30 Ağustos 1922, yalnızca bir askeri zafer değil; aynı zamanda bir ulusun yeniden doğuşunun miladıdır. Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde kazanılan Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi, Türk milletinin esareti kabul etmeyeceğini tüm dünyaya ilan etmiştir. Türk ordusunun azim ve kararlılığı, Anadolu topraklarında özgürlüğün ve bağımsızlığın sonsuza dek kök salmasını sağlamıştır.

Cumhuriyet’in Temelleri

Bu zafer, 29 Ekim 1923’te ilan edilecek Cumhuriyet’in adeta müjdecisidir. Eğer 30 Ağustos kazanılmamış olsaydı, Sevr’in karanlık zincirleri Anadolu’nun dört bir yanına vurulacak, Türk milleti tarih sahnesinden silinmeye yüz tutacaktı. O gün kazanılan zafer, yalnızca askeri bir başarı değil; bağımsız bir devletin, özgür bireylerin ve demokratik bir toplumun temeli olmuştur.

Bağımsızlık Olmasaydı…

Eğer 30 Ağustos’ta zafer Türk ordusunun değil de işgalci güçlerin olsaydı, Anadolu toprakları parçalanmış, Türk halkı kendi geleceğine sahip çıkamayacak bir esaret zincirine mahkûm olacaktı. Bugün sahip olduğumuz özgürlükler, milli kimlik ve Cumhuriyet değerleri, 30 Ağustos’ta kazanılan direniş ruhunun bir armağanıdır.

Bugünden Yarına

30 Ağustos’un anlamı yalnızca geçmişi anmak değil, geleceğe dair sorumluluklarımızı da hatırlamaktır. Türk milleti, bu zafer sayesinde özgür bir vatanda yaşamanın değerini öğrenmiştir. O gün kazanılan bağımsızlık, bugün demokrasiye sahip çıkma, milli birlik ve beraberliği koruma görevi olarak bizlere emanet edilmiştir.

Minnet ve Şükranla

Bu büyük zaferi Türk milletine armağan eden başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, onun yakın silah arkadaşlarını, bağımsızlık yolunda canını feda eden aziz şehitlerimizi ve kahraman gazilerimizi sonsuz saygı, rahmet ve minnetle anıyoruz. Onların cesareti, fedakârlığı ve inancı sayesinde bugün özgür bir vatanda, onurlu bir şekilde yaşayabiliyoruz.
Bizlere düşen görev, bu kutsal emaneti gelecek nesillere taşımak ve onların uğruna can verdikleri değerleri sonsuza dek korumaktır.

Ne mutlu Türk’üm diyene!