BERRİN NUROĞLU

BERRİN NUROĞLU

İŞ DEĞİL, AŞK

İŞ DEĞİL, AŞK

Sevgili Okuyucularımız Merhaba

Sağlıklı ve mutlu bir hafta geçirmeniz dileğimle, tüm öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutluyorum...

Saatin alarmı ile telaşlı bir hazırlık başlıyor bende, acele etmeliyim , bugün öğretmenlik stajımın ilk günü… Defter, kalem alıyorum yanıma, öğretmen ders anlatırken arka sırada oturup not tutarım diye düşünüyorum..

Öğretmen hanımla beraber giriyoruz sınıfa, beni stajyer öğretmen olarak tanıştırıyor ve işi olduğunu söyleyerek çıkıyor… Kapının hemen önündeyim … Derin bir sessizlik … Bir cesaretli parmak, bozuyor bu sessizliği ‘’Öğretmenim adınız ne?’’

Ahh o ‘’Öğretmenim’’ kelimesi , kalpten vurulmak bu olsa gerek... Bir adım atıyorum ileriye doğru sonra bir adım daha, ismimi söylüyorum… Bir cesaretli parmak kalkıyor yine ‘’ Öğretmenim kaç yaşındasınız?’’ Yanlarına gidip oturuyorum… Etrafımı sarıyorlar, sorular devam ediyor, ’’Öğretmenim hangi okuldan geldiniz?’’ Sıra bende , tek tek isimlerini soruyorum, tanışıyoruz ‘’ En çok hangi oyunu oynamayı seviyorsunuz? Sohbet iyice koyulaşıyor.. Zil çalıyor , ne çabuk diyorum, zaman nasıl geçmiş anlamadım… Okuldan çıkarken yüzümde bir gülümseme…..

Ertesi sabah saate gerek yok, erkenden pek bir özentili hazırlanıyorum , öğretmen hanımın bugün de işi çıkar mı acaba? Diye düşünüyorum, dünkü sohbetin tadı damağımda…

Staj bittiğinde büyük bir hüzün kaplıyor içimi , çok alışmışım bu minik canlara…

Elimde staj belgem okuldan çıkarken, üniversiteyi kazandığım ilk gün , otobüste yanıma oturan emekli öğretmeni hatırlıyorum birden… Öğretmen olacağımı söylediğimde, hanımefendi benim adıma çok sevinmişti , harika bir mesleğin olacak , çok güzel anılar yaşayacaksın demişti …

Çok güzel anılar yaşadım , hepsi ayrı bir dünya, her okulum ayrı bir mutluluk oldu bana ....

Ortaokuldaki minik kuşlarımı hatırlıyorum, ilk tanıştığımız gün nasıl da güzel karşılamışlardı beni… O pırıl pırıl bakışlarını hiç unutmuyorum…. Derse geç kaldığım yağmurlu bir günde telaşla otobüsten inerken , durakta beni beklediklerini gördüm ’’öğretmenim geç kaldığınızı anlayınca sizi bekledik.’’ Buz gibi olmuş minik ellerini ısıtmaya çalışırken, benim yüzümden üşüdükleri için kendime kızıyordum… Ne zaman o günü hatırlasam hala çok üzülür, kendimi çok suçlu hissederim..

Yine bir gün , derse girdiğimde masamın üzerini şeker paketleriyle dolu görünce çok şaşırmıştım.... Bunlar nedir diye sorduğumda ‘’Öğretmenim, dün akşam camideki mevlüte gittik , size de şeker aldık’’… Bir başka gün, ekmek, zeytin ve meyve suyundan oluşan beslenmelerinin en değerlisi olan meyve suyu benim için ayrılmış olur masamda…. Hafta sonu bir olay yaşasalar pazartesi hemen anlatırlar heyecanla… Bende anlatırım gördüğüm ilginçlikleri, yaşantımdan örnekleri, dikkatle dinlerler beni, dertleşiriz hep beraber.. Bahçeye insem etrafımı sararlar, bakmaya doyamam her birine…Saçlarını severim, yüzlerini okşarım….Pamuk gibi olurum onların yanında, güç verirler bana o kocaman yürekleriyle…..

Ya lisede ki kuzularım, ders başlamadan teneffüsde bulurlar beni, ‘’Öğretmenim, Bilge Kağanla ilgili bir tiyatro yapalım derste, daha iyi anlıyoruz’’ hem eğlenip hem de öğreniriz hep beraber.. Her seferinde sorularıyla zorlayıp , iltifatlarıyla şımartırlar beni..

