Süleyman Akbulut

Süleyman Akbulut

NE 48 SAATMİŞ…

NE 48 SAATMİŞ…

Cuma akşamı alınan sokağa çıkma yasağı kararı ve beraberinde sokaklara yansıyan o hazin fotoğraflardan sonra, durumu “Ne Cuma akşamıydı ama” başlığıyla yorumladık.

Gelin görün ki daha 48 saatlik sokağa çıkma yasağı uygulamasında sona gelinmeden ve hatta yasağın sonlanmasına neredeyse 2 saat kala İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, kararla birlikte yaşananları öngöremediği ve bütün bu olanlarda sorumlu olduğunu ifade ederek, görevinden istifa ettiğini açıkladı.

Soylu’nun bu kararı tüm ülkede şok etkisi yarattı desek abartmış sayılmayız.

Bize de Cuma’dan sonra bir kere daha “Ne Pazar akşamıydı ama” dedirtti.

Ya da “Ne 48 saatmiş…”

Tabir yerindeyse birçoğumuz tarafından sokağa çıkma kararının Soylu’nun başını yediği şeklinde yorumlandı.

Gerçekten de durum böyle mi gelişti?

Muhalif kesimlerce siyasi bir yaklaşımla sevindirici bir gelişme olarak değerlendirilebilir Soylu’nun istifası ama böylesine kritik bir süreçte, böylesine önemli bir görevin başında olan bir bakanın istifasının “sırası mıydı yoksa değil miydi” sorusu, işin yoruma açık tarafını oluşturuyor.

Soylu’nun istifası Türk siyasi yaşamında ender rastlanan onurlu bir davranış şekillerindendi diyebiliriz. Dünyada meydana gelen toplumsal olaylarda ihmali olduğu gerekçesiyle istifa eden siyasetçi ve devlet adamlarını izlerken, hep örnek olarak göstermişizdir. Bugün aynı davranışı İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan da gördük.

Bu istifanın gün yüzüne çıkacağı ana kadar konuya ilişkin pek çok kurgu ortaya atılacaktır.

Mesela, “hükümetin salgın sürecini yönetemediği”, “sokağa çıkma yasağı kararından sonra halkın bilinçsizliği nedeniyle ölüm oranlarının artacağı” veya “Ulaştırma Bakanından sonra İçişleri Bakanının da istifasıyla hükümet çözülüyor” gibi düşüncelerin oluşacağını tahmin etmek güç değil.

Kaldı ki ülkemiz sağlık sistemi bu Coronavirüs salgını mücadelesinde başarılı bir süreç geçiriyordu.

Soylu’nun aldığı sokağa çıkma kısıtlaması kararında Sayın Cumhurbaşkanı, Sağlık Bakanı ve Bilim Kurulu’nun bilgisinin ya da onayının olmadığını düşünmek, ya da tüm bu olup bitenleri öngöremeden tek başına bir karar alabilmek birçoğumuzun kafasında ne kadar inandırıcı bir yer teşkil edebilir.

Cuma akşamı yaşananlardan sonra kaleme aldığımız yazımızda, alınan sokağa çıkma yasağının ardından gerekli olan bürokratik dilin geciktiğini ifade etmiştik. Öyle de oldu söz konusu genelge açıklandığında olan olmuştu.

Ancak hal böyle bile olmuş olsa toplum bilincimizin eksik taraflarını ortaya koymuş ve bu kısıtlama gündüz saatlerinde açıklansa bile daha da vahim tabloları izleyebileceğimiz endişemizi de dile getirmiştik.

Bunun içindir ki, Bakan Soylu’nun istifasının arkasında bu sebebin olduğuna inanmak istemiyor aklımın bir köşesi.

Kaldı ki Sayın Soylu öngöremediğini açıkladığı tablo yaşanırken, televizyona çıkmış, bu durumu normal karşılar nitelikte bir açıklama yapmış, adeta bu tabloyu öngöremediğinin aksine öngördüğünü adeta ifade etmişti.

Şu anda ifade ettiklerimiz birer varsayım olarak algılanabilir olsa da, bu sorumluluğu üzerine alarak, istifa mekanizmasını hayata geçiren Soylu’nın bu tutumu takdire değer.

Süleyman Soylu’nun ezber bozan bir bakanlık dönemi yaptığını savunanlardanım. Ülkemizin kırmızı çizgileri olan gerek terör,  gerekse uyuşturucuyla mücadele başlıklarındaki tavizsiz yaklaşımları çoğu kesimin olumlu bakışına sebep olduğunu da bilenlerdenim.

Yukarıda da sözünü ettiğim gibi böylesine kritik bir süreçte, yine böylesine önemli bir görev almış bir kişinin istifası, sürece yarar getirmeyeceği kanısındayım.

Tek taraflı bir istifa mekanizmasıymış gibi algılanan Soylu’nun yazılı olan ifadelerinin ardındaki gelişmeler elbette ki gün yüzüne çıkacaktır.

Soylu’ya gönül verenlerin dışında mensubu olduğu partilileri de, Cumhurbaşkanının bu istifayı kabul etmemesi dileğinde birleşiyor gibi bir tavır sergilemekteler.

Belki de bu süreç, Soylu’nun gidişinin tasarlanmış bir akıbet olmasının yanında yeni İçişleri Bakanlığına getirilecek ismin ortaya atılmasıyla flu olan bu ortama daha da netlik kazandıracak ve istifanın tek taraflı mı olduğu, yoksa gerçekten sokağa çıkma yasağında yaşananların bahane edilmesi suretiyle, istifasının istenilip istenmediği yönündeki karmaşıklığa bir yön vermesi açısından önemli bir fikirsel çıkış yolu olacaktır. 

Belki de hiçbiri.

Bekleyip göreceğiz.

Bekleyelim beklemesine de temenni edelim; sokağa çıkma yasağının sona ermesiyle haftanın ilk günü kutlama yapmaya kalkar gibi insanımızı yine sokaklarda görmeyelim.

Görürsek, Soylu’nun istifası hükmünü kaybedeceği gibi, istifanın da sokağa çıkma yasağında oluşan manzara kaynaklı olmadığı gerçeğini de gün yüzüne çıkartacaktır.

Bence Soylu'nun istifası Cumhurbaşkanı tarafından kabul görmeyecektir. 

Bu yazı toplam 925 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Süleyman Akbulut Arşivi
SON YAZILAR