Erdal Çil
PARANIN PARA ETMEDİĞİ ZAMANLAR
Çocukluğundan beri formasını giydiği, gençlik yıllarında o forma ile nice kupalara uzanıldığı yıllar geride kalmış şimdi evlenip çoluk çocuğa karışmıştı. Takımı da şimdi üst liglerde başarıdan başarıya koştukça o da tribünden desteğini vermeye devam ediyor mesela iç saha maçlarını büyük bir aksilik yoksa oğluyla beraber kaçırmamaya çalışıyordu. Çevredeki ailelerin aksine rahmetli babası da onu öyle sıkıştırmamış, “Ya okul ya top” baskısı yaşatmamıştı ona. O da kendine duyulan güveni boşa çıkarmamış hem okulunda başarılı bir öğrenci hem de futbolda adından söz ettiren iyi bir oyuncu olmuştu. Şimdi o da oğluna babasından gördüğü gibi davranacak oğlunu kesinlikle erken yaşta bir seçeneğe zorlamayacaktı. Bu yüzden henüz okula bile başlamadan onu her hafta takımın maçlarına getirmeye başlamıştı.
Bu yıl başladığı okulun karne zamanına doğru çocuklar ve velileri arasında yeni bir akım başlamıştı. Velileri çocuklarını taraftarı oldukları futbol kulübüne getirerek orada kulüp binasının tabelası veya özel hazırlanan görkemli panosu önünde o kulübün formasıyla fotoğraf çektiriyorlardı. İyi bir baba olarak çocuğunun istemesine bırakmadan kulübe giderek kulüp müdürüyle konuyu görüşmüştü. Gittiğinde görmüştü ki yıllardır top koşturduğu kulüpte de bu iş için giriş kapısının hemen iç tarafında bir pano özel olarak hazırlanmış, panonun karşı tarafına da yine kulübe ait forma, atkı, şapka gibi bazı ürünler burada satışa sunulmuştu. Gelip buradan bu ürünlerden çocuğuna uygun olanlardan alacak ve yine kulübün anlaştığı fotoğrafçı tarafından fotoğrafları çekilebilecekti. Ürünlerin fiyatları biraz yüksek olmasına rağmen neticede bu biraz da kulübe yardım niteliği taşıdığından anlayışla karşılanabilirdi ancak pano önünde fotoğraf çektirmek için de kulüp ayrıca bir bildiri yayınlayarak bu iş için de 25.000 lira gibi bir bedel istemekteydiler.
25.000 TL kafasında hemen başka çağrışımlar da yapmıştı. Daha iki gün önce eşi, bir süredir gittiği diş hastanesinden geldiğinde eşine malzeme için 25.000 lira ödemek zorunda olduklarını söylemişti. Aynı zamanda hafta başında da yuvalarının ilk göz ağrıları olan kızlarının okuluna veli toplantısı için giden eşini kızının öğretmeni bir kenara çekerek konuşmuş ve kızlarının fen bilgisinden özel ders takviyesine ihtiyacı olduğunu söylemişti. Okuldaki öğretmenlerin bu konuda oldukça yoğun olduklarını da belirten öğretmen yine de bir öğretmenin adından bahsederek ona rica edebileceğini ama bunun da aileye ayda dört saat ders için aylık 25.000 liraya mal olacağını belirtmişti.
Geldi mi böyle üst üste gelirdi zaten. Diş hastanesi müdürü zaten iyi arkadaşlarıydı ve eşinin dişi için yaklaşık üç aydır en iyi hekimler tarafından yeterince yakın ilgi gösteriliyordu. Şimdi bu parayı ödememek veya şimdilik ertelemek gibi bir ihtimalleri olamazdı. Kızlarının dersleri de önemliydi ve gerçekten de kızlarının fen derslerinde zorlandıklarını aile olarak da kendileri de fark etmişlerdi. Bir tek kulübün alacağı ücrette bir şeyler yapabilirler veya en azından başka bir zamana erteleyebilirlerdi ancak o konuda da eşi bir konuya açıklık getirmişti. Yılın son dersinde bu fotoğraflar sınıfta oluşturulacak bir panoda yer alacağından öğrenciye ait bir fotoğrafın önceden okula teslim edilmesi gerekiyordu. Fotoğrafı olmayan öğrenciler için okul da kolları sıvamış, bir fotoğrafçıyla anlaşarak daha uygun bir bedelle gelip öğrencinin fotoğrafını çekebiliyordu. Tabii sınıfın özellikle erkek öğrencilerinin hemen hepsi gidip tuttukları takımların forma ve gereçleriyle fotoğraf çektirecek olacaklarından bu konuda da ellerinin bağlı olduğunu anlamışlardı.
