına oturmuş. O kızgınlıkla "şunun olucunu yiyim hele" diyip, yüce yaradana güya garez etmiş.

Fakülteyi bitirdikten sonra mezun olduğum Kadı Burhanettin Orta Okulunda bir buçuk yıl öğretmenlik yapmıştım. Okulda iken tanığım muhitin çocuklarının kendi kültürünü tanımalarını da temin amacıyla Avşar Ağıtları getirmelerini istemiştim. Bir öğrencim bana, Tokmak (Araplar) köyünden, iftira üzerine kendini attığı Zamantı Nehrinde boğulan genç bir kızın ağıdını getirmişti:

  1. Araplarda kara kaya,

    Kızım benzer doğan aya,

    Yeni bibisinden geldi,

    Bakamadım doya doya.

  2. Sindel’de de garip mezar,

    Yel eser de kumu tozar,

    Yavrusunu yitiren keklik,

    Böyle derelerde gezer.

  3. Dolanı dolanı geldim,

    Aktım Sindel’in özüne,

    Öte Dünya'da bakmam

    Anam ben senin yüzüne.

Ağıdın başka dörtlükleri de var. Bir başka zaman onları da ilave ederiz. Coğrafyaya can veren bütün nehirler gibi Zamantı'da zaman zaman canlar aldığı olmuştur. Lakin bu durum, nazlı güzelin kıymetinde bizim nazarımızda hiç bir eksilmeye sebep olmaz.

Bu vesile ile cümle dostlarımızı saygı ve muhabbetle selamlıyorum.

Bu haber toplam 578 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.