Tuncay Dağlı

Tuncay Dağlı

SITKI KOÇMAN BELGESELİNİN BENDEKİ ETKİLERİ

SITKI KOÇMAN BELGESELİNİN BENDEKİ ETKİLERİ

Mücadeleci insanların yaşam hikayelerini okumak ya da yaşam belgesellerini izlemekten çok mutlu olurum. Onların işlerinde başarılı olmak için gösterdikleri çabanın yanı sıra ülke için, insanlar için iyi şeyler yaptıklarını görüp, gurur duyarım.

Pek çoğu geniş kitleler tarafından tanınmayan ancak hayatları memleket için, millet için çalışmakla geçen oldukça fazla değerli insanımız var. Bunlardan bazılarını tesadüfen tanırız, bazen de hiç ummadığımız anlarda, beklemediğimiz şekillerde karşımıza çıkar ve yaşam hikayeleriyle bizleri şaşırtırlar. Tanıyınca da “Vay bee! demekten kendimizi alamayız.

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nin hamisi, üniversiteye maddi manevi büyük destek verip, bu günlere gelmesini sağlayan merhum iş insanı Sıtkı Koçman’ın bir asırlık yaşam hikayesini anlatan belgeseli izleyince de aynen böyle dedim. “Vay beee!”

Muğla’ya yerleşmeden önce adını duymamıştım. Belki medyada çıkan haberlerde görmüşümdür ama derinlemesine tanımadığımdan, benim için herhangi bir hayırsever iş insanından öteye gitmemiştir.

Çünkü bazı insanlar medyatik olmayı, iş ve özel yaşamlarıyla sürekli toplum önüne çıkmayı pek sevmezler. Belki öyledir. Ama bugüne kadar tanımamış olmayı da kendi eksikliğime veriyorum.

Ama Muğla’ya geldiğimden beri merak ediyordum. Kim olduğunu, adının neden üniversiteye verildiğini öğrenme isteği duyuyordum. Çünkü biliyordum ki herhangi bir insanın adı bir üniversiteye öyle kolay kolay verilmez. Öncelikle orası için çok büyük işler yapması, maddi, manevi destek vermesi, kısacası bir elinin üniversitenin üzerinde olması gerekir.

Sıtkı Koçman’ın sanal medyada karşıma çıkan yaşam hikayesini ilgi ve dikkatle izledim. Ve gördüm ki şuan binlerce öğrencisi bulunan üniversiteye çok önemli ve değerli katkılar vermiş.

Yalnız adını taşıyan üniversite için mi, Türkiye’ye hizmet için, Türk toplumu için çok önemli işler başarmış. Bir asırlık yaşamı boyunca azmiyle, verdiği mücadeleyle, dostluklarıyla, insanlığıyla, ülkesine ve insanlarına olan vefasıyla örnek bir yaşam sürmüş.

Hele ki kendisi gibi mühendis olan okul arkadaşıyla kurduğu iş ortaklığı sonucu elde ettiği başarı, bu gün de, yarın da gençlerin çalışma hayatlarında örnek alacağı bir ivme göstermiş, çok sayıda insana iş imkanı sağlayıp, ülkeye döviz getiren yatırımlarda bulunmuş.

Bir general çocuğu olan Sıtkı Koçman’ın, aşık olup, yaşamını birleştirdiği bir paşa kızıyla altmış yedi yıl aynı yastığa baş koyması ise duygusal bağın gücünü gösteren ayrı bir örnek olarak karşımıza çıkıyor.

Ancak sevgi dolu bu iki insanın, iki çocuğundan biri olan oğullarını genç yaşta kaybetmelerinin verdiği üzüntüyü, kendi yüreğimde de duyumsamadım desem yalan olur.

Bana göre de hayatta her şey gelip geçicidir. Önemli olan geride iyi bir isim, insanlığa hayırlı eserler ve hayır duası alınacak dostlar bırakmaktır.

Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaşayan ünlü şairlerden Baki, çok sevdiği padişah ölünce, “Buna çarh-ı felek derler, ne sen baki, ne ben baki” demiş.

Baki’nin kendinden ünlü bir sözü daha var ki o da; “Baki kalan bu kubbede hoş bir sada imiş” dir.

İşte merhum iş insanı Sıtkı Koçman da yaşamı boyunca böyle bir yaşam felsefesini benimseyip, geride hoş bir sada bırakmak için çaba harcamış ve bunu da gençlerin eğitimine çok büyük destekler vererek yapmış. Allah rahmet eylesin.

Kanuni Sultan Süleyman’ın Rodos Seferi’ne çıkarken geçtiği topraklar üzerinde kurulu bulunan Sıtkı Koçman Üniversitesi’nde yüksek öğrenim gören gençlerin de, bastıkları kampüs topraklarında, kullandıkları binalarda, oturdukları sıralarda Sıtkı Koçman’ın emeği olduğunu bilmeleri ve unutmamalarını dilerim. Sıtkı Koçman’a olan vefa borçlarını da ancak hayatta elde edecekleri başarı ile ödeyeceklerdir.

Bir başka dileğim ise Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nin adının her zaman için bir bilim ve eğitim yuvası olarak anılması, anne-babaların da, burayı, çocuklarını gönül rahatlığıyla gönderebilecekleri güvenilir, başarılı bir okul olarak görmeleridir.

Bu yazı toplam 1998 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Tuncay Dağlı Arşivi
SON YAZILAR