Eşi: “Yıllardır bu takıma futbolcu olarak emek verdin. Şimdi maçlarını da kaçırmayacak kadar vefalı bir taraftarısın. Acaba gidip başkanıyla görüşsen, senden bu parayı almasalar veya daha az alma veya ne bileyim daha sonra ödeme gibi bir seçenek sunamazlar mı “diyordu birkaç defadır ama o da bütün bunları düşünerek gitmişti zaten kulübe ve kulüp müdürüyle bunları görüşürken kulübün böyle bir uygulamaya gitmesinin nedenlerini anlatırken kulüp müdürü de anlamıştı zaten zorlandığını. En son ayrılırlarken kulüp müdürü yine de konuyu yönetime ve başkana açacağını ve bir değişiklik olursa kendilerine dönüş yapacağını söylemişti. Aradan on gün geçmesine rağmen bir dönüş olmaması canını hayli sıkıyordu. Kendisinin topu yeni tanıdığı zamanlar, top oynayan abileri onların ellerinden tutarak sahaya sokuyorlar ve top yakalayıcı olarak onların kendilerini izlemelerini sağlıyorlar hatta ufak tefek ceplerine harçlık soktukları bile oluyordu. Sonra kendileri top oynamaya başladığı yıllarda da kulüp çevresinde, konu komşuda olan çocukları onlar ellerinden tutup sahaya sokup, futbol sevgisi aşılıyorlardı. Paranın adının olmadığı yıllar, paranın para olmadığı yıllardan hangi ara bu yıllara gelivermişlerdi? Eğitim para; sağlık, kültür, spor hepsi para olmuştu. İnsanlar arası bütün ilişkileri para belirliyor, herkesin makamını, mevkisini parasının gücü ve miktarı belirliyordu. Parası olmayan parası olana saygı gösterirken az parası olan da çok parası olana saygı gösterir olmuştu. Düne kadar ecdadının at koşturduğu topraklarda şimdi tarihleri boyunca vahşilikleriyle bildiğimiz batılıların paraları at koşturur olmuştu ve parası olanındı artık bütün topraklar.
Gün geçtikçe içindeki sıkıntı geceleri de uyutmaz olmuştu. Ailesine, küçücük oğluna karşı bu kadar aciz kaldığını hatırlamıyordu ki sabah işine giderken telefonunu çaldıran numarayı tanıyor olmasa bile açtı. Arayan kulüp müdürüydü. Kulüp başkanı yarın oğluyla beraber kendisini kulüpte bekliyordu. Müdür konuyu açınca başkan tereddüt etmeden kararını vermiş ancak müdürün hatırlatması üzerine tüzük gereği konunun yönetime gelmesi gerektiğinden başkanın önerisi dün yönetimde onaylanınca bugün kendileri aranmıştı.
Müdür konuşurken başka neler söyledi, sonra ne kadarını duyup anlayabildi hatırlamıyor. Gözlerinin dolmasına da cümlelerinin boğazında düğümlenmesine de engel olamamıştı sevincinden. Neden sonra havanın ne kadar güzel olduğunu fark etti adam. Sonra her şeye rağmen var olan güzel insanları, güzellikleri düşündü. Önünden geçtiği esnafı selamladı gülümseyerek. Evet hayat böyle güzeldi. İyilerle beraber, iyiliklerin fark edildiği, ettirildiği anlar da güzeldi.
Ne mutlu iyi kalmayı başarabilenlere. Ne mutlu güzelliklere vesile olabilenlere.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.