Şadi Ada Telli
Konforun Bedelini Biz Ödüyoruz
İçinde büyüdüğümüz çağ, bizden önceki kuşakların hiç yaşamadığı bir hız ve erişim imkânı sundu. Bu yüzden biz genç nesli anlamak için önce şu gerçeği kabul etmek gerekiyor: biz tembel ya da yeteneksiz değiliz; sadece başka bir zihinsel düzende büyüdük.
1960’larda, 1970’lerde yaşayan insanlar bir şeyi öğrenmek ya da üretmek için zorlanmak zorundaydı. Bilgi sınırlıydı, kaynaklara ulaşmak zordu, hata yapmak sürecin doğal bir parçasıydı. O zorunlu mücadele, problem çözme ve derin düşünme reflekslerini besliyordu. Biz ise bilginin bol olduğu, çözümlerin çoğu zaman hazır geldiği bir döneme doğduk ve aradaki temel fark burada başlıyor.
Bugün bir sorunla karşılaştığımda beynim uzun süre “bunu nasıl çözerim” diye düşünmüyor; daha çok “buna dair en hızlı bilgiye nereden ulaşırım” sorusuna odaklanıyor. Bu genellikle bir zayıflık gibi yorumlanıyor ama aslında bu da çağın öğrettiği bir beceri. Biz ezberlemek yerine erişmeyi, hatırlamak yerine bağlantı kurmayı öğrendik. Bilgiyi zihinde depolamak yerine, doğru zamanda doğru kaynaktan çekmeyi tercih ediyoruz. Bu yaklaşım, özellikle hız ve verimlilik gerektiren alanlarda ciddi bir avantaj sağlıyor.
Araştırmalar da bunu destekliyor. Dijital çağda büyüyen bireyler bilgiyi saklamak yerine yönlendirmeyi öğreniyor. Yani hafızayı tamamen kaybetmiyoruz; sadece onu kullanma biçimimiz değişiyor. Bu durum, çoklu görev yapabilme, hızlı adaptasyon ve farklı alanlar arasında geçiş yapabilme becerilerini artırıyor.
Ancak bu dönüşümün bir bedeli de var. Bilgiye bu kadar hızlı ulaşabilmek, araştırma sürecini kısaltıyor. Merak tamamen kaybolmuyor ama çoğu zaman yüzeyde kalıyor. Bir konuya derinlemesine dalmak yerine, ilk yeterli cevabı aldıktan sonra ilerliyoruz. Ekran sürelerinin artmasıyla birlikte uzun süre tek bir problem üzerinde kalmak da zorlaşıyor. Hızlanıyoruz ama derinleşmekte zorlanıyoruz.
Yapay zekâ bu sürecin en güncel örneği. AI araçları sayesinde üretim süresi kısalıyor, deneme-yanılma hızlanıyor, erişim daha demokratik hale geliyor. Eskiden teknik bilgi gerektiren birçok şey bugün çok daha geniş kitleler tarafından yapılabiliyor. Bu büyük bir kazanım. Ancak fikir üretme sürecinin önemli bir kısmını makinelere devrettiğimizde, özgünlük risk altına giriyor. Araştırmalar, AI kullanımının üretkenliği artırırken özgünlük seviyesini düşürebildiğini gösteriyor. Yani daha çok şey yapıyoruz ama daha az düşünerek.
Burada şunu netleştirmek gerekiyor: biz yanlış yapmıyoruz, farklı çalışıyoruz ama bu farkın sonuçlarını görmezden gelmemeliyiz. Eğer hız, erişim ve konfor tek ölçüt haline gelirse; derin düşünme, sabır ve uzun vadeli problem çözme geri plana itiliyor.
Bence asıl mesele, bu çağın bize kazandırdıklarıyla bizden götürdükleri arasındaki dengeyi kurabilmek. Ne 1970’lere dönmek mümkün ne de tamamen hazır çözümlerle ilerlemek sağlıklı. Bizim kuşağın sınavı tam olarak burada başlıyor: hazırı kullanırken düşünmeyi bırakmamak.
Çünkü bu dengeyi kurabilirsek, sadece hızlı tüketen değil; çağın araçlarını bilinçli kullanan bir nesil olabiliriz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.