Tandoğan Uysal
Milletin Vekili Olmak, Millet Gibi Düşünmektir
“Bir milletvekili olmak kolaydır… Ama milletin vekili olabilmek, yürek ister.”
Bir milletvekili olmak, sadece sandıktan çıkmak değildir.
O sandıktan çıkan her oy, bir umudun, bir beklentinin, bir duanın sesidir.
Milletvekili, o sesi duymakla yükümlüdür.
Çünkü o koltuk, milletin emanetidir — makam değil, mesuliyet makamıdır.
Bugün Türkiye’nin dört bir yanında olduğu gibi Bodrum’da da insanlar nefes almakta zorlanıyor.
Su yok, kira yüksek, geçim sıkıntısı büyüyor, esnaf yazı zararla kapatıyor.
Ama vekillerden ses yok.
Bir işletme sahibi olarak söylüyorum:
Koca bir yaz geçti, ne bir vekil geldi, ne bir selam, ne bir “nasılsınız?” sorusu…
Sanki Bodrum, seçim zamanı hatırlanıp sonra unutulan bir sahil kasabası.
Vekillik, Halkın Sofrasına Oturmakla Başlar
Vekil olmak, Ankara’da el kaldırmak değildir.
Vekil olmak, halkın sofrasında oturuyormuş gibi düşünmek,
bir kararı alırken “bu karar Bodrum’daki balıkçıyı, esnafı, emekliyi nasıl etkiler?” diye sormaktır.
Ama bizde çoğu, seçildikten sonra Ankara’nın duvarları arasına sıkışıyor.
Halkla aralarına koruma orduları, protokol zincirleri, mesafeler giriyor.
Oysa halkın vekili, halkın arasına karışandır.
Gerçek vekil, kahvehanede oturur, çarşıda esnafla konuşur,
dükkân sahibinin derdini kendi cebinden ödemeyecek olsa bile yüreğinde taşır.
Vekillik, Dokunulmazlık Değil; Dokunabilmektir
Bugün “dokunulmazlık” kelimesi vekillikle yan yana geldiğinde,
halkta güven değil, mesafe yaratıyor.
Oysa vekil, dokunulmaz değil; dokunan, gören, duyan kişidir.
Milletin vekili, halkın yanına indiğinde, sokakta yürürken “hoş geldin vekilim” sesi duyabiliyorsa,
işte o zaman vekilliğini hak etmiş demektir.
Ama vekiller kendi seçmeninden korkar hale geldiyse,
kapısını çalacak yüzü yoksa,
artık o koltuk, milletin değil, koltuğun sahibidir.
Bodrum Konuşuyor, Vekiller Duymuyor
Bu yaz Bodrum, adeta bir sınav verdi.
Su kesintileriyle, pahalılıkla, çöp dağlarıyla boğuştu.
Ama ne bir vekil geldi, ne bir çözüm önerisi, ne bir sahiplenme…
Sanki Bodrum’da halk yok, sadece oteller ve reklam tabelaları var.
Oysa Bodrum’un gerçek sahipleri burada yaşayanlardır:
esnaf, balıkçı, öğretmen, zeytinci, emekli, çocuklar…
Ve bu insanlar bir vekil görmek istiyor.
Sadece açılışlarda değil, dert gününde de yanlarında olacak bir vekil.
Milletvekiliysen, milletin yaşadığı her sorunu kendi sorunun bileceksin.
Yoksa “milletin vekili” değil, sadece Ankara’nın temsilcisi olursun.
Vekil Olmak, Halkın Gözünde Kaybolmamaktır
Gerçek bir vekil, meclis kürsüsünde değil, halkın gönlünde yükselir.
Bir vekil, sabah çayını içmeden önce halkının hâlini düşünmüyorsa,
o gün mecliste söylediği hiçbir sözün anlamı kalmaz.
Milletin vekili olmak;
susmamak, savunmak, sahip çıkmaktır.
Bir ilçede su yokken,
bir anne çocuğuna süt alamazken,
bir esnaf elektriğini ödeyemezken sessiz kalan vekil,
milletin değil, koltuğun vekilidir.
Millet Gibi Düşünmeyen, Milletin Vekili Olamaz
Milletvekilliği, kürsüde yemin etmekle değil,
o yemine sadık kalmakla başlar.
Milletin vekili olmak, milletin arasında kalmayı,
millet gibi düşünmeyi, millet gibi hissetmeyi gerektirir.
Bir milletvekili olmak kolaydır.
Ama milletin vekili olabilmek,
yürek ister, vicdan ister, samimiyet ister.
Ve unutmayın:
Millet, sessizdir ama unutmaz.
Kapısı çalınmayan, sesi duyulmayan her yurttaş,
bir gün sandıkta kendi vekilliğini kendi yapar
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.