Bazı insanlar sadece yaşadıkları dönemi değil, ardından gelen kuşakları da etkileyerek iz bırakır. Türkiye’den bir Altan Öymen geçti. Kalemiyle olduğu kadar duruşuyla da örnek olan bu büyük insanı bugün kaybetmenin derin hüznünü yaşıyoruz. Onun önderliğinde kurulan ANKA Haber Ajansı, Türk basın tarihinde yalnızca bir haber kaynağı değil, adeta bir “gazetecilik mektebi” olarak yerini aldı.

Ben, bu okuldan yetişmiş biri olarak, onu hem mesleki bir şükranla hem de kişisel bir vefa duygusuyla anıyorum.

ANKA: Bir Ajans Değil, Bir Vicdan Kurumu

1972 yılında Altan Öymen’in önderliğinde yeniden doğan ANKA, yalnızca haber aktaran değil, araştıran, sorgulayan, kamu yararını gözeten bir anlayışı temsil etti.
Ben o yıllarda henüz 18 yaşındaydım. Ağabeyimin ANKA’ya adım atmasıyla benim de yolum oraya düştü. Gazeteciliği masa başında değil, alanda, usta çırak ilişkisiyle öğrendim. Bugün hâlâ içimde yanan gazetecilik ateşi, o günlerin mirasıdır.

ANKA’dan yolu geçen gazetecilerin listesi bir ansiklopedi gibidir:
Uğur Mumcu, Hasan Cemal, Vahap Munyar, Ahmet Abakay, Ali Çağatay, Gül Önet, Sevgi Soysal, Uluç Gürkan, Teoman Erel, Fatih Güllapoğlu, Tandoğan Uysal, Yüksel Uysal, Ufuk Uysal, Derya Sazak, Yazgülü Aldoğan, Ahmet Tan, Nuri Çolakoğlu, Zübeyde Yalçın, Sibel Hürtaş, Koray Düzgören, Nuray Babacan, Meltem Özgenç, Eylem Düzyol, Ayşegül Dora Güney ve daha niceleri…

Bugünün Türkiye’sinde gazeteciliği ilke ve etikle yapan pek çok isim bu mutfaktan çıktı. Hepsinin ortak yönü: Tarafsızlık, doğruluk ve kamu vicdanına sadakat.

Ayşegül Dora Güney: Sessiz Gücün Zarif Kalemi

ANKA’nın yetiştirdiği kıymetli isimlerden biri de Ayşegül Dora Güney’dir. Sessiz ama derinlikli tarzı, araştırmacı yönü ve ahlaki duruşuyla Ankara basınının saygı duyulan isimlerinden olmuştur. Kadın gazeteciler arasında ilkesel duruşuyla her zaman öne çıkmış, habercilikte incelikle gücün nasıl birleşebileceğini göstermiştir.

Örsan Öymen: Ağabeyinin Mirasını Taşıyan Güçlü Bir İsim

Altan Öymen’in kardeşi Örsan Öymen, ağabeyinden aldığı gazetecilik mirasını onurla taşıyan bir başka değerli isimdir. Kaleminin gücünü, aklının berraklığıyla birleştiren Örsan Öymen, hem yazılarıyla hem de kamuoyu bilincine katkısıyla Türk basınına değer katmaya devam etmektedir.

Bir Ailenin Hafızasında Yaşayan Vefa

1974 yılında ağabeyim bir Murat 124 almak istemişti. Ancak kefil olacak güvenilir biri gerekiyordu. İşte o gün, Altan Öymen hiç tereddüt etmeden kefil oldu. O otomobil bizim için yalnızca bir araç değil, güvenin, dostluğun ve dayanışmanın simgesiydi. Aile hafızamızda Altan Bey’in yeri hep çok özel olmuştur. Çünkü bazı iyilikler, yalnızca hayatı değil, insanı da güzelleştirir.

Mobilya Dosyası’ndan Bugüne: Araştırmacı Gazeteciliğin Öncüsü

Altan Öymen, gazeteciliği halkın hakkını koruyan bir kamu görevi olarak görüyordu. Uğur Mumcu ile birlikte hazırladığı “Mobilya Dosyası” kitabı, Türkiye’de araştırmacı gazeteciliğin ilk örneklerinden biri olarak tarihe geçti. ANKA Yayınları ise birçok değerli eseri Türk okuruyla buluşturdu. Bu çalışmalar sadece gazetecilik değil, aynı zamanda birer tarih belgesidir.

Üç Kere Küllerinden Doğan ANKA: Bir Direniş Kurumu

ANKA, tarih boyunca baskılarla, kapanmalarla, ekonomik zorluklarla mücadele etti. Ama her defasında küllerinden doğdu. Bugün de “Özgür, Tarafsız, Bağımsız Haber” ilkesiyle yoluna devam ediyor. O yol, Altan Öymen’in açtığı yoldu. O yol, dürüst haberciliğin onurlu rotasıdır.

Minnetle, Vefayla, Sonsuz Saygıyla…

Altan Öymen bir gazeteci, bir yazar, bir siyasetçi olmanın ötesinde; vicdanı olan bir insandı. Onu anlatmak zor, çünkü yaptığı işler kadar suskunlukları da anlamlıydı.
Bugün onu uğurlarken, sadece bir ustayı değil, bir yol göstericiyi kaybettik.

Ama inanıyorum ki, ANKA’dan geçen her gazeteci, onun ilkesini, duruşunu, ahlakını yaşatmaya devam edecek.
Ben de onlardan biri olmaktan gurur duyuyorum.

Ruhu şad, kalemi daim olsun.