Süleyman Akbulut

Süleyman Akbulut

BİZ BU, ŞEHİR-ÜNİVERSİTE ENTEGRASYONUNU DAHA ÇOK KONUŞURUZ

BİZ BU, ŞEHİR-ÜNİVERSİTE ENTEGRASYONUNU DAHA ÇOK KONUŞURUZ

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nin kurulduğu 3 Temmuz 1992’den bu yana ilimize olan katma değerini tartışacak değiliz. Ancak o tarihten bu yana, dillere pelesenk olmuş fakat hayata geçirilememiş tek konunun, üniversite-şehir bütünleşmesi olduğunu biliriz.

Şimdiki adıyla şehir-üniversite entegrasyonu. Özellikle yerel yönetimler ve üniversite yönetimleri arasında kurulamamış olan entegrasyondan söz ediyoruz.  Artık buna sebep olarak egosal yaklaşımlar mı dersiniz, tipik hantal bürokratik yapı mı dersiniz bilemem.

Ne denirse denilsin kurulamayan bağın şehrin zararına oluştuğunda hem fikir olduğumuzu düşünüyorum. Mesela bugün Muğla’nın merkez Menteşe ilçesinde öğrenci kalmadı. Hepsini Kötekli’ye hapsettik adeta. Bu hapsedişlerle merkezde sirkülasyonun yanında ekonomimizi de baltaladık.

Üniversite zaten başlı başına kendi içinde bir yapı. Her ne kadar halkı içine alan etkinlikler ve çalışmalar yapılsa da bu girişimlerin kadük kaldığını da söyleyebiliriz. Gerçi üniversite her türlü yapıcı girişime açık ama konu üniversite girişimine gelince biraz kapalı. Gelin bu ortamda sözü edilen entegrasyonu sağlayın. Bu konuya nereden mi geldik?

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Çiçek’in çiçeği burnunda olduğu süreçte bu sorun teşkil eden konuları iyi irdeleyerek, işe hızlı başladığına şahitlik etmiştik. Özellikle şehirden kaçırdığımız öğrencilerin, Kötekli’de gece yaşamı ve kötü alışkanlıklar edinmesinin önünün açıldığı bir ortamı azaltmak için öğrencinin ilgisini kampus içine çekme yönündeki gayretini olumlu bulsak da, bu girişimler henüz vücut bulabilmiş değil. Zaten kolay bir şey de değil.

Bunun yanında şehir-üniversite bütünleşmesi sorununu her dönem gelen rektör gibi kucağında bulan Rektör Çiçek, şimdilerde bu bütünleşmenin yolunun üniversite bünyesindeki fakültelerin dekanlarıyla sivil toplum kuruluş temsilcileri ile basını bir araya getirmekte oluşabileceğini düşünmüş ve bu yönde çeşitli toplantılar takvimi belirlemiş. Bu takvimde bulunan toplantılardan birisi de geçtiğimiz Cuma günü gerçekleşti. Sevgililer Günü’ne rast gelen Cuma’dan söz ediyorum daha anlaşılır olması açısından. Davetliydik. Açıkçası önemsiyor ve merak ediyordum.

Bu toplantı, üniversitenin sağlık alanındaki fakültelerinin dekanlarıyla gerçekleşecek bir toplantıydı. Daha önceki toplantının ise, mühendislik, fen, teknoloji ve mimarlık bölümlerini kapsadığını öğrendik. O toplantıyı bilmediğimizden fikir sahibi değiliz ayrıca. Toplantıya bizzat katıldık. Çünkü bu şehir-üniversite entegrasyonu için bir adım atılıyordu. En azından kulaktan dolma şeylerle yazı yazma bağı oluşturmak niyetinde de değildik.

Ancak toplantının beklentimi karşılayabildiğini söyleyemem. Tabi bu benim şahsi fikrim. Neden mi? İçeriğe geçmeden önce katılımdan yola çıkalım. Bir kere konunun aktörlerini bu toplantı görmeyi isterdim. Kim mi yerel yöneticilerimizi. Hem de başkanlık düzeyinde bir temsille. Elbette Büyükşehir Belediyemiz bir daire başkanlığı ile temsil edilmişti ama durumun farklı bir boyutu var. Biraz daha açalım.

