Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı makamı köklü değişimler geçirdi. Daha önce sembolik ve birleştirici bir görev üstlenen Cumhurbaşkanı, 2017’deki sistem değişikliğiyle birlikte doğrudan yürütmenin merkezi haline geldi. Bu dönüşüm, Türkiye’nin demokrasi anlayışını da önemli ölçüde etkiledi.

Erdoğan Öncesi: Tarafsız ve Birleştirici Cumhurbaşkanlığı

Erdoğan öncesi Cumhurbaşkanları, devletin başı olarak kurumlar arasındaki dengeyi sağlıyor, hukukun üstünlüğünü koruyor ve hükümeti denetliyordu. Kriz anlarında uzlaştırıcı bir rol üstlenerek siyasetin kutuplaşmasını önlemeye çalışıyorlardı. Süleyman Demirel, Ahmet Necdet Sezer ve Abdullah Gül gibi isimler, hükümetlerle zaman zaman anlaşmazlığa düşse de, aktif siyasetten uzak duruyorlardı.

Erdoğan Sonrası: Yürütmenin Merkezinde Cumhurbaşkanı

2017 referandumu ile Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçildi ve Başbakanlık kaldırılarak tüm yürütme yetkileri Cumhurbaşkanında toplandı. Erdoğan, seleflerinden farklı olarak doğrudan kriz yönetimine müdahale etti ve siyaseti tamamen Cumhurbaşkanlığı üzerinden yürüttü.

• 15 Temmuz darbe girişimi sırasında halkı doğrudan sokağa çağırarak müdahale etti.

• Ekonomik krizlerde, bağımsız kurumlar yerine kendisi faiz politikalarına yön verdi.

• Partili Cumhurbaşkanlığı ile tarafsızlık ilkesini kaldırarak, makamı doğrudan siyasi gücün merkezi haline getirdi.

Bu değişim, Cumhurbaşkanlığını uzlaştırıcı bir figür olmaktan çıkarıp, yürütmenin tek yetkili makamı haline getirdi.

Bugünkü Sistem ve Demokrasi

Bugün Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile yönetiliyor. Ancak bu sistemin demokrasi açısından bazı sonuçları oldu:

• Güçler ayrılığı zayıfladı: Meclisin ve yargının denetim mekanizması etkisizleşti.

• Tarafsızlık ilkesi ortadan kalktı: Cumhurbaşkanı artık aynı zamanda bir siyasi partinin genel başkanı.

• Hukukun üstünlüğü tartışmalı hale geldi: Yargının bağımsızlığı konusundaki endişeler arttı.

• Muhalefetin etkisi azaldı: Gensoru ve güvenoyu gibi mekanizmalar kaldırıldı, medya üzerindeki baskılar arttı.

Tüm bu gelişmeler, Türkiye’nin demokrasi modelini değiştirerek, güçlü bir lider etrafında şekillenen bir yönetim anlayışına dönüştürdü.

Cumhurbaşkanlığının Dönüşümü

Erdoğan öncesinde Cumhurbaşkanları, Türkiye’de krizlerin dengelenmesini sağlayan tarafsız figürlerdi. Erdoğan sonrası dönemde ise makam, doğrudan yönetimin merkezi haline geldi. Hızlı karar alma açısından avantaj sağlasa da, güçler ayrılığının zayıflaması, denetim mekanizmalarının azalması ve hukuk sisteminin tartışmalı hale gelmesi, Türkiye’de demokrasinin işleyiş biçimini köklü şekilde değiştirdi. Bugün Türkiye, seçimli bir yönetim sistemine sahip olsa da, demokratik denetim mekanizmalarının azaldığı “rekabetçi otoriterlik” modeline evrilmiş durumda.