Süleyman Akbulut

Süleyman Akbulut

MÜZE PROJESİNDEKİ BELİRSİZLİKLER

MÜZE PROJESİNDEKİ BELİRSİZLİKLER

Dünkü yazımızda Muğla ilinin ilk müzesi olma özelliğine sahip Muğla Müzesi’nin, bünyesinde binlerce eser barındıran bir kültür hazinesi olduğu halde, şehirde gerekli ilgiyi bulamadığından ve fiziki olanaklarının yetersizliğinden söz etmiştik.

Devamında müzenin ayağa kaldırılabilse, insan sirkülasyonunun yok olması sorunuyla karşı karşıya olan müzenin bulunduğu kentsel dokunun da yeniden canlanabileceğinden dem vurduk.

Yazımızın finalinde de, milyonlarca lirayla inşa edilmekte olan ve öngörülen süreye rağmen hala tamamlanamayan ve ne olacağı hala muamma olan Muğla Büyükşehir Belediyesi Bölge Müzesi’nin tamamlandığı takdirde, kültürel hazine deposu olan Muğla Müzesi’ndeki eserlere de yer açılması önerisini ortaya atmıştım.

Bu önerinin altı inanın dolu.

Bölge Müzesi’nin yapımına başlandığı günden bu yana ortaya atılan iddialar, bu inşaatın meşruiyetini sorgulatır hale getirdi.

Malum bu kadar ciddi bir yatırımın hali hazırda tamamlanamadığı gibi, nasıl bir ihtiyaca karşılık vereceği hep bir soru işareti taşıyordu. Çünkü eldeki materyal kısıtlılığı da bu soruyu akıllara getiren bir etkendi.

Bir o kadar da, altyapısı oluşturulmadan, danışılmadan, fikir almadan düşünülüp, hayata geçirilmeye çalışılan bir proje olarak adlandırılıyor olması da cabasıydı.

Biraz araştırdığımızda projenin, müze diye başladığını ancak, başvurusunun olmadığı iddialarıyla karşılaştık.

Yani inşaatın müze olması için hiçbir altyapısının olmadığı konusu gündemde. Sizin anlayacağınız belirsiz bir süreç.

Muğla Büyükşehir Belediyesi tarafından her tarafa kültürel yatırımlar yapılıyor. Sonuçta müze inşaatı da bittiğinde, Muğla Büyükşehir Belediyesi “Biz Muğla’ya müze kazandırdık” diyecek belki ama tıpkı Gazi Mustafa Kemal Atatürk Merkezi, Türkan Saylan Çağdaş Yaşam Merkezi projeleri gibi içinin yüzde yüz doldurabilip doldurulamayacağı tartışmalarının odağında olacak bir proje gibi duruyor.

“Sanatın olduğu yerde sevgi var” bu yadsınamaz bir gerçek. Bunun içindir ki bu yatırımlar önemli ama içi ve altı doldurulunca yatırım, doğru yatırım oluyor.

Söz konusu bu dev yatırım, dün de bahsettiğimiz gibi kurumlar arası ortak dille amacına uygun hale getirilebilir oysaki.

Bodrum altyapısı için nasıl bakanlık ile protokole imza atmış bir büyükşehir belediye yönetimi varsa, aynı yönetim Kültür Bakanlığı ile de bir protokole imza atıp, müzeyi bakanlığa tahsis edebilir.

Zaten bu müze bu haliyle tamamlandığında sadece etnografik eser sergileyebilir olacak. Yani arkeolojik eser sergilenemeyecek. Etnografik eser bildiğiniz gibi kültürel malzemelerden oluşuyor. Arkeolojik eser ise, mimari eserler, seramik, sikke gibi antropolojik eserlerden oluşuyor.

İşte Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin inşa ettiği müze tamamlandığında, arkeolojik eser de sergilenebilirse, Bölge Müzesi ifadesinin altı dolar ve yörenin müze ihtiyacı da karşılanır gibi görünüyor.

“Yok, hayır, böyle bir şey söz konusu olamaz” denilirse ki kuvvetle muhtemel böyle denilecektir, o zaman bu müzede interaktif uygulama ya da maketlerle canlandırma gibi uygulamalara başvurulacaktır.

Bu da yine ciddi bir maliyet demektir. Önerimizin hayata geçirilmesi durumunda hem halkımız bu kültür hizmetinden yararlanacaktır, hem de devletin kasasından daha az para çıkacaktır.

“Olmaz” demek yerine Kayseri Müzesi örneğini araştırıp, incelemek mümkün.

Hadi olmadı, söz konusu proje bilimsel bir müze haline de getirilebilir. Bu da mı olmadı? Teknopark ile ortak bir çalışma yürütülebilir. Teknopark ile yapılacak çalışmayla, jeolojik oluşumlar, kömür katmanları, dağlık alanlardaki fay hatları, bu hatların çizgileri burada ziyaretçilere gösterilebilir.

Yani jeolojik tüm tarihsel gelişimin ziyaretçilerin izlenimine sunulması, bu sözünü ettiğim çalışma kapsamında söz konusu Bölge Müzesi bünyesinde gerçekleştirilebilir.

Ya da ne bileyim bir arkeoloji müzesi haline de dönüştürülebilir.

Gibi, gibi, gibi.

Sadece eleştirmiyoruz, eleştirirken önerilerimiz de ortaya atıyoruz. Hepimizin yaşadığı kente ait fikri olmalı ama bu fikir ve öneriler icra makamlarından da değer görmeli diye düşünüyoruz.

Belki bu önerilerimiz tarihsel boyutta gazete sayfalarında bir takvim yaprağı olarak kalacak. Büyük ihtimalle de öyle olacak ama katılımcılık anlayışını savunmaya devam edeceğiz.

Yarın da, bu önerilerimizin hiçbirinin gerçekleşmemesi halinde mevcut müzenin bir kez daha ayağa kaldırılmasının önemine ve bu önem kapsamında kent tarihi dokusunun öne çıkarılmasına nasıl katkı sunulabileceğine değiniriz.

Bu yazı toplam 887 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Süleyman Akbulut Arşivi
SON YAZILAR