Toplantı, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nevres Hürriyet Aydoğan’ın sunumuyla başladı. Şöyle diyordu Sayın Aydoğan: “Üniversitelerin toplumsal katkı hedefi olmalı. Üniversitelerin halkla yüz yüze olduğu tek alan sağlıkla ilgili kısımlar.”

Evet diğer bölümlerle ilgili halkla yüz yüze olunabilecek şartlar tesis edilmemişti zaten. Bu konudaki öneriler de kulak arkası yapıldı hep. Hani yıllardır Mimarlık, Güzel Sanatlar, Hukuk, İletişim gibi bölümlerin fakültelerinin merkezde açılması yönündeki öneriler gibi.

Şimdi ise kalkmışız, halkla yüz yüze gelmede sağlık alanının etkisini konuşuyoruz. Belki de bu yüzden bu toplantıya çağrılmıştık. Önemi sadece sağlık alanında yattığındandı sanırım. Hal böyle de olsa, şapkadan tavşan çıkarmaya yönelik girişimler gibi göründü gözüme bu toplantı içeriği. Yararlı bir toplantıydı ama konu başlığına hizmet eder bir yönünde yetersizlik vardı. Yine de düzenleyicilere teşekkür ediyor, bu yöndeki çabayı da saygıyla karşılıyoruz.

Konuyu bir başka açıdan ele alırsak, şehir-üniversite bütünleşmesinde halk iletişiminin daha çok sağlık alanında kurulabildiğinin düşünüldüğü bir toplantıda, Büyükşehir Belediye Başkanımızın da bir tıp hekimi olduğundan yola çıkarsak, katılımlarının en azından üniversite cenahının bu çabasına katkı verebileceği kanısı da oluşmadı değil fikrimizde. Tıpçı akademisyenlerle, tıpçı bir belediye başkanının bir arada olduğu toplantı izlenmeye değerdi herhalde. Çünkü bu entegrasyonda öne çıkan bir unsurdu sağlık alanı. Ancak bu katılım sağlanamamıştı.  Neyse bu durumu kendilerinin değerlendirmiş olabileceğini belirtip, geçelim.

Toplantıya dönelim. Toplantının açılış konuşması Rektör Çiçek tarafından yapıldı. Tekrar etmeyeceğim, Sayın Çiçek’in konuşmasından öne çıkan notlarımızı gazetemizin haber sayfalarında aktarmıştık. Çiçek’in söylemleri toplantının amacının ne denli önemli olduğuna dikkat çeker nitelikteydi ama aynı dikkat çekiciliği içerikte bulamadık.

Daha sonra ise, toplantının amaçsal boyutunda öne çıkan Tıp, Sağlık Bilimleri, Fethiye Sağlık Bilimleri ve Diş Hekimliği fakültelerinin dekanlarının 10’ar dakikalık sunumlarını izledik. Benzetme yapmak gerekirse, siz deyin Rektör Çiçek’e brifing, biz diyelim Rektör Çiçek’in mezuniyet törenlerindeki konuşma metni içinde yer alan fakülteler hakkındaki bilgilendirme sunumu. Çok düşündüm bir stk temsilcisi ve basın mensubu olarak bu toplantının neresinde yer alacağımızı fakat üzgünüm olmadı, bulamadım.

Ha bir de, yemek sonrası tertiplenen bu tür toplantıların da uyku getirici dezavantajlı tarafı da cabası. Bu işin latifesi tabi. Sunumların ardından katılımcılar çalıştay formatında hazırlanan masalara yönlendirildiler. Masaların üzerlerinde bölümlerin çalışma alanlarına ilişkin materyaller vardı. İlk yardım dersleri için kullanılan eğitim mankenleri, bu mankenlere bağlı uzuvlar, beslenme üzerine ürünler ve diş materyalleri.

Elbette bilgilenmek güzel ve yarar içerir cinsten ama buna şehir-üniversite entegrasyonu olarak adlandırmak, bu başlığın içini doldurur nitelikte olmadığından dem vurmak istedim. Kim bilir belki biz yanılıyoruzdur. Umarım bu takvim sona erdiğinde verimli kılınacak bir sonuç alınır.

Ama şahsi fikrim, sanırım biz bu şehir-üniversite entegrasyonunu daha uzun yıllar dile pelesenk ederiz gibi görünüyor.

Bu yazı toplam 900 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Süleyman Akbulut Arşivi
SON YAZILAR