Dershane kapısının önünde gururla bekliyor bir öğrencim, elinde test kitabı ‘’Hocam, testin hepsini doğru yapana köfte ısmarlayacaktınız .‘’ Ben daha çok gurur duyuyorum onunla… Her teneffüs yanıma gelirler dershane miniklerim, her şeyi sorarlar, merak ederler, bazen soru bahane olur, hafta içi yaşadıklarını anlatırlar.. Ben daha çok özlemiş olurum onları hafta sonunu iple çekerek…

Ne çok şey öğrendim hepsinden, dostluğun en saf halini yaşadık kıymetlilerimle……… Hayatımın her anında yanımdaydılar…..

Düğünüme topluca geldiklerinde nasıl da mutlu olmuştum, horon ve kolbastı ekibim onlardı… Davetlilerin onları hayranlıkla izlemelerini hiç unutamam….

Hastaneye gideceğimi söyleyip izin aldığım gün, doktordan çıkarken kapıda onları gördüğümde bütün damarlarıma kan gelmişti yeniden…. Güç vermişlerdi bana …’’yoklamayı getirdik hocam, hem sizi de görelim dedik’’ Bu durumu gören hemşireler, öğretmenliğin ne kadar şanslı bir meslek olduğu konusunda hem fikirdiler…

Ders bitse de çıkışta sohbetlerimiz devam ederdi, bir kaç ders saati kadar …. Hiç doyamazdım bu sohbetlere ... Ve çok şey öğrenirdim kıymetlilerimden.

Havanın çok soğuk olduğu bir aralık ayının son günü, gece dersime giderken, bu saatte okulda kimse kalmamıştır diye düşünüyordum, okul bomboştu, birde sınıfıma bakayım dedim, hepsi oradaydı, ‘’ Hocam sizi bekledik’’… Dışardaki soğuğa inat, ömrümün en sıcak en eğlenceli derslerinden birini işlemiştik….

Hiç kırmadılar beni, tiyatro yapalım dedim, yaptık… Geç saatlere kadar provalar , ezberler ve sonunda alkış tufanları… İstediğimiz her oyunu oynadık büyük başarılarla , onlar sahnede devleşirken, ben gurur duyardım hepsiyle tek tek….Ve izlemelere doyamazdım her birini… Bu tiyatro provaları adeta terapi olurdu bana …. Ne çok eğlenirdik ne çok gülerdik kıymetlilerimle..

Bir sınav günü sanki fazla telaşlıydılar , meğerse benim için sürpriz bir kutlama hazırlamışlar.. Sınıfın kapısını açınca o kadar şaşırmıştım ki, ne söyleyeceğimi bilememiştim uzun süre…

Bazen sokakta yürürken bir ‘’hocam’’ sesi duyarım, evet benim içindir bu ses .. ‘’’Biz Uzaktan Eğitim öğrencilerinizdik, sizi görünce yanınıza gelelim dedik.’’ Ayak üstü yapılan bu kısa sohbet bile yürüyüşümü değiştirir birden ....

Her 24 Kasımda yüzümde güller açar adeta, mesajlar , telefonlar , artık hangi saatte kimin aracağını bile bilirim… Şımarırım bütün gün çocuklar gibi…

İlk günden beri kıymetlilerimin bana yazdıkları notları, mesajları, onlara ait herşeyi saklarım özenle… Çeyizimin en kıymetli parçası, bunları sakladığım dosyamdı… Ne zaman sıkılsam yada hüzün bulutları üstüme çökse, hemen bu notları okurum… O günlere giderim yeniden.. Ne hüzün kalır ne de bulut..

Hep güzel haberlerini alırım ve hep güzel haberlerini almak için dua ederim…..

Bir telefon çalar, ‘’ hocam evleniyorum’’ heyecanlanırım bende onlarla , bir telefon çalar ‘’hocam ben atandım’’, bir telefon çalar ‘’hocam umreye gidiyorum, sizin içinde dua edeceğim’’ Bir telefon çalar, ’’hocam kızım oldu, adını Berrin koydum’’ işte bu, hayatımın hediyesini alırım böylece, öncesi yok sonrası yok, mutluluktan ağlarım…. Anneanne olurum babaanne olurum…….Bu telefonlar hayat verir bana , onların mutluluğu benim mutluluğumdur… En korktuğum şey emekliliktir.. Hiç emekli olmayı düşünmedim, düşünmeye dahi korkarım…. İnsan mutluluktan emekli olmak ister mi hiç ?….

Yıllardır kalbimdeki heyecanım hep aynı, hep ilk günkü gibi keyifle giderim derslerime, değişen tek şey, eskiden 15 saniyede çıktığım merdivenleri artık 3 dakikada çıkabiliyorum..

Bu yazı toplam 1467 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
BERRİN NUROĞLU Arşivi
SON YAZILAR